BİZ...

145 5 3
                                    

Bu son noktaydı. Daha ileriye gidemezdi. Herşey güzel, ne güzel eğlendik, barıştık, o, bu derken attığı gole bak anneciğimin... Neyse olaya dönelim. Bayılcam falan sanıp herkes gelip beni tuttu. Daha doğrusu Rüzgar ve Mina tutmuştu. En olasılıksız olan kişi, Akın, bay soğukkanlı, çok kötü olmuştu. Oturdu ve başını ovuşturdu. Mina'yı böyle bir sebepten dolayı kaybetmeyi göze alamazdı. Hemen montunu aldı ve kapıyı çarparak çıktı. Mina, benim sırtına hafifçe vuruşumla "sen git, ben iyiyim hallederim." dediğimi anladı. Hemen peşinden koştu Akın'ın. Rüzgar beni aldı ve kendi evine götürdü. Onları konuşması ve yaptıklatının ne kadar saçma birşey olduğunu anlamaları için başbaşa bıraktı. Hiç birşey söylemeden, konuşmadan. Ben ağlayarak onların evine koşturuyordum. Nasıl girceksem artık... Sonra onların kapısın önüne oturdum ve daha çok ağlamaya başladım. Rüzgar beni, sanki 3-4 yaşındaki çocuğunu döven bi baba gibi, kolumdan tuttu ve eve geçirdi. Koltuğa fırlattı resmen, fırlattı. Kollarımdan çok sıkı bi şekilde tuttu ve...
Rüzgar: Neden ağlıyosun. Senin gibi güçlü bi kızın üzülmüş ve yıkılmış rolü yapması çok saçma.
Ben: Rüzgar bıktım artık, olanları biliyosun, ben bu kadın ve dertlerinden kurtulmak için Amerika'ya geliyorum. Bu beni daha çok üzmek için peşimden geliyo sanki. Gerçekten çok oldu, ben bu kad-
Cümlemi tamamlayamadan, ağzımı kapadı. Gözleri dolmuştu, benim ağlamamı görmek onu üzmüştü belli ki, ama ağlamıyordu.
Rüzgar: Ezel, tamam, sus. dedi ve sarıldı. İlk defa ikimiz de odunluk yapmadık ve öylece kaldık. Ben hala ağlıyordum ama sessizce. Hiç bırakmayacakmış gibi sarılıyordu. Bu ağlamamı çoğaltıyordu.
Ben: Rüzgar ben seni çok seviyorum. Senden ayrılmak ve sensiz olmak istemiyorum. Bu kadar kısa sürede bu nasıl oldu bilmiyorum ve bence çok saçma.
Rüzgar: Bence değil. Ben de aynı hisleri hissediyorum va bana hiç te saçma gelmiyo. dedikten sonra tam kalkcakken beni öptü ve tekrar sarıldı. "Sakın üzülme, dördümüz birlikte oldukça her şey geçer gider takma kafana." dedi
MİNA'DAN...
Evden çıktım ve Akın'ın peşinden koştum. Daha doğrusu depar attım. Cinnet geçircek gibiydi. Hemen tuttum ve "noluyo yaa" dedim.
Akın: Mina git sana zarar vermek istemiyorum.
Mina: Hiçbi yere gitmiyorum. Sen o restoranda bana gizliden "aşkım, aşkım" diyosun. Hastanede sarılıyosun. Sürekli anlamlı sözler imalar falan, Turabi gibi bu ne. (dedikten sonra ona bi adım daha yaklaştım) Seviyosan doğru dizgün söyle. Bir erkeğin en az bir şansı vardır. Hele senin, kesin var benim gözümde tamam mı. Bak beni en iyi Ezel tanır. Ben öyle dışardan sert, hiperaktif, atarlı gözükürüm ama o kadar kötü değilim merak etme. Ayrıca evde kalmada da gözüm yok.
Akın: Saol. Ama gitmezsen kalbini kırcam.
Ben: Neden yaa.
Akın: Belki o yüksek egonu kullanmayıp, benim seni sevdiğimi anladığında, öyle saçıp savurmasaydın, süründürme çabalarında olmasaydın, şu an daha iyi bi pozisyonda olabilirdik. Al işte noldu. Daha yeni başlıyoken bitti tamam mı, bu yüzden işte Mina.
Ben: Gerçekten böyle düşündüğünü bilseydim, baştan Rüzgar'a 'Ben Akın'a şans vermeyi denicem, onu seviyorum." demezdim. Bende hata egoist olan benim ya...
Akın: Ya ben öyle demek istemedim. Gerçekten sinirliyim çünkü seni kaybettim o saniye. Anladın mı? Kardeş olcaktık Mina. Kardeş. Ki hala bu olasılık devam ediyo. Sanki onlar evlense senden vazgeçeceğim, o kadar kolay değil canım o iş. Çünkü ben seni çok seviyorum.
Aynanda 'özür dilerim' dedik. Bana sarıldı. Elinden tuttum ve onların eve gittik. Yolda beni tuttu ve kendine çekti. Kızgın görünüyordu, ama birden, yüzünde bi tebessüm belirdi. "Gerçekten Rüzgar'a bunu mu söyledin?" dedi. Olumlu cevap alınca belimden tutup kendine çekti, ve öptü. Uzun bi süreden sonra Rüzgar ve Ezel geldi, koşarak. Hemen arkamızı dönüp sessizce bi kahkaha attık. Toparlanmaya çalıştık. Rüzgar 'merak etmeyin az önce biz de böyleydik, ayıp bişey değil.' diyince Ezel, koluna hafifçe vurup, 'ne diyosun yaa, mal.' dedi gülerek. Akın'ın da 'amaaan yabancı mısınız?' tepkisi benim hatırlamama sebep oldu. Hemen herkes birbirine baktı ve ciddileştik. Koştup ve olanları izlemeye gittik. Tam METE KARAHANLI ve Harika Abla'nın olduğu yere giderken, saklanmaya çalışan 4 kişi gören Harika Abla 'durun,durun.' dedi.
Mete Bey: Gençler, biz özür dileriz. Öyle hikayelerimizin birbirine uyuştuğunu görünce kaptırdık kendimizi. Ama hayatımızı adadığımız bu gençler, bu çocuklar, bizim iki günlük hevesimiz için üzülemez. Biz arkadaş kalacağız. En mantıklısı bu. Siz böyle birbirinizi severken (nerden biliyo anlamadım) bu iş olmaz. Biz, ikimiz ilk uçakla Türkiye'ye gidiyoruz. Siz de bir sürpriz bekliyor. dedi. İkisi de hepimize sarılıp gitti. Sonunda her şey yolunda deme fırsatı bulmuştuk. Ama bi dakka bi dakka bu sürpriz denen şey ne. Bir merak sardı bizi bi güzel. Bizim eve gittik ve yemek yedik. Bu güzel olaylardan sonra yemekleri erkeklere hazırlatmaya karar verdik. Sonra koşa koşa Ezelle yukarı çıktık. Birbirimize olanları anlattık. Deli gibi bi çığlık attık ve birbirimize sarıldık.

Bir Gecelik HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin