#25.Bölüm: Kalplerinde umutlar

231 41 16
                                    


Keyifli okumalar dilerim!



Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin olur mu? Bu bölüm benim için çok özel.
Umarım sizin için de öyle olur. 🦋




🌤




Zambak Çiçeği'nin anlatımıyla,


Bir küt. İki küt ve üçüncü küt.

Kalbim atmaktan asla geri
durmuyor, akciğerim ise kendisini oksijenden katiyen mahrum bırakmıyordu. Belki de bir süre
daha mahrum kalmamalıydı.
Çünkü yaşamalıydım. Nefes almalı, hareket etmeli ve de sakin olmalıydım. Fakat sakin olmak şöyle dursun, düşüncesini bile zihnimden geçiremiyordum.

Havaalanına ne zaman ya da nasıl geldiğimi asla hatırlayamıyordum.
Hatta hangi ara İstanbul için bilet aldığımı da. Taksiden inmiş öylece duruyordum. Saati bekliyordum.
Fakat nereye gideceğimi hiç bilmiyordum. Şu an tek dileğim İstanbul'a ışınlanarak onun yanında olabilmekti ama bunun olamayacağını farkında olacak kadar aklım başımdaydı. Şimdilik.

İyi değildi. İyi değildim. Kötü hissediyordu. Kötü hissediyordum.
Çaresiz hissediyordu. Çaresiz hissediyordum. Eksik hissediyordu.
Eksik hissediyordum. Paramparçaydı. Paramparça hissediyordum. O ne hissediyorsa ben de o duygunun iki katını hissediyordum sanki.

İkizler birbirlerini bir şekil de hissediyor olabilirdi ama bu iki kardeşi de en iyi ben hissediyordum sanırım. Hissediyordum, iliklerime kadar. Seviyordum, çokça.

Ne hâlde olduğunu tahmin edemiyordum. Neler olduğunu, neler yaşadığını hatta neden Lizge'den uzak kaldığını. Onun gibi birisi nasıl olurdu da böylesine uzak kalabilirdi kız kardeşine? Onları ayıran ne olmuştu?

Her şeyi satırlarında huzur
bulduğum adamdan öğrenecektim belki de. Ya da sadece susup oturacaktık öylece. Oturabilirdik. Susabilirdik de. Sabrederdim ben yine. Çünkü o bunu hak ediyordu.
Hak ettiğini biliyordum. Hissediyordum.

Aklımı kaybetmeden yanında olmak istiyordum. Fakat yanına nasıl varacağımı bilmiyordum. Neredeydi, nasıldı? Bilmiyordum. Hangi sokaktaydı mesela? Bilmiyordum.
Ama ben onu bulurdum. O da beni bulurdu. Emindim ben bundan.
Hiç olmadığım kadar.

Hava sıcaktı ama ben üşüyordum.
Üstümde sadece yazlık bir elbise
vardı. Bir de çantam. Hastaneye uğramamıştım ya da eve. Çünkü bu sabah hastaneden, aslında bunun için izin aldığımdan neredeyse emindim.

Bazı şeyler bir şekil de hissedilirdi çünkü. Ve o da, dile getirmekte zorlandığı için son ana kadar beni beklemişti. Benim anlamamı.

Bir elimde mezarlıktan aldığım zambak çiçeği vardı. Diğer elimde, avucumun içinde ise bileklik.
Lizge'nin mezarının hemen yanına düşmüş olan ve oradan aldığım bileklik. Üstünde bir yazı yazan
ama asla dikkatli bir şekil de bakamadığım bileklik.

Hemen arkamda hissettiğim bir nefesle hızla arkamı dönüp geri adım atmaya çalıştığımda adımım sekteye uğramıştı.

Bakışlarım karşımdaki adama kaydığında nefes almakta bir hayli zorlandım. Oydu.

Buradaydı.

Siyah BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin