Herkese merhabalar ailemize hosgeldiniz kısaca anlatmam gerekirse bu kitap önceden çok acemice yazılmıştı ve 47 bölümden oluşuyor düzeltilmiş halini okuyacaksınız.Hâla eksik yerleri olabilir ama olabildiğince düzeltmeye çalıştım olayın içine çekileceğinize eminim iyi okumalar...
Başlama tarihi alalım.
"Bir ay doğar, ilk akşamdan geceden
neydem neydem geceden..."
Gözyaşlarım usul usul akmaya devam ederken, annemin şefkatli elleri kahverengi saçlarımı okşuyordu. Küçükken beni koruyacağına inanarak tuttuğum parmakları bile acılarımı dindirmeye yetmiyordu.
Gerçek miydi bütün olanlar?
Ölümü kabullenmek mi daha zordu?
Yoksa bir ihaneti kabullenmek mi?
Dertli dizlerindeki başım ağrıyordu, dayanamıyordum. Anne sevgisine özlemle büyümüş biri olarak, bir kişinin daha bu acıyı çekmesi beni hayattan yavaş yavaş koparıyordu.
Ben istememiştim böyle olmasını...
"Şavkı vurur, pencereden bacadan
dağlar kışımış, yolcu üşümüş, nasıl edem ben..."
Işıkların karanlığı, gözlerimi yoruyordu. Nasıl olurdu böyle bir şey, suçlamak kolaydır derlerdi ;peki kimdi bu durumun sorumlusu?
O muydu, yoksa ben mi...
"Ağlama kuzum, ölüm bu; kimse engel olamaz." dizlerine daha çok sığındım, yağmurda ıslanan, saçak altına saklanan yavru kediler gibi...
"Keşke bir abim olsaydı anne, kafama bir tane patlatır, onu da kim bilir ne yapardı. Korurdu beni, etrafımdaki tüm kötülüklerden..."
Sessiz kaldı sözlerime karşı, gözyaşlarımda boğulurken bilincimin yavaş yavaş kapandığını hissettim.
...
Yıldızların fısıltısını duyamayacak kadar kirletmeselerdi kalbini, belki o zaman anlardın seni ne kadar sevdiğimi...
Bölüm şarkısı: Slipknot~Snuff
Tutku
Hava her zamankinden daha soğuktu. Acımazsız rüzgarlar birer birer uçuruyordu yerdeki masum yaprakları. İnsanların umutları gibilerdi, kışın dökülür hüzün çökerdi içimize; ilkbaharda yazın tanıtımı haline gelen küçük sıcaklar aydınlatırdı kalbimizdeki külfetli umutları.
Gökyüzü adeta yarılırken kulakları sağır edecek derecede bir gürültü çıkardı. Fazlasıyla dertliydi Ankara sokakları, ama ben hep İstanbul insanı olmuştum.
Yavaş yavaş kararmaya başlayan havayla beraber soğuk iliklerime kadar işliyordu. İnce kırmızı ceketimin yağmuru yere akitmasi dışında pek bir yararı dokunmuyordu buz kesen tenime.
İnce kumaş parçasına daha çok sığınıyordum, gerçi kasım ayındaydık, hava durumuna bakmazsam böyle olurdu işte.
Hayıflanmaya devam ettiğim sırada yan tarafımdaki sokak lambası güçsüz ışığıyla biraz olsun karışmak istedi etrafa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Tutku
Vampir(Şiddet, korku, ve rahatsız edici unsurlar bulunmaktadır.) "İkimizden birinin ölmesi şart ise, izin ver ben öleyim Kutay." her harfimin titrediği kelimelerime gözlerinin siyahlığı dalgalandı, kaşları çok hafiften çatıldı ve beklemediğim bir an da d...