4~ Hey Sevgilim!

353 30 8
                                    

Kalan Duygularım Dayanamayacağım Şekilde Zorluyor Beni.
Bu Yüzden Bana Bir Şeyler Söyle Lütfen.
Sevgilim, Bilmeme İzin Ver...

"Haftasonu okulun halka açılmasının ikinci yılı olacak. Senin için elimde bir kareografi var ve ben beş gün içinde halledebileceğini düşünüyorum. Ne dersin?"

Jungkook başını sallayarak onayladı Hoseok'u. Beş gün içinde kendini tamamen bu dansa adayarak Jimin'i ve onunla ilgili her şeyi aklından çıkartabilirdi.

"Kareografiyi bu akşam video olarak telefonuma yollarsın. Ben de vakit kaybetmeden ezberler çalışmaya başlarım."

Hoseok minnettarca gülümsedi. Onun performans sergilediğini duyacak birçok kişinin kutlama ziyaretine geleceğinden emindi. Eh, belki gösteriden memnun kalan birkaç kişi kayıt yapmak ister böylece okul daha fazla öğrenciye sahip olurdu.

Jungkook telefonuna gelen mesajla Hoseok'a el sallayıp kafeteryadan çıktı. Akademiden çıkarken Jimin'in yanından geçsede hiç farketmemiş gibi omzuna hafifçe değip yoluna devam etmişti. Arkasında bıraktığı çocuk üzgün bakışlarla yerinde durmuş kendinden gittikçe uzaklaşan genci izliyordu.

O gün Hoseok yanından ayrılıp Jungkook'un yanına gittiğinde bir süre odadaki koltukta oturup düşünmüştü. Geçmişi, hatalarını, kaybettiklerini, Jungkook olmadan geçen koca iki yılını, ona olan sevgisini ve bu sevginin hala o anlamda olup olmadığını... Neredeyse yarım saat öylece oturup düşünmüş Yoongi'nin odaya gelip derse geç kaldığı için onun yerine ders vermek zorunda olduğu ile ilgili azarlamarını utana sıkıla dinlemişti.

Şimdi ise aradan üç gün geçmesine rağmen hala kafasında aynı sorular dönüp dolaşıyor yaptığı hiçbir işe tam olarak odaklanamamasını sağlıyordu. Hatta çok sevdiği nişanlısı ile sadece akademiden çıkarken vedalaşıyor, genç kızın bir sorun olduğunu anlamasına rağmen hiçbir şey sormaması için iki saniyeden fazla gözlerine bakmıyordu. Kendini çok ama çok yorgun hissediyordu.

Jungkook çıkışta kendisini alması için aradığı arkadaşının arabasına binerek ona selam verdi. Bugün akademide ders verdiği ilk gündü ve iki saat süren ders onun için oldukça yorucu geçmişti. Belkide alışık olmadığı için böyle düşünüyordu ama küçük çocuklar, özellikle erkekler, onu fazlasıyla yormuştu.

Kemerini takıp oturduğu koltuğun başlığına kafasını yasayarak yorgun bir mırıldanma ile gözlerini yumdu. Tae arkadaşına yan gözle bakıp dudaklarına bir sırıtış kondurmuş ve onunla uğraşabileceği bir an bulduğu için şekilli elleri ile sıkıca kavradığı direksiyonda ritim tutmaya başlamıştı.

"Seni bu kadar yoran şeyin en büyüğü on yaşında olan küçücük çocuklar olduğunu söyleme bana Jungkook."

Jungkook delici bakışları ile kıstığı gözlerinin ardından Tae'ye bakmış hafif öfke barındıran sesi ile arkadaşının kahkaha atmasını sağlayacak bir şekilde söylenmişti.

"Küçücük çocuk dediğin o canavarları anneleri ne ile beslemiş bilmiyorum fakat bu çocuk dediğin korkunç yaratıklardaki hormonlar kesinlikle normal insanlardaki hormonlarla eşdeğerde değil Taehyung."

Tae biten kahkahasının ardından derince nefeslenmiş arkadaşının kızgın ve yorgun yüzüne bakarak onun bu haline üzülmüştü.

"Pekala sana yemek ısmarlayacağım."

"Buna kesinlikle hayır diyemem işte. Kurt gibi acıktım."

İkili tatlı bir sohbetle geçirdikleri yolculuğun ardından eskiden okul çıkışlarında sürekli geldikleri küçük kafeye gelmişlerdi. Sırasıyla kafeden içeri giren ikiliyi fark eden garsonlardan biri peşlerine takılıp oturdukları masanın önünde ayakta dikilmişti. Siparişleri aldıktan sonra eğilerek selam vermiş ve masadan uzaklaşmıştı.

Sortilège d'amour ~{Jikook}~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin