Kestane Şekeri "Hayat Bizi Neden Yoruyorsun?"

55 3 3
                                    

"Ben bir balkona çıkıp hava alayım."

"Olmaz."

 "Niye?"

     Güzel soru. Ama bu güzel soruya verebileceğimiz bir cevap yok. Acaba teyzemeTeyzeciğimbalkonaçıkamazsınçünkü balkonda görmekistemeyeceğinşeylervar ve onlarıgörürsenbizievdenatarsın. Oyüzdensenbeklebizbironlarıyokedipgeliyoruzdesem ne olurdu? Şapa oturduk cidden. Atalarımız halimizi görseydi İyikibusözüsöylemişizbuzavallılarınhalininegüzeltanımlıyor! derlerdi.  İşin kötü tarafı bu ihtimali hiç hesaba katmamış olmamızdı. Yani geçerli bir bahanemiz yoktu. Tam yolun sonuna geldik, artık teyzem ne ceza verirse kabulüm diye düşündüğüm anda...

"Balkona çıkamazsın çünkü böcekler balkonu istila etti."

     Bu saçmalığı uyduran Beril'di. Gün boyunca işimize yarayan kıvrak zekası panik anında durmuş, yerine saçma sapan bir şey geçmişti belli ki. Aslında işe yarayabilirdi, teyzem böceklerden acayip korkardı. Ama Beril'in unuttuğu benim de şimdi farkettiğim bir şey vardı. Görünen o ki teyzem de hatırlamıştı. O yüzden tek bahanemizi de etkisiz kılan şu cümleyi söyledi:

"Evi daha iki hafta önce ilaçlattık etkisi geçmiş olamaz."

     Yakalanacağımızı düşünmenin yarattığı panik haliyle sıradaki saçmalığı da ben uydurdum:

"Balkona çıkamazsın çünkü siz yokken tsunami oldu ve her yer ıslak."

   

      Cümlem bittikten sonra keşke söylemeseydim dediğim doğrudur. Tsunami varsa ev neden ıslanmadı? Bula bula bu bahaneyi buldum ya Allah beni bildiği gibi yapsın. Teyzem de çalışmış gibi hemen buna da cevap buldu:

"Güneş yurtdışındaydık ama haberleri izledik evladım, İstanbul'da tsunami olsa herhalde bilirdik. Ayrıca sokaklar ıslak değildi."

    Tek çare topu başkasına atmak. O yüzden topu Ilgaz'a attım:

"Aynen Ilgaz teyzem haklı ne tsunamisi?"

"Tsunami olmadı anneciğim sadece saksı kırıldı. Zaten Güneş onu hemen toplar değil mi canım kuzenciğim?"

"Tabii hemen toplarım ki ben"

     

      Cümle size çok anormal gelmemiş olabilir ama öyle bir şekilde söyledim ki teyzem en garip bakışlarından birini attı. Ciddi bir insan olan teyzem, o saçma bakışlardan attı yani düşünün artık gerisini. Sanırım ağzımı açmamalıyım.

"Güneşciğim garip garip vurgu ve tonlamalar yapmasana. Uyanamadın galiba?" dedi Beril. Yani Kapaçeneni! oluyor bu.

     Ben de emre uyup daha fazla saçmalamadan kendimi balkona attım. Şans biraz olsun bize gülme kararı almış olmalı ki yan bahçede Miray'ı gördüm. Söylemeyi unutmuş olabilirim Miray yan evde oturuyor. Ben de onu çağırdım:

"Pişt Miray!"

"Efendim."

"Bir şey isteyeceğim senden."

"İste tabii"

"Şu kolaları ve cipsleri alır mısın?"

"Neden?"

"Söz, sonra anlatacağım. Sadece bunları alırsan bana yani bize çok büyük bir iyilik yapmış olacaksın."

"Tamam ver hadi."

       Mümkün olduğunca ses çıkarmamaya çalışarak balkondakileri bahçeye attım. Miray da evine götürdü. Evet asıl problemi atlattık. Sırada antika tabağın yenisini bulmak var. Onu ne yapacağız ya? Neyse her şeyi ben mi yapacağım biraz da Ilgaz uğraşsın. Telefonumu çıkarıp  mesaj yazmaya başladım.

Kime: Ilgaz

   Senkırılanantikatabağınyenisinibul. Bendiğerlerinihallettim.

    Evet bu işi de Ilgaz halledecek sadece teyzemi mutfaktan uzak tutmalıyız. Şu an üstünden balina kalkmış gibi hissediyorum.

Ilgaz'ınağzından:

  

     Sabahın köründe telefonuma gelen mesajın sesiyle uyandım.

Kimden: Güneş

     Senkırılanantikatabağınyenisinibul. Ben diğerlerini hallettim.

    Hangi tabak ya? Antikaymış bir de. Galiba şu dün akşam partide Güneş'in kırdığı tabak galiba. Neyse normal bir saatte yenisini bulur götürürüm.

Güneş'tendevam:

    Problemi çözmenin verdiği rahatlıkla salona geçtim. Sanırım Ilgaz ile Beril durumu toparlamıştı. Teyzem beni görünce isimin bittiğini anlayıp balkona çıktı. Normalde bu kadar balkon meraklısı değildi teyzem ama neyse. Sonra da hepimiz uykumuzu tamamen alabilmek için yataklarımıza geri döndük zaten.

       Sabah yine bir sesle uyandım. Pardon Beril'in sesiymiş. Ve uyandımı da uyandırıldım yapalım lütfen.

"Güneş kalk saat 10 oldu. Duş al, üstünü giyin sonra aşağıya in. Kahvaltıdan sonra alışverişe gideceğiz."

"Tamam geliyorum."

     

    Duş aldım, üstümü giydim ve aşağı indim. Kahvaltıda Beril'in üzerine su döküldüğü için evden çıkmadan önce üzerini değiştirmesini bekliyoruz. Ilgaz ile.

"Mesajımı gördün değil mi Ilgaz?"

"Ne mesajı? Bana mesaj falan gelmedi az önce baktım daha."

"Nasıl ya mesaj attım ben sana hatta sen de okudun, görüldü dedi."

"İyi bak, bana attığına emin misin?"

    

    Umarım başkasına atmamışımdır. Telefonu elime aldım ve giden kutusuna baktım. Olamaz! Mesajı diğer Ilgaz'a atmışım.

Ilgaz'dan:

    Sabah kalkıp kahvaltımı yaptım. Sonra da Güneş'in kırdığı tabağın aynısını bulmak için alışverişe çıktım.

     Uzun bir arayışın ardından aynısından buldum. Şimdi doğru Güneşlere!

Güneş'ten:

    Umarım Ilgaz mesajı takmamıştır. Aradım ama açmadı. Şu anda hayatım boyunca etmediğim kadar duayı bunun için ediyorum. Zil çaldı, biri geldi galiba. Bir gidip bakayım Beril de geldi zaten birazdan çıkarız. Gitmeden cici kız olup misafirle ilgileneyim bari sonra işe yarayabilir.

     Şans bugün bize gülmüyordu. Çünkü kapıda şu diyalog geçiyordu:

"Merhaba Şengül teyze"

"Merhaba Ilgazcığım. O elindeki ne?"

"Biz partide sizin tabağınızı kırmıştık da özür amaçlı yenisini aldım ben."

"Ne partisi?"

"Dün akşamki parti."

"Tamam canım sağol."

  

"Yandık biz."

    

     Ilgaz gitti, teyzem kapıyı kapattı . Ve:

"Güneş, Beril ve Ilgaz hemen aşağı inin !!!" dedi.

    Evet şu anda teyzem bizi kesin öldürecek. Hep bir aksilik, hep bir aksiyon ama ya! Aklımdan geçenleri Beril dillendirdi:

"Hayat bizi neden yoruyorsun?!?!?"

Kestane ŞekeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin