Gozlerimi actim bir anda. Her yer karanlıktı. Nerede olduğumu idrak edemedim bir süre. Zihnim yavaş yavaş yerine geliyordu. Yavaşça doğruldum yatağımda. Allahim, başım inanılmaz ağrıyordu. Az önce gördüğüm kabusun etkisi miydi yoksa gece ictigim 5 bardak viski ve belli bir süre sonra sayısını sayamadığım shotlar miydi buna sebep bilmiyorum. komodinin üstündeki saate baktım. 2ye geliyordu.
Yataktan çıkıp banyoya doğru ilerlerken Şakaklarima masaj yapıyordum. Üstümdeki dün geceden kalma pantolon ve bustiyerden kurtuldum. Carine Gilson marka İç çamaşırlarımi da yere firlatip buz gibi duşun altına girdim. Soğuk suyu hep severdim. Beni hem kendime getirirdi hem de vücuduma inanılmaz iyi gelirdi.
Yıkanırken gördüğüm kabusu hatırlamaya çalıştım. Bir yandan da başımı tutuyordum, ne vardı ki bu kadar içecek? Hep Ozanın sucuydu. Ben bitirdikce içkileri tekrar tekrar sipariş etmisti. Ozan kim mi? Benim mükemmel nişanlım. Aslında o hayatimdaki mukemmellerden sadece biriydi. Onu çok seviyordum. Onunla olduğum için çok şanslıydim. İlkokuldan beri ayrilmamistik. Babalarımız hem ortak hem yakin arkadaşti. Liseden beri de evliligimiz kesinlestirilmisti. Ama ailem istemese de herhalde ozanı seçerdim. Ruh ikizim diyebilirdim onun için. Ondan başka sevgilim olmamisti. Kavga bile etmezdik. Ayni lise aynı üniversitede derken her şey planlıydi işte.Herkesin örnek göstereceği bir çifttik kısaca.
Bu düşüncelerden kurtulup kendimi yine zorlamaya çalıştım. Cok kötü bir kabus gördüğümü hatırlıyorum ama o kadar. Detaylar bir türlü gelmiyordu işte. Daha fazla başımı zonklatmadan düşünmeyi bir kenara bıraktım. Duşta iyice 'donduktan' sonra çıktım. Bornozumu giyip saçımı havluya sardım. Odaya geri dönüp kendimi yatağa bıraktım. O sırada telefonumun titrediğini duydum. Yatagimdan kalkıp yavaş adımlarla yerdeki çantama ilerledim. Telefonu elime aldığımda 2 cevapsız çağrı ve 5 watssap mesajı gördüm.
Off, keman dersime gec kalmıştım. Arayan elifti. Elif benim en yakın arkadaşımdı. Haftaici babamın şirketinde çalışıyorduk. Hafta sonları bizimdi. Yüzme, keman dersi, fitness, ve her haftasonu aksatmadan yaptığımız gece eğlenceleri. Bunlar benim hayatımın özetidir iste. Gerci keman dersi elifin başının altından çıkmıştı ama neyse. Elifi geri aradım. Bir kere çaldığı anda açtı.
- Duru lütfen şu an yolda olduğunu söyle. Sesi sinirli geliyordu.
- Sana da günaydın kanka. Bu kız bağırınca benim olmayan migrenim aziyordu resmen.
- Sana keman dersine geç kalmayalım diye 50 kez söyledim dimi? Ali geliyor dedim. Onu görmem lazım dedim. Dedim dedim dinletemedim.
- Sen de o zaman cuma akşamlarımizi doldurma olur mu? Sen tutturdun kulübe gidelim diye. Sakin bir yemekle de kutlanabilirdi doğum günü. Kankam diye demiyorum enerjisine yetişebilmek mümkün değildir. Ayni güne 10 farklı plan yapabilir bu kız öyle bir enerji.
- Neyse artık olan oldu. Dersi kaçırdım. Akşam buluşalım. Yemek felan yeriz.
Peki bu değişken ruh hali? Aşırı tatlı olabiliyor.- tamam haberleşiriz öptüm. Telefonu kapatıp üstümü değiştirmeye başladım. Sonu gözükmeyen, her sene yenilenen giyinme odama geçip ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Sonunda beyaz mini boy etegimle nar çiçeği renkli bustiyerde karar kıldım.
Iddiali giyinmeyi severdim. Zaten vucudum da buna müsaitti. Sürekli spor yapan biriydim. Elifle haftada en az 2 gun fitness yapardık. Diyetimize de dikkat ediyorduk. Beyaz topuklularimi da giyip makyaj masama geçtim.
Yüzümü temizleyip kremledikten sonra hafif bir makyaj yapıp her ay binlerce lira harcadığım saçlarımı maşaladim. At kuyruğu yapacaktım ama buna halim kalmamıştı. Açık bıraktim. Artık hazırdım.
Bas ağrısı ve mide bulantısı geçmemişti. Alkolun etkisi de tam olarak bitmemişti. Hiç bu kadar ictigimi hatırlamıyorum. Yakin bir arkadaşımızın doğum gününu kutlamistik. Fena halde abartmıştim. Ilk iş mutfaktan ilaç alacaktım. Merdivenlerden indiğimde annemle karşılaştım.
- Uyuyan güzelim uyanmış. Günaydın güzel kızım. Annem her şeyimdi. Beni dünyada en çok seven insandı buna emindim. Sevgisini her zaman gösterirdi. Benim sevgimi paylastirmamak için kardeş bile yapmamıştı bana. Gidip anneme sarıldım. "Günaydın anne" dedim.
- Kahvaltın hazır. Ayşe mutfağa hazırladı, istersen kış bahçesine de aldirabilirim. "Hayır annecim hemen çıkacağım. Dün ozanla sozlesmistik. Kahvaltı için. Yolda onu ararım." Anneme uzun bir öpücük kondurdum. Mutfakta ilaçları bulup içtim. Sonra evin girişinden anahtarları alıp otoparka geçtim. Arabama binip kemerimi taktım. Ozanı aradım. Uzun bir calistan sonra açabildi
" Günaydın sevgilim" sesi uykudan yeni kalktığını belli ediyordu.
"Günaydın. Beni bekleteyim deme sakın. Yarım saate restaurantta olurum." Tamam dedi. Telefonu kapattım ve yola koyuldum.
Beykozda orman içinde bir villada oturuyorduk. Burayı öyle seviyordum ki. Yeşil her zaman beni içine çeken bir renkti. Doğada olmak bana hep iyi gelirdi. Ben burada doğup büyümüştüm. 22 yıldır da buradaydim.
Son model BMWmi kullanırken hayatımın ne kadar mükemmel olduğunu düşünmeye başladım. Babam o kadar çalışıp hak etmişti ki şimdiki konumunu.. tırnaklarıyla Kazimisti. Şimdi de turkiyenin sayılı zenginleri arasındaydı. Lojistik şirketimizin dünyanın hemen her yerinde uzantıları vardı. Ben de bu krallığın tek varisi olarak görevlerimi biliyordum. Deli gibi okuyup çalışıyor, ileride başına geçeceğim sirket için varımı yoğumu ortaya koyuyordum.
Bu derin düşüncelere dalmışken aniden önüme kıran araçla şok oldum. Bir anda beni sollayip önüme geçip frene basmıştı. Freni köklesem de artık çok geçti. Arabaya geçirmiştim. Arabamın içinde öyle bir savrulmustum ki hava yastıkları açılmasa direksiyona carpacaktim kafayı. Yine de başımi fena halde çarptım. Alkolün etkisi miydi beni bu kadar dikkatsiz yapan acaba diye düşündüm ve bu kadar ictigim için tekrar pişman oldum. Kafamı bir türlü toparlayamiyor, gozlerimi açamıyordum.
Birden kapımın açılma sesini duydum. Sert bir el beni direksiyondan kaldırıp koltuğa geri itti. Fazla sert itmisti, koltuğa kafamı çarpmıştım. Gozlerimi çok hafif aralayabildim.
Bana bakan bir çift göz. Simsiyah. Karanlık. Bir anda çok tanıdık gelmişti bu gözler. Hafızamı hiç zorlamaya gerek kalmadı. Bu gözleri görmüştüm. Dün gece, kabusumdan hatırladığım tek şey bu gözlerdi. Gozlerimi asla çekemiyor, kaskatı kesilmiş vücudumu hareket ettiremiyordum.
Kolumu tüm kemiklerimi parçalamak ister gibi sıkan eli ve neredeyse ateş çıkaracak olan gözleri dışında hiç bir şey hissetmiyordum. Gözlerim tamamen kapanmadan önce de kulaklarıma dolan sesini duydum:
- Celladına hosgeldin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CELLAT
General FictionBora Emiroğullari Nefretin büyüttüğü bir çocuk. Sert, acımasız görüntüsü altında intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir adam. " Ben nasıl acı çektimse sen de çekeceksin. Hem öyle bir çekeceksin ki yattığın yatak, içtiğin su zehir olacak." Bunları söyle...