1. Bölüm : Kanayan Yara
İlaç Ol Yaralarıma - Mavi Gri
“Belki yollarım sana çıkmazdı ama tüm yollar seni benim yoluma çıkardı.”
Yukarıdaki şarkıyı okuduktan sonra ya da okumdan önce dinleyebilirsiniz, tercihinize kalmış... Hepinize keyifli okumalar dilerim!
Sabahın verdiği huzura dalıp gitmiştim. Cama çarpan küçük su damlaları, havanın yağmurlu ve ıslak olduğuna dair bir işaretti. Dışarıdaki rüzgar, ağaçların yapraklarını savurmaya devam ederken apartmanın önünde duran dostum Fırfır partileriyle yüzünü kapatmış uyuyordu.
Yağmur şiddetli bir şekilde yağıyor, şimşekler çakıyordu. Uykusuzluğun verdiği bu yorgunlukla saate bakmayı unutmuştum. Okula gideceğim saat dakikaların su gibi akıp gitmesiyle yaklaşıyordu. Üzerimde çok büyük bir yorgunluk varken okula gitmek zorundaydım. İçimde huzursuzluk olmasına rağmen gitmek istiyordum.
Çantama birkaç tane kitabımı koyduktan sonra mutfağa doğru ilerledim. Mutfak tezgahının üzerinde duran meyvelerden birazını yedikten sonra cebimden telefonumu çıkardım. Telefonumu alıp biraz daha zaman geçirmek istemiştim.
Sosyal medya da gezinirken gördüğüm bu söz çok fazlasıyla dikkatimi çekti. Anlamı o kadar özel ve güzeldi ki... O an gördüğüm o cümle sanki hayatımdan bir parçanın alınıp alıntı olarak yazılması hissiyatını veriyordu. Gördüğüm alıntı ise bu cümleydi.
“Belki yollarım sana çıkmazdı ama tüm yollar seni benim yoluma çıkardı.”
İçlice düşünmüştüm. “Belki yollarım çıkmıyor olabilirdi ama o yol güzelse neden devam etmeyeyim.” Diye söylenmiştim kendi kendime. Hayatımda biri olmayabilirdi ama o yolda yürümek isterdim. Yüzüme küçük bir tebessüm yerleştirerek evden ayrıldım.
Kaygan zeminlerden ilerliyordum. Yağmurun küçük damlaları saçımı hafif ıslatıyordu. Biraz ıslanıyordum ama yağmurda ıslanınca tüm kirlerden, tüm yorgunluklardan arınıyormuş gibi hissediyordum.
Durma yağmur durma öyle bir yağ ki temizlensin ruhum. Kalbimdeki tüm karartılar temizlensin. Unutayım herşeyi. Tekrardan başlayayım hayata. Yeni bir sayfa açayım kendime.
Kurtulayım şu çaresizlikten. Kalbim o kadar yorgun ki. Bilmiyorum, nasıl devam edeceğim bilmiyorum. Yürüdüğüm o yolda ben yarım kalmaktan korkuyordum. Yürümeye devam edemiyordum. Korkularım beni ele geçiriyordu...
Hayat, o kadar acımasızdı ki çaresiz bırakıyordu. Anlatamadım kimseye. Kimseye anlatamadım kalbimin dilini. Ben hep sustum. Susup kaldım öylece. Hiçbir şey diyemedim. Kalakaldım ortada. Bir kişi bile olsa varlığımın farkına varmasını istemiştim. Varlığımın farkında olup canımın nasıl yandığını hissetmesini istemiştim. İstemsizce gözyaşlarım gözlerimden akmaya başlamıştı. Düşündükçe moralim bozuluyordu. Kendimi toparlamalıydım. Ellerimle sildim gözyaşlarımı...
Etrafta yoğun bir sis vardı. Net göremiyordum. Her şey bulanık gözüküyordu. Karşıdan bir arabanın geldiğini hissetim. Arabanın farları gözlerimi kamaştırmıştı. Karşı tarafa baktığım sırada ayağım bir yere takıldı. Yerdeydim. Tamamen ıslanmıştım. Kolum yaralanmıştı. Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Ne olduğunun farkında bile değildim. Göz kapaklarım aralandı.
* * *
Ne hissetiğimi, ne yaşadığımı anlamış değildim. Hareket etmekte zorlanıyordum. Bir sedyenin üzerindeydim. Koluma bir serum takılmış, yaralarım sargı beziyle sarılmış, sedye de yaralı bir şekilde yatıyordum. Beni bu hâle getiren durumu düşünmek istediğimde beynim düşünmeme izin vermiyordu. Silik hafızam yüzünden ne yaşadığımı hatırlayamıyordum. Yanımda duran küçük masanın üzerinde bir kağıt parçası ve kağıdın yanında bir bardak su vardı. Kağıt parçasını elime aldım ve kağıtta yazan yazıyı okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARŞILAŞMA (Düzenleniyor)
Chick-Lit"Çok canın yanıyor mu?" dedi, çekinir bir sesle. "Benim canım onları kaybettiğim gün çok yandı," diye mırıldanıp bakışlarımı ona dokundurdum. Bir elini göğüsünün sol kısmına getirerek, "Ama seni tüm sevgisiyle sarıp sarmalayabilecek bir lütuf var."...