Selamm! 2.bölüm ile karşınızdayım.
Tek solukta bitireceğinize eminim.
Umarım beğenirsiniz <3
Yorumlarınızı merakla bekliyorum♡
*-----------------------------------------------------------*
Erdem elindeki yardım kitiyle nefes nefese kalmış bir şekilde koşuyordu. Çok şiddetli yağmur yağıyordu.Her an gelebilirlerdi.
Köşeyi döndüğünde korktuğu manzara karşısındadı. Onlar dönüşenlerdi. Yaklaşık 15 dakikadır aralıksız koşuyordu. Artık nefesini çeviremiyordu. Ama duramazdı.
Şiddetli bir gök gürültüsüyle yağmur başladı.
Sonunda onları engelleyebilecek telden bir duvar buldu. Bu duvarı geçmeleri imkansızdı. Virüs zihinlerini de ele geçiriyordu.
Tele tırmanmaya başladı. O kadar yorulmuştu ki artık son gücünü kullanıyordu. Arkasına döndüğünde ona doğru koşanlar dönüşenlerden başkası değildi.
Yağmur telleri ıslatıyordu. Erdem'in elleri kayıyordu. Teller ellerini kesiyordu ama duramazdı. Gelmek üzereydiler. Derken...
Bacağından yakaladılar. Bırakacak gibi değillerdi. Onları tekmeleyerek bırakmalarını sağlamaya çalışıyordu. Galiba artık yolun sonuna gelmişti.
*-----------------------------------------------------------*
Ezgi ve Caner şiddetli yağan yağmurun altında sırılsıklam olmuşlardı. Ezgi soğuktan çenesi titreyerek:
- Ona yiyecek bir şeyler bulacağımı söylemiştim.
- Yarası çok mu kötüydü.
- Yani sardık ama emin değilim.
- Şurada bir market var. Şanslıysak bir şeyler bulabiliriz.
Caner, Ezgi'nin soğuktan titrediğini gördü. Çok üşümüş olmalıydı. Hırkasını çıkarıp Ezgi'nin sırtına koydu. Ezgi şaşırdı ve gülümsedi. Caner:
- Ne oldu?
- Hiç böyle şeyler yapacak birine benzemiyorsun.
- Oradan odun gibi mi duruyorum.
- Eh işte, birazcık.
Markete doğru ilerliyorlardı. Etrafta kimse görünmüyordu. Yağmur hızlanmaya başladı.
Sonunda markete ulaştılar. Kapı iki yana doğru açılıyordu. İkili sert bir şekilde iterek zor da olsa açtılar.
Içeride markette olması gereken her şey var gibiydi. Ezgi ve Caner birbirlerine bakıp zafer kazanmış gibi gülümsedi.
Çok acıkmışlardı. Bir kaç kek, çikolata vs. karınlarını doyuracak kadar yediler.
Ardından buldukları poşetlerin içine alabildikleri kadar yiyecek, içecek, ilk yardım malzemeleri aldılar.
Tabii ki yanlarına dönüşenlerden korunabilmek için sopa benzeri şeyler de aldılar.
Marketten çıktılar ve tekrar Bahadır'ın yanına gitmek için yola koyuldular.
Yağmur dinmiyordu. Aksine daha fazla artıyordu. Ayın ışığında önlerini zar zor görebiliyorlardı.
Kapkaranlık sokaklarda ilerlerken birden bir ses duydular. Ezgi:
-Sesi duydun mu?
Caner eliyle soldaki boyası yıpranmış binaların arasını işaret etti.
- Bu taraftan geldi. Gidelim.
- Ne demek gidelim? Ya onlar...
- Korkuyorsan burada kal. Ben bakıp geleceğim.
- Burada tek başıma mı kalayım yani?
- Geliyor musun? Gelmiyor musun?
Ezgi için burada tek başına kalmak daha korkutucuydu. Başını salladı.
- Geliyorum.
Sesin geldiği yöne doğru ilerlediler.
-Yardım edin! Lütfen! Kimse yok mu?
Sese doğru koştular. Telden duvarda dönüşenlerden kurtulmaya çalışan biri vardı.
Erdem onları görünce:
-Lütfen yardım edin!
Caner hemen tele tırmanmaya yöneldi. Ezgi kolundan çekti.
- Ya ısırıldıysa?
- Isırılan kişi böyle konuşamaz.
Caner tele tırmandı. Erdem'i yukarıya doğru çekmeye başladı.
- Ezgi, yardımın gerek!
Ezgi çok korkuyordu. Ama yardım etmek için tele tırmandı. Erdem'i yukarıya doğru çekmeye başladılar.
Sonunda başardılar. Dönüşenler telin arkasında kaldılar.
Hepsi çok yorgundu. Ama bir an önce uzaklaşmaları gerekiyordu. Caner:
- Sen iyi misin?
Ezgi korkuyla bakan gözlerle:
-Isırılmadın değil mi? Lütfen bize doğruyu söyle.
Erdem bitkin bir haldeydi. Bacağına baktı. Dönüşenler elleriyle bacağında çizikler bırakmışlardı. Ezgi çizikleri gördü.
-İşte! Çizikleri görüyor musunuz?
Caner, Erdem'e yaklaştı.
- Bunlar ısırık izi değil.
Ezgi bağırarak:
-Ama bu bulaşmadığı anlamına gelmez!
Bizi tehlikeye atabilir!Caner eliyle eliyle Ezgi'nin ağzını kapattı. Etrafa baktı.
- Asıl sen biraz daha bağırırsan bizi tehlikeye atacaksın.
Erdem yerde oturmuş yanındaki yardım kitinden sargı bezi çıkarmıştı ve yarasını sarmaya çalışıyordu.
-Yardımınız için teşekkür ederim. Geri kalanını ben halledebilirim.
Ezgi sert bir tavırla:
-İyi olur! Biz gidelim.
Caner, Ezgi'ye bakarak gözünü devirdi.
Sonra Erdem'e dönüp:- Sen ona bakma. Hadi yaranı saralım. Kurtarmamız gereken biri daha var.
Erdem:
-Benim de kurtarmam gereken yaralı biri ve beni bekleyen bir arkadaşım var.Ezgi:
-Benim de yaralı bir arkadaşım beni bekliyor. Ama biz burada nelerle uğraşıyoruz.Ezgi kollarını birleştirip sinirli sinirli volta atmaya başladı.
Yarayı sardıktan sonra Caner, Erdem'in kolunu boynuna dolayarak yürümesine yardım etti.
Yağmur dinmişti. Yani artık etrafta sessizlik hakimdi.
Dönüşenler hakkında henüz pek bir şey bilmeyen gençler, etrafta kendilerinden başka ses olmamasının ne anlama geldiğini bilmiyorlardı...
-----------------2.BÖLÜMÜN SONU----------------
#Karakterler hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
#Yorumlarınızı heyecanla bekliyorumm.
#Bölümü beğendiyseniz lütfen yıldıza basın. Bu şekilde geri dönüşleriniz benim için çok değerli.
#3.Bölümde görüşmek üzere ;)
--------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞİN KARANLIĞI
Mystery / ThrillerDünya büyük bir tehdit altındadır... Henüz ne ile karşı karşıya olduklarını bilmeyen gençlerin mücadelesini konu alıyor. Bu mücadelede merak edeceksiniz, bazen korkacaksınız, güleceksiniz, belki de aşık olacaksınız... Dikkat! Karakterlerde kendinizi...