3. Kişinin gözünden
(Bu kitapta artık deyimler kullanılacaktır. Eğer doğru kullanırsam.)
Dünya mışıl mışıl uyurken Türkiye başı yastık yüzü görmemişti. O, Amerika'nın mesajlarına baş çıkmaya çalışıyordu. Amerika, Türkiye'nin Rusya ile müttefik olduğunu duyunca çileden çıkmıştı ve telefonu kapıp ağzına geleni söylemişti. Türkiye artık bundan rahatsız olup telefon yüzüne kapatmıştı. Uyumaya çalışmış ama başının zonklması ile uyuyamamıştı. Telefonunu eline alıp gezinmeye başladı. Sabahın erken saatlerinde telefonun çalması ile kendine gelebilmişti Türkiye. Fazla telefona bakması nedeniyle dış dünya ile bağlantısı kopmuştu. Arayan Azerbaycan idi. Telefonun ekranındaki yeşil düğmeyi sürükledi ve kulağına götürdü. Yavaşça ve uykulu sesi ile bir ses çıkardı "alo? ". Azerbaycanın sesi heyecanlı çıkıyordu ve birden bağırmaya başladı. " Bugün kamp yapmaya gidecekmişiz!!Birleşmiş Milletler söyledi. Ben dahil bazı ülkeler katılıcak, sende katılsana?? " hiç uyuyamayan, başının zonklamasına katlanmaya çalışan Türkiye, sırf Azerbaycan kardeşi için gidecekti. Söylendi Türkiye "Tamam gelmeye çalışırım... Ama senin omzunda uyurum ona göre. Zaten uyuyamadım". Azerbaycan 'hıhı' sesi çıkararak hiç 'görüşürüz' demeden telefonu Türkiye'nin yüzüne kapattı. Daha ne zaman sorusunu bile soramamıştı Türkiye. Rusya belki katılır fikri ile Rusyayı aramak için yeşil renkli, üstünde eski ev telefonlarının sembolü olan uygulamaya girdi. Rusyayı aramak için 'vodka kafalı' adlı kişinin üstüne bastı ve arama butonuna bastı. Telefonu kulağına yaklaştırdı ve bekledi. Yaklaşık yarım dakika sonra açmıştı. Yani Türkiye öyle zannediyordu. " Rusya? " dedi telefondaki kişiye. "Hayır ben Rusya değilim, onun kardeşi Belarus" dedi karşıdaki kişi. "Belarus? Rusya nerede? " Belarus çok sakin bir sesle "Uyuyor.. Duymamış telefonu Rusya. Bende telefonu açtım. Ne diyecektin? İletirim ben ona sonra" içinden ohh sesi çıkararak cevap verdi Türkiye. "Birleşmiş Milletler kamp yapacakmışda, bende zamanı sormak için aradım. " Belarus cevapladı "saat öğlen 2 gibi herkes 'Dünya Barış Parkı'nda toplanıp, Birleşmiş Milletleri bekliyecekmiş. Yaklaşık 5 gün kamp yapacakmışız." dedi. Türkiye geçiktirmeden teşekkür etti "Teşekkürler Belarus" dedi ve telefonu kapatmasını bekledi. Zaten 4 saniye sonra kapatmıştı Belarus telefonu. Türkiye ise hazırlanmaya başladı. Saatin sabahın 5'i olduğunu kafasına takmayıp devam etti.
(Bunu buldum valla)
Üstüne bunları giymişti Türkiye. Aynanın önüne geçti ve kendine baktı. Güzel gözüküyordu. Aynanın karşısından çıktı ve odadaki kapısını açmak ve aşağı inmek için koşar adım ile yürüdü ve önündeki kahverengi kapının ortasının solunda duran demir kolu var güçü ile aşağıya çekti ve kapıyı kendine itti. Kapı açılınca koşar adım ile yürüdü ve sağında kalan aşağıya doğru karanlık çöken merdivene bastı. Zıplayarak merdivenden indi ve mutfağa gitti. Bugün ne yapacağını bilmiyordu Türkiye. Buzdolabına yürüdü ve kapı koluna hiç benzemeyen, buzdolabının duvarına girmiş olan beyaz kolu kendine çekti ve buzaolabın içinden yiyecek taradı. Yumurta, süt, ekmek (kendimden önerdim), 500ml su,yoğurt,bazlama ekmeği gibi sayamayacağı birsürü çeşit vardı. Babasından öğrendiği Yumurtalı Ekmeği yapacaktı. En kolay doyacağı yiyecek buydu. (Yapımı verdim(vermedim ) ;D) yumurta, süt ve ekmek alıp buzdolabını kapattı. Bir kap aldı ve süt ile yumurtayı koydu. Birazcık tuz serpiştirip çırptı. Tavaya biraz yağ koyup altını yaktı ve karışımı döktü. Ekmeği karışıma batırıp kızartı. Yemek yapma bitince ise Türkiye bir cığlık attı "Afiyet olsun!! " dedi. Bir tabak aldı ve 3-4 tane Yumurtalı ekmeği koydu Türkiye. Çatal aldı ve ekmeğe saplayarak ağzına götürdü. Birkaç dakika sonra karnı şişmiş ve artık yiyemeyecek olan Türkiye, üstünü başının toplayarak saate baktı. Saat 12.37 olmuştu. Ne çabuk geçti zaman dedi içinden Türkiye. Çantasını aldı ve 'Dünya barış parkına' yürümeye başladı. Koştu diyebiliriz. Saat 13.20 de parktaydı. Bazı ülkeler bekliyor, bazıları ise sohbet ediyordu. Orada tanıdığını bulan Türkiye, hemen ona doğru koştu ve ona sarıldı. Bağırdı "Azerbaycan!! Nasılsın kardeşim? " Azerbaycan korkmuş olası ki Türkiye'ye bir sert olamayan yumruk çakmıştı. Türkiye "oww" sesi çıkararak Azerbaycana tekme attı -sert olmayan-. Azerbaycan bağırarak "korkuttun beni qardaşım!!" Türkiye ise gülerek tepki gösterdi. Türkiye yerinden kalkarak sordu. "Eşyaları Birleşmiş Milletler mi verecek? " Azerbaycan ise kafa salladı. "Eee ne yapıyorsun Azerbaycan? "" iyidir sen qardaşım? ""Bende iyiyim. Başka kimler var? " Azerbaycan kafasını gezdirerek cevapladı. (Burası biraz önemli)
"Amerika, Ben, Arnavutluk,Yunanistan, Sırbistan, Suriye, Rusya, Belarus, Ukrayna, Fransa, Almanya, sen, Ermenistan, Gürcistan,Birleşik Krallık,Çin, Kuzey ve Güney Kore,Bulgaristan,Kanada, Avusturya, Avustralya,Yeni Zelanda, Suudi Arabistan,Slovakya,Belçika,Filandiya, Kuzey ve Güney kıbrıs, Kırgızistan, Kazakistan,Özbekistan ve Filipinler (vb.) var." Türkiye ağzı açık bir şekilde bekliyordu. Türkiye, o kadar ülke sayamazdı ama kardeşi Azerbaycan sayabiliyordu. Ödül falan alması gerekiyordu. Türkiye dudağından bir kelime çıkardı "voaav",
Zaman atlaması
Saat 14:00da Birleşmiş Milletler gelmişti. Herkes ona bakıyordu. Birleşmiş Milletler sordu "herkes buradamı? " herkes biraz diye bağırınca, Birleşmiş Milletler sıraya girmelerini söyledi. Azerbaycan Türkiye ile ydi, Rusya ise Belarus ile. Herkes hazır olduğundan yola çıktılar. Herkes için fenerler, sular, konserve kutuları, hep veya ilaçlar, çakmak, bir adet maket veya kelebek bıçak vardı. Türkiye'ye kelebek bıçağı düşmüştü. Çadırlar sırtlarındaydı ve yürümek biraz zordu. Bir macera herkes için eğlencelidir değil mi?
772 kelime ile bitirdim, zordu ama güzel bir bölüm oldu. Diğer bölümü 1000 kelime ile bitirmeyi planlıyorum ve bu bölümü sadece 2 saate başardım. Yarın değil muhtemelen 2 gün sonra gelir o bölüm. Şimdilik baybay
~🔦αуşєgüℓ ѕυηαя
ŞİMDİ OKUDUĞUN
єηgєℓℓєя (яυѕкєу ) \devam etmecek/
Romanceѕєηι ѕєνмєм∂є ηє ѕσяυη ναя∂ı кι? ѕєη αмєяιкαηıη мüттєƒιк'ιѕιη νє вυ вιzιм ιçιη вüу0к вιя ѕσяυη σ zαмαη вιz∂є ѕαкℓαяız.. ηє кα∂αя zσя σℓαвιℓιя кι? кιтαρ яσмαηα вєηzєя∂ιя уαzαяıη α∂ı : ▀αуşєgüℓ