5~Sen Söyleme Ben Anlarım

321 30 7
                                    

Ah Avazım Çıkar Da Gelir Gözyaşlarım,
Elimden Kayıp Gider Bak En Güzel Yaşlarım

  Aşk karmaşık bir meseleydi. İçinde hep bir şüphe ve bilinmemezlik yatardı. Yaşadığınız anlardan bir şekilde emin olamazdınız. Bazen hayatınızın en güzel anını yaşatırdı size ve bu gerçek mi, diye düşünürdünüz. Bazen ise öyle acı verirdi ki acının gerçekliğinden şüphe ederdiniz. Bu acıya nasıl katlanabildiğinizi siz bile şaşırırdınız.

Aşk ikiyüzlü oynardı her zaman. Bir yanı güzel gelirdi kanardınız güzelliğine, diğer yanı yanlış olduğunu size açık açık gösterirdi, kaçmak ister kaçamazdınız. Çünkü yanlış olan bile size doğru gelirdi.

Bir oyundan farksızdı. İçinde her türlü duygunun olduğu bir oyun.

Jungkook'un asla Jimin'den bir beklentisi olmamıştı. Ne aşkına karşılık beklemişti ne de ona yaptığı şeylerde. Ama yine de Jimin elinden geldiğince ona hep karşılık vermişti. Elinden geldiğince, aşkına karşılık vermek belli ki elinden gelmemişti. Bu Jungkook'u belli bir yere kadar hiç üzmezdi, üzmemişti de zaten. Ama yine de onu Mina ile görmektense aşkına karşılık almadan öylece yaşayıp gitmek daha az acı verici olurdu.

Arkadaşının evinden sinirle çıkıp yürümeye başladığından beri beş dakika geçmişti. Yol boyu kulağında kulaklıkla dünyadaki bütün seslere kendini kapatmış eli eşofmanının ceplerinde, bakışları kaldırımda sokaklarda yürüyüp durmuştu.

Düşünüp duruyordu ve bu düşüncelere o kadar odaklanmıştıki yanında onunla eşit hızda ilerleyen arabayı fark etmemişti bile. Arabanın içindeki son çare peş peşe kornaya basmıştı ve bu Jungkook'un korkuyla yerinde sıçrayıp arabaya dönmesine sebep olmuştu. Korkuyla büyümüş gözlerini Jimin'i görünce şaşkınlık sarmış ve bir kulağındaki kulaklığı çıkarıp atmıştı.

"Ne yapıyorsun?"

Ellerini iki yana açarak sesini yükselttiğini bile fark etmeden arabanın içinden kendisine bakan gence sorduğunda ondan bir cevap anlamamıştı. Jimin başını kendi tarafındaki pencereden dışarı çevirip onun kendisine tatlı gelen bu hallerine çaktırmadan kıkırdamış kendini toparlayınca Jungkook'un tarafına geri döndürmüştü yüzünü.

"Binde eve gidelim. Saat çok geç, hava da soğudu. Üstün ince, üşürsün öyle sen."

Jungkook birkaç saniye öylece yüzüne baksada aniden vücuduna gelen ürperti sayesinde üşüdüğünü fark etmişti. Ya da sadece bu şekilde kendini kandırmış ve arabaya binmişti.

Sanki Jimin'e umrumda değilsin imajı yaratmak için kulaklığını tekrar kulağına takmıştı ama müziğin sesinide sonuna kadar kısmıştı. Bakışları dümdüz karşıya bakarken hâlâ Jimin'in arabayı çalıştırıp bakışlarını ondan çekmesini bekliyordu.

Jimin bakışlarını bir süre daha kendisinden küçük çocuğun çehresinde gezdirip derin bir nefes alarak direksiyonu çevirmeye başlamıştı. Sessiz bir yolculuk olacağı belliydi ve bu şimdiden onu germeye yetmişti.

Elbette kötü bir şekilde ayrıldığı sözde kardeşi ile güle oynaya sohbet edecek değildi. Yine de Jimin eski günleri özlüyordu ve buna engel olmak yanındaki gençde dahil yapabildikleri bir şey değildi.

Sonunda yol bitip eve geldiklerinde bakışları tekrar Jungkook'u buldu Jimin'in. Genç çocuğun duygusuz bakışları kendisine dönmek yerine önce kemerinin kilidini sonra da kapıyı turlamıştı. O arabadan inmek üzereyken Jimin sessizce fısıldadı arabanın içine.

Sortilège d'amour ~{Jikook}~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin