BÖLÜM 25

4.6K 372 48
                                    

Tepkilerinizi yazarsanız mutlu olurum. Sizin yorumlarınız bölüm yazmam için gerçekten yardımcı oluyor. Böyle yazmak şey gibi hissettiriyor, duvara konuşuyormuşsun gibi. Okuyan gözlerinize sağlık şimdiden.

Hayat karmakarışıktır.
Bir dakika sonra yaşayacağınızın garantisini veremez hiçbir varlık.
En kötü gününüzü yaşadığınızı düşünürken bir anda dünyanın en mutlu insanı oluverirsiniz. Yapmam dediğiniz şeyleri yaparsınız. Tıpkı benim şu an yaptığım gibi.

Yapmam dediğim şeyleri yapmazdım. İnatçı biri olmuştum her zaman. Ailem tarafından baskılansamda istediklerimin yapılmasını isterdim. Birine kırılınca onu affetmem kolay olmazdı. Birini hayatıma alırsam ondan uzak olmak zor gelirdi.

Pek bir sosyal hayatım olmamıştı hiçbir zaman.  Ben Jeon'ların çocuğuydum. Ağırbaşlı, çalışkan, zeki, güçlü ve dik durmalıydım her zaman. Aşılanmaya çalışılan bu şeylerden nefret etmiştim. Avukat olmalıydım ardından ailemin bürosunda çalışmaya başlayacaktım. Sonra evlenecektim. Aileme miraslarını bırakabilecek güvenceyi vermeliydim.

Fakat asla benim ne istediğim, nasıl hissettiğim sorulmamıştı. Bir avukat olmak istemiyordum, model olmak istiyordum. Sıkıcı ve gergin bir büroda yıllarımı harcamak istemiyordum. Geleceğimi şekillendirirken mutlu olmak istiyordum.

Bir aile kurmak istemiyordum. Aileme miraslarını bırakabilecekleri bir torun vermek istemiyordum. Tanrı aşkına! Kaç yaşındaydım ben?
Daha 18 yaşındaydım.

Ailemin istediği gibi üniversiteye başladığımda bürolarının ortağı olan adamın omega çocuğu ile evlenmek falan istemiyordum. Daha üniversiteye başlamamışken iki üç yıl sonra yapılacak bir nikah istemiyordum.

Demiştim ya hayat karmakarışıktır. Bir dakika sonra ne olacağını bilemezsin. Şu an o durumdaydık. Oturduğum sandalyede yumruklarımı sıkarken dolu yemek tabağını izliyordum.

Ne diyordu bunlar? Evlenmemi istiyorlardı. Bir torun istiyorlardı. Fakat babaanne ya da büyükbaba olmak için değil. Miras bırakmak için.
Neydi bu acele? Delta ile olan yakınlığımız korkutmuştu onları. Abim gibi olmamdan korkmuşlardı.

Bu yüzden mi karşımda oturan omega ile ilgili imalar yapılıyordu. Bu nasıl bir emrivakiydi? Mutlu olmuştum buraya gelmeden önce. Babam arayarak beni bu lanet olası restoranta çağırdığında mutlu olmuştum. Benimle bir şeyler yapmak istiyorlar diye. Sadece bir süre aile olabileceğimize inanmıştım.

Ama hayır .  Biz aile değildik. Abimin doğması planlanmışken, sürpriz yumurtadan çıkan ben ve paranın, şöhretin gözlerini boyadığı bu insanlar aile olamazdık. Anne , baba demek bu gerçeği bilmek bile canımı yakıyordu artık.

Ekranı parlayarak açılan telefonumla irkildim. Gözlerim şarap bardağının yanındaki telefonuma kaydı. Toplasam bir elimin beş parmağını geçemeyecek kadar az gördüğüm insanlar ile sohbet eden ailem baya mutlu gözüküyorlardı. İşlerine yaramıştım sonuçta ilk defa.

Ekranda gördüğüm isim telefonu elime almama sebep oldu. Karnımda kelebekleri geç yarasaların uçuştuğunu hissediyordum.

Delta'm:
Güzelim?

Minik Alfa'm:
Delta

Hitap şekli burnumun direğini sızlattı. Ağlama pozisyonuna geçmişti ruhum. Söylediği tek kelime bile olduğum duygusal boşlukta tepetaklak olmama sebep oluyordu.

Delta's Love // TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin