Selamlar güzel çiçekleriim! 💖
Yeni bölümle geldim sonunda. Bir aksilik olmazsa ikinci sınavlarım başlayana kadar düzenli bölüm yazmaya çalışacağım.
Uzatmadan bölüme geçiyorum.
Medya: Liya ve Hakan
Sınır: 20 oy 25 yorum
Dün H ile kavga ettikten sonra erkenden odama çekilip sadece içimdeki sesleri, hisleri dinlemiştim. İçimdeki kargaşayı, kalbime dolanmış ipleri çözmeye çalışmıştım. Evet, belki çok büyük tepki vermişim gibi gözüküyordu ama insanın içinde kopan fırtınaları kimse bilemezdi. Bilmek için o fırtınaya yakalanmak, yakalanmak için fırtınayı başlatanı tanımak gerekirdi.
Sabah ise Beril ve Hakan'ın kapıya dayanması ile uyanmış ve bugünkü planımızı hatırlayıp onları içeri aldıktan sonra hızlıca hazırlanmaya başlamıştım. Koyu mavi kotumu ve mor tişörtümü hızlıca üstüme geçirdikten sonra makyaj malzemelerimin bir kısmını ve tarağımı alıp Hakan ve Liya'nın yanına, aşağı inmiştim.
"Hayırdır, Liya? Biraz dalgınsın sanki bugün. Dün akşam mesajlarıma da bakmamışsın. Bir sorun yok, değil mi?" demişti Beril ben aynanın karşısında hızla makyajımı yaparken. Derin bir nefes verip elimdeki allık fırçasını bıraktım ve geriye doğru bir adım ilerledim.
"Duru ile sana bahsettiğim çocuk vardı ya hani?" dediğimde Beril heyecanla yukarı bakıp ellerini çırptı. Bu onun "Bir şey düşünüyorum ve bulmak üzereyim." hareketiydi.
"Dur, hatırlıyorum. H'di, değil mi?" dedi heyecanla. Başımla onayladım.
"Bir dakika, ne hakkında konuşuyorsunuz ve neden sadece Duru ile Beril biliyor?" dedi Hakan bir anda. Ona, Ayaz'a ve Doruk'a anlatmaya fırsat bulamamıştım, haklıydı. Kollarını bağlamış Hakan'a dönüp yüzünü ellerimin arasına alıp baktım ve ardından kollarını çözüp sarıldım.
"Özür dilerim, size söylemeye fırsatım olmadı. Ama gerçekten anlatacaktım, inan bana." dediğimde o da başını sallayıp bana sarıldı. Birkaç saniye sonra geri çekildiğimizde o bir şey söylemeden kısaca anlatmaya başladım.
"Geçenlerde ilacım bitmişti ve pek iyi değildim. O gün bir çocuk bana bilinmeyen bir numaradan mesaj attı ve kapının önüne ilaçlarımdan bıraktı. Sonrasında konuşmaya başladık. Öylesine, havadan sudan sohbetler. Bana ismini söylemedi, sadece isminin baş harfinin H olduğunu biliyorum." dedim ve bu kadar bilginin yeterli olacağına kanaat edip dün olanları anlatmaya başlamaya karar verdim.
"Dün gayet normal bir şekilde sohbet ediyorduk. Sonra bir anda konuyu dismorfofobimin başlama sebebini size söyleyip söylemediğime getirdi. Biraz sinirlendim bende." dediğimde Beril sinirle kaşlarını çattı.
"Neden böyle bir şey soruyor ki? Bizim aramızdaki şey neden onu ilgilendiriyor?" dedi ve ayağıyla ritim tutmaya başladı. Hakan sessizdi.
"Aslında anlayabiliyorum. Sonuçta benim bu hastalıkla mücadele sürecimin ne kadar zor geçtiğini çok az kişi biliyor. Ona o an çok basit gelmiş olabilir." dedim rimeli sol gözümdeki kirpiklerime sürerken. Sonra kendi içimde farkettiğim anlık bir gerçek ile durdum.
Belki de kötü bir niyetle söylemişti. Bana hastalığım ile ilgili gelebilecek her şeye karşı bir savunma mekanizması geliştirmiştim ama bu savunma mekanizması hiçbir zaman iyi ve kötüyü ayırt etmeye çalışmıyordu. Sanki bana dismorfofobiyle ilgili gelebilecek her soru, her cümle kötüymüş gibi hareket ediyordum. Hiçbir zaman tek bir kelimenin bile arkasında yatan niyete bakmak aklıma gelmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNAYA BAK - Eriyorsun 2 | Texting
Teen Fiction0557***: Liya dur! 0557***: Yapma! 0557***: Fırlatma aynaya telefonunu. 0557***: Bak sen çok güzelsin. 0557***: Gerçekten çok güzelsin. 0557***: Sarı ışıltılı saçlarınla çok güzelsin. 0557***: Dupduru cildinle çok güzelsin. 0557***: Her zaman heyeca...