Güneş'ten:
"Allah rahmet eylesin bize."
"Amin."
"Amin cümlemize."
Daha önce hiçbir şeyden bu kadar tırstığımı hatırlamıyorum. Beril ve Ilgaz da aynı durumda gibi görünüyorlardı. Söz konusu teyzemse ve yapmamanız gereken bir şeyi yapmışsanız, geçmiş olsun. Biz de bunu çok iyi bilen insanlar olarak da haliyle korkuyorduk yani. Ama kaçış yoktu, o yüzden en iyisi teyzemi bekleterek daha fazla kızdırmayıp bir an önce aşağı inmekti. O yüzden başımıza geleceklerden korka korka aşağı indik.
Teyzem:
"Geçin karşıma."
Teyzemin karşısındaki üçlü koltuğa birbirimize yapışmış bir biçimde oturduk. Teyzem bize öldürücü bakışlar fırlatıyordu. Yerimde biraz daha küçüldüm.
"Ben size ne demiştim?"
Ses çıkarmadık. Bir şey söyleyebilecek yüzümüz yoktu çünkü. Ama bu teyzemi biraz daha sinirlendirdi. Bu sefer sesini biraz daha yükselterek:
"Ben size ne dedim?"
Beril:
"Evde benden habersiz bir şey yapmayın dedin."
Sesi çok güçsüz çıkmıştı. Yanında olmama rağmen zor duymuştum. Normalde çok korkak biri olan Beril'in böyle bir durumda konuşmaya cesaret etmesi açıkçası gözlerimi yaşartmıştı. Ama bundan daha önemli bir problemimiz vardı, hatırlatmama gerek yok sanırım. Teyzem biraz daha sakin bir sesle:
"Peki ya siz ne yaptınız?"
"Sana haber vermeden evde parti yaptık." dedim.
"Suçunuzu kabul ediyorsunuz yani."
Sanırım artık ceza faslına geçiyoruz. Teyzemin bakışlarından bizi gerçekten kötü bir cezanın beklediğini anlayabiliyordum. Teyzem tam konuşmaya başlamıştı ki konuşmanın başından beri sessiz kalmayı tercih eden Ilgaz bir anda teyzemin sözünü kesti:
"Bu olayı bu kadar büyütmene gerek yok. Ama sen her zamanki gibi pireyi deve yapıp kim bilir bize ne ceza vereceksin. Gördüğün gibi parti yaptık, evi dağıttık ama topladık. O, bizden kıymetli evine bir şey olmadı. Sadece tabağın kırıldı ama zaten onunda yerine Ilgaz aynısından alıp getirdi. Ayrıca biz küçük çocuk değiliz, 19 yaşına girdik artık. Ama sen hala bizi azarlamaya devam ediyorsun. Yasalara göre de kendi kararlarımızı kendimiz alma hakkına sahibiz. Sana söyleseydik de o disiplinli halinden ödün vermezdin ve biz de evde kös kös otururduk. Biraz eğlenmek istedik diye ceza vermen çok saçma."
Bunu Ilgaz mı söyledi? Evet evet o söyledi. Ilgaz her zaman örnek çocuk olmuş, teyzemin her dediğini yapmıştı. Şimdi ise bu duruma dayanamamış isyan etmişti. Sadece bu duruma değil daha önceki olaylara da isyan etmişti. Bir nevi içinde biriktirdiklerini kusmuştu.
O hep sakin, eğlenceli biri olduğundan bu duruma epey şaşırmıştım. Sinirli olduğu zamanları hatırlamıyorum bile. Onu ilk kez böyle görüyorum ama takdir ettiğimi de söylemem gerek. Beril'in ve benim söyleyemediklerimi söylemişti. Ama bu atak teyzemi pişmanlığa sürüklemedi. Aynı sert ve otoriter ses tonuyla:
"Sorun evin dağınık olup olmaması değil, sorun sizin bana yalan söylemiş olmanız. Hatta en önemlisi de benim bundan sonra size güvenip, sizi evde yalnız bırakıp gidemeyecek olmam. Sadece bu konuda değil, bir daha kolay kolay hiçbir konuda size güvenemeyeceğim. Beni kızdıran şey bu."
Derin bir nefes aldı, bu da konuşmanın bu kısmından sonrasının hiç hayra alamet olmadığının göstergesiydi.
"Ama yine de sizi tebrik ediyorum. Öyle anlamayayım diye abur cuburları balkona tıkmak, balkona girmek istediğimde bahane uydurup benden önce balkona gidip onları Miray'a vermek falan iyi fikirmiş."
Bir dakika ya teyzem bütün bunları nereden biliyor, ağzımızdan falan da kaçırmadık ki. Nedenini merak ettiğim için teyzeme sordum:
"Teyze sen bütün bunları nereden biliyorsun?"
"Anlamayacağımı mı sandınız. Eve geldiğimizde siz balkonda konuşuyordunuz ve ayrıca fransız balkon olduğu için bahçeden balkona koyduklarınız görünüyor. Ve yüksek sesle konuştuğunuz için parti yaptığınızı da öğrenmiş olduk. Ve ayrıca Miray'a bağırdığını duydum. Benden bir şey saklayamazsınız yani. Ve gelelim cezanıza..."
"Ne cezası ya?"
"Susun ve beni dinleyin! 2 haftalığına elinizdeki tüm kredi kartlarını,bilgisayarları,playstationları, x-boxları, tabletleri alıyorum."
"Telefonlarımız?"
"Başınıza bir şey gelirse haberimiz olsun diye onları almayacağım ama modemi kapatacağım. Zaten internetiniz bitmiştir. Yani internete giremeyeceksiniz."
Teyzem bunları söylerken biz şok içindeydik, öylece kalakalmıştık. Tamam, kolayca yırtabileceğimizi zannetmiyorduk ama bu bize çok ağır gelirdi. Ben bunları düşünürken teyzem çoktan yukarı çıkmış, eşyalarımızı toplamış getirmişti ve şimdi de kasaya koyuyordu. İlk itiraz Beril'den geldi:
"Anne saçmalama, ne yapıyorsun?"
"Ne yaptığım belli, hatta anahtarlarınızı da alıyorum ki benden habersiz bir yere gidemeyin."
Beril konuşmaya devam etti:
"Anne bu yaptığın cidden çok saçma, ben bırak iki haftayı alışveriş yapmadan bir-iki gün bile duramıyorum. Nasıl iki hafta dayanayım?"
"Ne güzel işte biraz tasarruflu olmayı öğrenirsin."
İsyan etme sırası bendeydi:
"Peki ya Ilgaz ve ben ne olacağız? Sosyal medya hesaplarımızı günde 100 kez kontrol etmezsek rahat edemeyiz, uyku tutmaz."
"Biraz dünyayla bağlantı kurarsınız işte. Hayatınız hep o sanal dünyada geçiyor, orada sosyalleşip normal dünyada asosyalleşiyorsunuz. Biraz bizimle bağlantı kurarsınız."
Ilgaz:
"Olamaz ya!"
"Oldu bile."
"Peki ya para verecek misin teyze?"
"Para olarak da 300 lira alacaksınız."
Bunu dedikten sonra önümüzdeki orta sehpaya 300 lira koydu.
"Kişi başı 300 lira değil mi teyze?"
"Hayır, kişi başı 100 liraya denk geliyor."
100 lirayı elime aldım ve küçümser bakışlar attım.
Ilgaz:
"Ama bu günde on liradan da daha aza denk geliyor yetmez ki!"
"Bu parayı bulamayanlar da var. Değerini bilin."
"Ama..."
"Süreniz başladı."
Ama bu iki hafta geçmez ki! Sosyal medya yok, dışarı çıkıp gezmek yok... Hayat çok zor.
Ilgaz:
"Rüya değil mi bu? Yok hayır hatta kabus. Yoksa bugün 1 Nisan da annem bize şaka mı yapıyor?"
"Hiçbiri değil, hepsi gerçek maalesef.
"Bünyem bu zorlu sürece hazır değil. Ben uyumaya gidiyorum."
"Daha yeni kalktın kızım, ne uyuması?"
"Uyumanın yeri ve zamanı yoktur." deyip odama gittim ve uyudum.
Beril'den:
"Şaka dedin de aklıma Güneş'e yapabileceğimiz bir şaka geldi. Benimle misin?"
"Her zaman."
"Bak o zaman, planımız şu..."
"İyi fikirmiş."
Güneş'ten devam:
Uyandım ve saate baktım. 14.23, epey uyumuşum. Hemen yataktan kalktım. Aman Allah'ım bu ses de ne?