3.BÖLÜM

547 19 7
                                    

iyi okumlar <3

{Tek kişilik miydi bu şehir ? sen gidince bomboş kaldı

Özdemir Asaf }

5 YIL ÖNCE

- Evlenelim mi ?

-nE?

-Biz birlikte büyüdük seninle, en iyi biz biliriz birbirimizi. Ve ben fark ettim ki sen hoşlanıyorsun benden, ben de seninle evlenmek istiyorum.

Ben uyuya kalmıştım muhtemelen. Bu duyduklarımın mantıklı başka bir açıklaması olamazdı çünkü. Evet bu teklif benim yıllardır dualarımda, rüyalarımda ama onun farkında olmadığı şeyse onun beni tanıdığı kadar benim de onu tanıdığımdı. Bir kere bile bana o duyguyla bakmamıştı o. O benim tüm hayatımdı. Gözlerinde bana karşı en ufak bir ışık görsem ona çoktan söylerdim aşkımı. Benim onu sevdiğimi bilmesine rağmen neden yok saydığını olumlu ya da olumsuz bir şey demediğini de merak ediyordum. Şaşkınlığımın arasında konuşmaya başlamıştım.

-Evet biz birlikte büyüdük, birbirimizi en iyi biz tanırız. işte o yüzden biliyorum ki sen bana hiç o gözle bakmadın. Baksaydın anlardım, hissederdim, bilirdim. Çünkü seni en iyi ben bilirim. Evet senden hoşlandığım da doğru. Bu saatten sonra, hayatımda ki tüm kayıpları yaşadıktan sonra seninle en ufak bir şansım olduğunu öğrendikten sonra inkar etmeyeceğim. Ancak senin bana bunu neden teklif ettiğini deli gibi merak ediyordum.

-Belki mantık evliliği istiyorumdur, belki hayatımda olmasını isteğim en mantıklı insan sensindir, olamaz mı? ,

-Belki... Hayatın başka belkileri de var ama. Mesela, belki aşık da olabilirsin başka birine, o zaman ne yapacağız. '' pardon ben aşık oldum '' diyerek gideceksin hayatımdan ki o saatten sonra sen istesen de ben istemem seni hayatımda. Ruhu yanımda olmayan kimsenin bedenini yanımda istemem ki, bunu beni en iyi tanıyan sen zaten biliyorsun.
Bilirdi çünkü, bu hayatta en nefret ettiğim şeyin '' yanındaki ile yaşlanır , aklında ki ile ölürsün '' mantığı olduğunu bilirdi . Ben daha çok '' ya sevdiğini alacaksın , ya da aldığını seveceksin'' düşüncesinde bir insandım. Grileri sevmezdim yani..

-Asla. Sen hayatımdayken sana ihanet etmem. Ve sen istemediğin sürece seni bırakmam.

Ben çok istiyordum beni sevsin. Çok istiyordum benimle evlensin. Peki niye boğazlarım düğüm düğüm? Neden onu her gördüğümde midemde uçuşan kelebekler can çekişerek uçuşuyordu? Ömrü mü dolmuştu benim kelebeklerimin ? Neden mutlu değildim ben ? Bazı hayallerin gerçekleşmesi mutlu olmaya yetmiyormuş demek ki.

-Ben hiç böyle hayal etmemiştim bu anı. Birlikte olamayacağımızı bile kabul ettiğim çok anım vardı fakat bu kadar mantığa dayalı bir evlilik teklifi hayal etmemiştim. Biraz ağır geldi bana bu.

-Bak istersen bunu biraz düşün ama bil ki sen benim hayatımda her zaman vardın, her zaman da olacaksın. Sen benim bu hayatta en değer verdiğim insanlardan birisin. Sen benimle evlenmek isterken ben de bunu isterken neden denemeyelim ki? Acaba nasıl olurdu ? diye düşünene kadar neden denemeyelim ki ?

Söyledikleri en baştaki gardımı biraz daha kırarken, içimde ki ona aşık her zerrem bu teklife balıklama atlamak istiyordu. Hem artık daha ne yaşayabilirim ki ,ne kaldı ki yaşayacağım. İşte tam olarak bu söz bana hayatımın geri kalanında belli aralıklarla kendini çok güzel hatırlatacaktı.

GÜNÜMÜZ

Çocuklarla birlikte akşam yemeğine oturmuştuk. Ben geldikten sonra bize evde yardımcı olan ablamız gitmişti. çocuklar bana, yarım yamalak , tatlış tatlış konuşarak hem sorular sorup hem de gün içerisinde yaşadıklarını anlatıyorlardı.

-Anne biliyomuşun ? Bu gün paykta ömüy düştü bende elini tuttum öptüm onu ağlamasın diye aynı şenin öptüğün gibi.

-Aferin benim güzel oğluma. Hep kardeşinin yanında ol, tamam mı benim güzel oğlum?

-Ben hep onun yayındayım ki anne, heyyeye biylikte gidiyoyuz.

Ben Alparslan 'ın dediğine gülmeye başlarken;

-Eyet anne heyyey de biylikteyiz. Can benimle oynayken de yanımışda. Can şadece benle oynamak iştiyo ama Alpaşlan bişi hiç buyakmıyor.

Artık gülüşlerim kahkahalara dönüşmüştü. İkisini de yüreğime sokasım geliyordu. Hiç pişman olmamıştım onlara sahip olduğum için. İnsan iki tane meleğe sahip olduğu için neden pişman olsun ki?

-Ne şandın akıllım ben şenin abinim ,hey yeyde yanında olucam, diymi ayne?

-Şen abim değilşin kaydeşimsin aypaslan. diymi ayne?

İşte yoğun baskılara maruz kaldığım bir konumuz da yaş konumuz. Çocuklarım deli gibi merak ediyorlar hangisinin daha büyük olduğunu. Aralarında çok fazla kavga ettikleri için bende söyleyip ortamı kızıştırmak istemiyordum.

-Bunu sizinle konuşmuştuk ama çocuklar, siz birbirinizin kardeşiydiniz ve önemli olan sadece buydu hani?

-Ama ayne hep böle yapıyo. Ben şenin abinim, hey şeyine tarışırım diyor.

-Oğlum kardeşine böyle davranmayacaktın hani ? Onu çok sevecektin ama böyle davranarak üzmeyecektin kardeşini.

-Ama ayne ben onun abişi olmayı şok seviyoyum. Abişi oluyşam hiş ayyılmayız şünkü diymi?

-Kardeşi olursan da ayrılmazsınız ki ama bebeğim. Önemli olan aranızda ki o kocaman sevgi. Sen kardeşini bu günkü gibi seversen hep, hiç ayrılmazsınız. Anlaştık mı bebeğim.

Dudaklarını büzerek cevap verdi benim küçük adamım;

-Anyaştık. Ama ömüy de beni hep şok şevicek diymi ayniş?

-Tabii ki sevecek bebeğim. Siz benim yarım elmalarımsınız çünkü. Hayatınız boyunca hep birlikte olacaksınız siz. hadi bakalım bu kadar yeter. yemeklerimiz de bittiğine göre ellerimizi yıkayıp kitap okuma seansımıza geçebiliriz.

Çocukların ellerini yıkayıp iki tarafıma oturtmuştum onları. Her akşam bir saat kitap okumak rutinimizdi bizim. Çocuklar kitap okumayı sevsin çok istiyordum. Bunun için böyle bir taktik geliştirmiştim ve sanırım başarmıştım. Bir saat boyunca çocuklarla kitap okuduktan sonra oldukları yerde uyumaya başlamışlardı. Onları yatırdıktan sonra bende odama çıkıp odamdaki berjere oturmuştum. Bu gün olanlar kafamın içinde tek tek yaşanmaya başlamıştı. Çocuklar bi yandan aklımı karıştırıyordu. ne yapacağımı şaşırmıştım.

Tek başına çocuk büyütmekten daha zoru varsa bu da tek başına iki tane çocuk büyütmek. Ben işteyken evle ve çocuklarla ilgilenen bir ablamız vardı ama ilk yıllar çok zorlanmıştım özellikle. Hamileliğim okulumun son yılına denk geliyordu. Mesleğin ilk başlarında iki tane küçük bebekle işsiz bir şekilde yaşamak çok zordu. Bebekler kendine gelene kadar ve ek gıdaya başlayana kadar annemden kalan bir miktar parayla idare etmiştim. Ev zaten annemle birlikte yaşadığımız kendi evimizdi. Daha sonra girdiğim bir hukuk bürosuyla çok şükür kimseye muhtaç olmadan bakmıştım çocuklarıma.

Babalarını tabii ki sormuşlardı. Elbette o günün geleceğini biliyordum. O güne kadar kendimi milyon defa hazırlamak için uğraşsam da hiç bir prova aslı gibi olmuyordu. Bana sordukları hiç bir soru bu kadar canımı yakmamıştı.

'' Anne, baba ne demek''











İYİ OKUMALAR, UMARIM BEĞENİRSİNİZ <3

Yıllar Geçmiş ÜstümüzdenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin