3~Kırılmış Maskeye Bakıyorum

346 29 24
                                    

Ve Hala Seni İstiyorum....

"Biz sizi bölmeyelim. Özür dileriz."

Hoseok kendisine yaslanan Jungkook'u tutup dışarıya çekmişti. Çocuk yıkılmış gözüküyordu. Kapıyı arkalarından kapatmadan önce Jimin'e son kez bakmış başını iki yana sallayarak yaptığı şeyin yanlışlığını yüzüne vurmuştu. Kapıyı hafif sert bir şekilde kapatarak Jungkook'u kendi odasına götürdü. Ne yapacağını bilmiyordu. Daha ilk günden arkadaşını böyle görmek beklediği ve istediği bir şey değildi. Asla da olmazdı zaten.

"Gel bakalım."

Oturduğu iki kişilik koltukta arkasına yaslanarak küçüğü kendine çekti. Çocuk tamamen onun yönlendirmesi ile hareket ediyordu. Yıkılmıştı, şoktaydı, algıları kapanmıştı. Şu an yaşanan hiçbir şeyin farkında değildi. Beyninde az önce gördüğü sahne dolaşıyordu. Sonra bir çift göz beliriyordu. İçinde pişmanlık kırıntıları olan Jimin'in gözleri. Özür diliyordu sanki, ama bir yandan da pişman değildi. Jungkook'un karşısında yıkılmasını hakettiğini düşünüyordu.

"Dinle Kook. Kendine gel. Seni üzmesine izin verme. O pişman olacak, çok pişman olacak Jungkook. Bunu biliyorsun değil mi?"

Jungkook yavaşça arasında olduğu kollarda uzaklaştı. Gözlerinden farketmediği bir zamanda akan yaşları sildi. Önünde fazla seçenek yoktu. Ya onu elde edecekti ya da unutacaktı. Fakat Jungkook biliyordu ya, Jimin'i unutmak asla istediği bir şey değildi. Onu sevmeyi seviyordu. Hatta kulağa delice gelebilir ama onun yüzünden acı çekmesi bile içine dert olmuyordu. Sevgisinin daha da güçlendiğini hissediyordu. O kalbini kırdıkça Jungkook daha da hırslanıyordu. Kendine söz veriyordu, kısa bir süre sonra senin kollarında olacak Jungkook, senin için gülümseyip, senin için nefes alacak.

Kendini motive ettikçe nefes alışverişi düzene girmişti. Normale dönmesini bekleyen arkadaşı da bunu farkedince ayaklanıp odasının penceresini açtı. Eş zamanlı olarak odasının kapısıda açılmış içeriyi nefes nefese Jimin girmişti. Gözleri kesiştiğinde Jungkook gülümseyip ayağa kalkmıştı.

"Jimin hyung, gelsene."

Hoseok'un yanına, pencereye adımlayıp derin bir nefes aldı. Pencerenin mermerine sırtını yaslayıp tek dizini kırarken arka cebinden telefonunu çıkardı. Odada sessizlik vardı, Jungkook yüzüne koyduğu gülümseme ile sanki telefonunda çok eğlenceli şeyler varmış gibi davranıyordu ama kızarmış burnu ve gözleri ağladığını belli ediyordu.

Böyle zamanlarda Jimin'in içine büyük bir şüphe düşüyordu. Sanki geçmişte o sözleri söyleyen çocuk ve karşısındaki kişi değildi. Sanki Jungkook Jimin'i gerçekten seviyordu..

Kafasını iki yana sallayıp düşüncelerini dağıttı. O duyduğu ve gördüğü şeylerden emindi.

{} {} {} {} {} {}

İki sene önce..

Sıkıntıdan kendiyle beraber döndürüp durduğu dönen sandalyeden kalkıp güçlü bir of çekti. Cebinden telefonunu çıkarıp saati kontrol etti. Küçüğünün okuldan çıkmasına yarım saat kalmıştı. Şimdi giderse birkaç dakika onu bekleyip beraber eve dönebilirlerdi. Sandalyenin arkasına astığı ceketini alıp üstüne geçirdi.

"Ben çıkıyorum Yoongi hyung. Jungkook'u okuldan alıp eve geçeceğim."

"Yarın erken gelmeyi unutma. Senin sınıfın yapılacak ve orada olursan beğenmediğin bir şeyi değiştirebilirsin."

Sortilège d'amour ~{Jikook}~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin