Soğuk odada bir köşeye çökmüştüm, ellerimi bacaklarıma dolamış oturuyordum. Saatlerdir bu şekilde hareketsizdim. Bir yandan ağlıyor bir yandan kaderimin ne olacağını düşünüp duruyordum. Ben çok kötü bir insan mıydım? Sonum böyle mi olacaktı. Annemi özledim. Onu düşününce gözlerimde biriktirdiğim yaşlar boşaldı. Bu anı bekliyorlarmış gibi gözyaşlarım durmadan akıyordu. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Duvarlar üstüme geliyordu. Yeter artık diye düşündüm. Artık ne olacaksa olsundu. Öleceksem de bir an önce olmalıydı, neyi bekliyorduk? Hızlı bir kararla ayağa kalktım. Kapının yanına koşar adımlarla yürüdüm.
" Hey! O patronunuz nerede? Beni öldürmek istiyorsa boşuna zaman kaybetmesin. Neyi bekliyor? Burada açlık ve soğuktan zaten ölmek üzereyim" Deli cesareti miydi bu? Yoksa ölecek olan birinin vaz geçmişliği mi? Dişlerim titriyordu.
Kapı açıldı. Biraz geriledim. Kapıyı açan adam kenara çekildi.
O gelmişti. Cellat. Herhalde beklemenin mantıksız olduğuna kanaat getirmişti. Çünkü elinde bir silah vardı. Elindeki gümüşü o kadar rahat tutuyordu ki, bununla kaç adam öldürdüğünü düşündüm bir an. Kolayca öldürecek miydi beni? Yoksa acı mı çektirecekti? Nasıl olursa olsun razı mı gelecektim yoksa canım için yalvarıp karşı mı koyacaktım? Şu an her şey sisliydi. Soğuk beynimi uyuşturmuştu.
Üstüme gelmeye başladığında sendeledim. Birkaç adım geriledim ama Topuklularım daha fazla tutamadı beni. Kalçamın üstüne yere düştüm. Gözlerimi kapattım. Ağlıyordum sessizce. Az önceki sorularıma bu şekilde cevap vermiş oldum. Yalvarmayacaktım. Buna bile gücüm yoktu çünkü. Ölüme razı gelip tüm bu yaşananları sonlandırmak istiyordum artık. Bu kâbus bitsin istiyordum. Yalnızdım. Annem, babam, ozan. Hiç biri yoktu. Beni koruyacak kimse yoktu bu cellada karşı.
Üzerime eğildiğini hissettim. O iğrenç alkol ve sigara kokusu tekrar genzime doldu. Gözyaşlarım daha da çok artmıştı, onları durdurmam artık imkânsız hale gelmişti.
" Ne o ağlıyor musun?" sesi etrafa yaydığı kokulardan daha da iğrenç gelmişti o an.
" Öldüreceksen öldür artık" dedim. Gözlerimi açmaya cesaretim yoktu. Yüzünü görmek istemiyordum. O sırada yüzümü sıkarak kaldırdı. Gözlerimi hemen açtım. Kendine bakmaya zorladı. Böyle bir şey beklemiyordum. Bir elinde silah vardı, diğer elinde sıktığı çenem. Demek zamanı geldi diye düşündüm. Üşümelerim bitecekti artık.
" Ölmeyi unutsan iyi edersin Duru Egemen. Seni ölmekten beter edeceğim." Bu söylediği sözler gözlerimin kocaman açılmasına neden olmuştu. Ne demekti bu? Ne yapacaktı? Eteğimin açıkta bıraktığı bacaklarıma bakıyordu şimdi. Aklıma gelen şeyle yüzüm iyiden iyiye ekşidi. Daha fazla dayanamadım. Çenemi elinden kurtardım ve diğer tarafıma dönüp midemde olmayan her şeyi çıkardım.
Annemin sesini duyuyordum. Gözlerim kapalıydı. Midemdeki her şeyi boşalttıktan sonra bayıldığımı sanıyorum. Birazdan uyanacağım ve kâbus tekrar başlayacak. Oysaki uyanmak kâbusları bitirirdi. Benim için tam tersiydi şu an. Annemin sesini tekrar duyuyorum. Sesi endişeli geliyor. Bağırıyor. Küfür ediyor sanki. Kesinlikle bir rüya. Annem asla küfür etmez. Gözlerimi açtığım anda annemin bana doğru koştuğunu gördüm. Bu gerçek miydi?
" Duru kızım. İyi misin? Ona ne yaptınız şerefsizler! " Annem hem çığlıklar atıyor hem bana sarılmaya geliyordu. Babam da koşuyordu. Hemen yattığım buz gibi soğuk yerde dikleştim. Ayağa kalktım ama koşacak takatim yoktu. Aileme doğru bir adım attığım sırada arkamda olduğunu fark etmediğim o adam beni bileğimden yakaladı. Arkasına öyle sert çekti ki bileğimi tutuyor olmasa düşecektim. Diğer elinde tuttuğu silahın namlusunu doğrudan bana doğru koşan annemle babama doğrulttu. İkisini de oldukları yere çivilemişti bu hareketiyle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CELLAT
General FictionBora Emiroğullari Nefretin büyüttüğü bir çocuk. Sert, acımasız görüntüsü altında intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir adam. " Ben nasıl acı çektimse sen de çekeceksin. Hem öyle bir çekeceksin ki yattığın yatak, içtiğin su zehir olacak." Bunları söyle...