"Eğer bana ihtiyacın olursa, beni görmek istersen
Acele etsen iyi olur çünkü yakında ayrılıyorum.."Hoseok kocasının dönmesini beklerken kendini kulüp işleriyle meşgul etti. Defterlere baktı, hesapları kontrol etti, yazışmaları yanıtladı. Sonunda Yoongi"ye yazılmış bir dizi açılmamış mektuba ulaştı ve doğal olarak bazılarını okumaktan kendini alamadı.
Tüm yazılar saçmalık ve belirsiz imalarla doluydu, hatta bir ikisi Yoongi'nin genç eşinden bıktığını bile ileri sürüyordu. Göndericilerin niyetleri o kadar açıktı ki, Hoseok onların yerine utanmıştı. Buna ek olarak mektuplar ona, vikontun düzensiz geçmişini hatırlatmıştı.
Kendisini aptal gibi hissetmeden, eşi gibi birine güvenmek zordu. Özellikle lörd'un birçok kişi için her zaman arzu nesnesi olacağına olan inancının ışığında. Yine de genç çocuk ona bir şans vermesi gerektiğini hissediyordu. Onun yardımıyla her şeye yeniden başlayabilirse tabi.
Mektupları şömineye fırlatan genç oğlan, yandıklarını izlerken uykulu hissetti ve biraz kestirmek için yatak odasına çıktı. Ancak, yorgunluğuna rağmen vikonta olan ilgisi rahatlamasına izin vermiyordu. Düşünceler, yorgun zihni kapanana ve bu anlamsız şeye son verene kadar, zihninde koşturdu ve en sonunda uykuya daldı.
Bir kaç saat sonra uyandığında lörd yatakta yanında oturuyor, gece kadar karanlık olan gözleriyle eşine bakıyordu. Hoseok utangaçça gülümseyerek yatakta doğruldu.
Yoongi ise nazikçe onun karışık saçlarını okşadı.
"Uykunda savunmasız görünüyorsun, küçük bir çocuk gibi" dedi. "Yapabilseydim, seni her zaman korurdum."
"Bullard'ı buldun mu?"
"Hem evet hem hayır. Ben yokken ne yaptın sen onu söyle?"
"Taehyung'un ofisi temizlemesine yardım ettim, ve birçok hayranınızdan gelen mektupları yaktım."
Vikont gülümseyerek gözlerinin içine baktı.
"Onları okumadanmı yaktın?"
Hoseok umursamaz bir tavırla omuz silkti.
"Neden okumayayımki? Bu arada hepsi eşinizden sıkılıp sıkılmadığınızı merak ediyor."
"Hayır." Lördun eli sözleriyle, eşinin kalçasından aşağı kaydı. "Bitmeyen partilerden, dedikodulardan ve kaba flörtlerden bıktım. Beni ölümüne sıkan kadınlardan ve erkeklerden bıktım. Benim için hepsi aynı. Senden başka kimseye ihtiyacım yok."
"Aslında yazanları suçlamak benim için zor," dedi genç çocuk kollarını kocasının boynuna dolayarak. "Ama seni kimseyle paylaşmak istemiyorum."
"Paylaşmak zorunda değilsin." Yoongi yüzünü ellerinin arasına aldı ve dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdu.
Hoseok, "Bana Bullard'dan bahset," diye söylendi tekrardan.
Vikont, Bullard ve annesi hakkındaki öğrendikleride dahil olmak üzere Egan ile görüşmesi anlattı. Eşi ona kocaman gözlerle bakarak sessizce dinledi. Merhamet doluydu bakışları. Zavallı Bullard! Çevresindekilerin şüpheli kökeni ve kayıtsızlığı, onu tüm dünyada küstürmüştü.
"Ne kadar tuhaf," dedi düşünceli bir şekilde. "Her zaman Taehyung'un kardeşim olmasından şüphelendim ancak Bullard olabileceği aklımın ucundan bile geçmedi."
Bullard ona her zaman düşmanlıkla davranırdı.. peki bu, Jung Nammin'in onu bir oğul olarak tanımayı reddetmesinin sonucu muydu? İstenmediğini hissetmek, öz baban olabilecek birinden utandığını bilmek.. Elbette bu herkesi üzebilir ve kırabilirdi.
Yoongi, "Tottenham Asylum'a gittik," diye devam etti, "yerleştirildiği yere. Finansmana çok ihtiyacı olan korkunç bir kurum. Kadınlar ve çocuklar vardı.." Yüzünü buruşturarak sustu. "Bu konuyu pek açıklamamayı tercih ediyorum şimdilik. Neyse genel olarak, Tottenham'da bize Bullard'ın hastalığın son aşamasına girdiği söylendi."
"Ona yardım etmek istiyorum," dedi eşi kararlı bir şekilde. "En azından onu daha düzgün bir hastaneye nakletebiliriz.."
"Gecikmişiz güzelim." Vikont elini tuttu. "İki gün önce ölmüş. Bize diğer iki hastayla birlikte aynı mezara gömüldüğü yer gösterildi."
Lörd duydukları karşısında şok olmuş bir şekilde gözlerini kaçırdı. Gözlerinin nemlendiğini ve boğazında bir yumru oluştuğunu hissedince durakaldı.
"Zavallı çocuk" dedi yumuşak sesiyle. "Onun için kalbim ağrıyor."
"Ebeveyn sevgisi olmadan büyüyen ve kendi yolunu çizmek zorunda kalan tek kişi o değil. Aslında, çingene kanı olan, ve önyargıya açık hedef gibi duran Rogan'dan daha kolaydı onun hayatı. Ağlama canım. Bullard tek bir gözyaşını bile hak etmiyor."
Hoseok içini çekti.
"Afedersin. Fazla hassasım bu aralar. Son birkaç hafta içinde o kadar çok şey oldu ki bazen duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum."
Lörd eşini kucağına çekerek yüzünü saçlarına gömdü.
"Bebeğim, canım, özür dileyecek bir şeyin yok'ki" dedi. "Çok zor şeylerden geçtin. Sadece benim gibi kalpsiz birisi, duygularını dürüstçe itiraf etmenin ne kadar cesaret gerektirdiğini gerçekten takdir edebilir."
Hoseok yanağını eşinin omzuna bastırdı.
"Kalpsiz değilsin. Bu iyi birşey değil ama Bullard için üzülsem de, gitmesine sevindim. Çılgın hareketleri yüzünden neredeyse seni kaybediyordum."
Vikont dudaklarıyla oğlanın kulağını bularak, kulak memesini hafifçe ısırdı.
"Benden kurtulman senin fazla şanslı olduğunu gösterirdi."
"Öyle söyleme," dedi minik eşi gülümsemeden yüzünü görmek için hafifçe geri çekilerek. "Bu şaka değilki. Ben.." Sesi titredi, ancak devam etmek için kendini zorladı. "Sensiz yaşayamazdım eğer sana birşey olsaydı.."
Yoongi'nin büyük eli Hoseok'un başının arkasına dolandı ve nazikçe omzuna bastırdı.
"Ah, güzeller güzelim" yumuşak sesi duyuldu lördun, "bir kalbim olmalı.. çünkü şu anda cehennem gibi yanıyor."
"Yalnızca kalbinmi?" diye sordu flörtöz bir sesle.
Vikont güldü, gözleri muzipçe parıldayarak, eşini yatağa bıraktı.
"Sadece o değil," diye itiraf etti. "Ve eşim olarak görevin, acımı dindirmek."
Hoseok ellerini kaldırarak kocasını kendine doğru çekti.
Violet🥀