Aman Allah'ım! Bu Tardis'in sesi. Yoksa sıradaki doktor ben miyim? En büyük hayallerimden biri gerçek oldu.
"Tardis geliyorum aşkım!" diyerek aşağı indim.
Merdivenin sonuna gelmemle hayallerimin yıkılması bir oldu. Çünkü Ilgaz elinde telefonuyla karşımda duruyordu ve telefondan Tardis'in sesi geliyordu. Benim çok sevgili kuzenlerim bana komplo kurmuş olmalıydılar. Ben uyurken sesi internetten indirmiş sonra da bana dinletmişlerdi. Ve daha da kötüsü üzerlerinde Doctor Who t-shirtü ile bana pis pis sırıtıyorlardı. Ve bu planın onlardan çıktığını kanıtlıyordu.
"Tardis yok mu yani?"
"İşte burada." dedi Ilgaz ve ileriyi işaret etti.
Gösterdiği yerde bana iki yıl önce hediye edilen Tardis maketi duruyordu. Bunu görünce çıldırmış gibi çığlık atıp, üzerilerine atladım. Yanımdaki koltuktan yastığı alıp ağızlarına doğru savurdum.
"Siz kimsiniz de benim zaaflarımı kötü emellerinize alet ediyorsunuz?"
"Ya şaka yapmıştık." dedi Beril.
Tabii bu sözü benim söylediklerini Türkçeye çevirmiş halim. Ağzında yastık olduğu için sesi çok garip çıkmıştı.
"Böyle şaka mı olur? Yapılacak başka şaka yok muydu ha?"
"Ne oluyor burada?"
Bunu diyen teyzemdi. İşte şimdi b*ku yemiştik.
"Üçünüzde kalkın hemen yerden!"
Ayağa kalkınca çok sevgili(!) kuzenlerime baktım. Beril'in saçı dağılmış, Ilgaz'ın yüzünü ise benim tırnak izlerim süslüyordu.
"Bu ne hal? Ben sizinle konuşalı daha kaç saat oldu? Şu yaptığınıza bir bakın da utanın. Neyse şimdi çabuk birbirinizden özür dileyin."
"Özür dilerim." Bunu hepimizin aynı anda söylemesi ayrı bir başarıydı tabii.
"Harika" dedi teyzem ve gitti.
Bu sorun çözülmüştü ama yine de büyük bir problemimiz vardı: Acıkmıştık. Bu yüzden yukarı çıkıp teyzeme:
"Biz acıktık. Ne yemek yiyeceğiz?" dedik.
"Cezalı olduğunuz kendi yemeğinizi kendiniz yapacaksınız."
Aynı anda:
"Ne?!?!?"Şu anda bu yaşa gelmişler yemek yapamıyorlar mı yani diyebilirsiniz ama gerçekten yemek konusunda berbattık. Zehirlenme olasılığımız var yani.
Mutfağa inip dolapları karıştırmaya başladık. Belki konserve vardır diye ama yoktu. İş başa düştü, mecburen kendimiz yapacaktık.
Beril:
"Pizza söylesek ya da sandviç hazırlasak."Cevabımız tutumlu ve aç çocuk Ilgaz'dan geliyor:
"Pizza söyleyemeyiz paramızı harcamamız lazım. Sandviç ile de doymam ben."
"Buldum hazır çorba yapalım." Bu dahiyane fikir tabii ki benden çıktı.
"Tamam da nasıl yapılıyor?"
"Üstünde yazıyordur herhalde."
Karar verdiğimiz gibi hazır çorba yapabilmek için kolları sıvadık. Evet, ilk görevimiz paketi bulmak.
Uzun bir arayışın ardından sonunda çorbayı bulduk. Tahmin ettiğimiz gibi tarifi yazmıyordu. O yüzden bir bilene sormaya karar verdik. Ve Ilgaz'a mesaj attık. Hemen cevap geldi. Cevap aynen şöyleydi:
Bir paket hazır çorba yapmak için:
1) Öncelikle 1 litre suyu kaynatın.
2) Kaynamış suya paketin tamamını ilave edin.
3) Karıştırın ve 15 dakika sonra altını kapatın.
Afiyet olsun!Tarifin ilk adımını gerçekleştirmek için kettle'a su koyduk. Biraz sonra kaynadığını belirten ses geldi. Sırada suya paketin içindekileri koymak var.
Beril paketi aldı ve kettle'a döktü. Evet evet kettle'a.
"Beril ne yapıyorsun? Tencerede yapılıyor o çorba."
Ilgaz bile biliyor yani. Ama benim çok hamarat(!) kuzenim daha yeni öğrendi galiba.
Şanslıydık ki bir paket daha çorba vardı. Bu sefer Beril'i uzaklaştırdık. Suyu kaynattık, tencereye boşalttık ve çorbayı ekleyip karıştırdık. 15 dakika kadar sonra çorba hazırdı.
Ama bu sefer de tabak bulamız gerekiyordu. Bu zor süreç sırasında ayağımıza çeşitli mutfak gereçleri düşürdük ama en sonunda tabak bulup çorbayı içmeyi başardık.
İki hafta sonra:
5 dakika sonra tabletime, laptopuma ve en önemlisi internete kavuşabileceğim. Çok mutluyum yani. Merak ediyorsanız son iki haftamızı özetleyeyim.
Survivor Adası'nda gibi yaşadık resmen. İnternetin yokluğu gerçekten çok zordu. Hatta bir kaç ağlama krizine girdim. Ama öyle internetsizlikten ağlanır mı demeyin, insanın bağımlı olduğu şeyden ayrı kalması çok zor. Yemek yapamadığımız için kaç kere aç kaldık hatırlamıyorum bile. Ayrıca okula gidip gelmek işkence gibi bir şeydi.
Ama sonunda o kötü günler bitti ve şu anda elimde en değer verdiğim şeyler var. Ne olduğunu anladınız siz. Bir yarım saat kadar hasret giderdikten sonra Beril ve Ilgaz odama geldi.
Beril:
"Evet sevgili ikizim ve kuzenim size çok önemli bir söyleyeceğim."Ilgaz ile birbirimize ne diyor bu ya gibisinden baktık.
"Neymiş o çok önemli şey?"
"Ayrı eve çıkacağız!"