Min Yoongi
...
"Beni mi görmek istediniz lördum?"
Hoseok, masasında oturduğum küçük ofise girerken sessizce sormuştu. Kalabalık kulübün birinci katındaki kargaşada, ona rehberlik etmesi için bir hizmetçiyi peşinden göndermiştim. Kulübün açılışından sonraki bu ilk gecede, üye olan veya üye olmak isteyen herkes içeri girmek için yola çıkmıştılar.
Önümdeki masada, bir yığın başvuru, ve koridorda kabul edilmeyi sabırsızlıkla bekleyen en az bir düzine adam vardı. Hava, kumar salonunun üstündeki galeride yer alan orkestranın çaldığı müziğin sesi, bardakların şıngırtısı ve seslerin uğultusu ile doluydu.
Jung Nammin'in anısına, şampanya nehir gibi akarak, rahat bir eğlence atmosferine katkıda bulunuyordu. "Evet" dedim sorusuna yanıt vererek.
"Neden hala buradasın? Bu sabah burayı terk etmeliydin." Benim kayıtsız yüzüme bakan Hoseok, hiç irkilmemişti. "Eşyalarımı topluyordum.""Onları üç gündür paketliyorsun. Sahip olduğun birkaç elbise, bir çantaya kolayca sığacak kadar zaten. Zamanla oynuyorsun aşkım. Bilerek."
"Gerçekten umurunda mı!" diye bağırdı. "Son iki gündür ben yokmuşum gibi davranıyorsun. Hala burada olduğumu nasıl fark ettin merak ediyorum."
Öfkemi kontrol etmeye çalışarak, ona öldürücü bir bakış attım. Onu fark etmemek mi? Aman Tanrım, bir servet vermeye hazırdım, eğer bu doğru olsaydı! Her hareketini, her kelimesini yakalıyordum, ve yanımda olmadığında, sadece onu tekrar nasıl göreceğimi düşünüp duruyordum. Ve şimdi siyah kadifeyle kaplanmış zarif vücudunun görüntüsü, beni çıldırtmaya yetmişti.
Birisinin yas kıyafeti içinde solgun ve göze çarpmayan görünmesi gerektiği varsayılırdı, ancak siyah renk sadece Hoseokun güzelliğini vurguluyordu. Cildi taze kremayı andırıyor ve kızıl saçları ateş gibi yanıyordu.
Onu yatağa yatırmak, ve bu anlaşılmaz acı verici çekimin, kendi alevinde yanmasına kadar, sevmek isterdim. Kendimi ele geçirilmiş hissediyordum, sürekli olarak odalarda dolaşmama, nereye ve neden gittiğimi unutmama neden olan yakıcı, hastalıklı bir endişe yaşıyordum. Bu karışık olan duyguları, bugüne kadar hiç yaşamamıştım.. sinirlilik, sabırsızlık ve dayanılmaz arzu.. Beni çıldırtıyordu.
Bu artık devam etmemeli! Hoseoku kulübün tehlikelerinden, ahlaksızlığından ve kendimden korumalıydım.
Onu kulüpten uzaklaştırarak sadece güvenliğini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda onu daha az görebilecektim. Belki de tek çıkış yolu budur. "Gitmeni istiyorum" dedim kararlı bir şekilde.
"Evimdeki her şey, senin gelişin için hazır. Orada çok daha rahat edeceksindir. Ve herhangi bir soruna karışman konusunda endişelenmemede gerek kalmaz." Masadan kalkıp kapıya doğru yürüdüm, ondan uzak durmaya çalışarak. "Gidip araban için düzenlemeler yapacağım. Çeyrek saat içinde hazır olursun."
"Akşam yemeği yemedim. Umarım ayrılmadan önce, bir şeyler yememe izin verilir. Yoksa çok mu şey istiyorum?" ona bakmadan, sesindeki çocuksu meydan okumayı hissetmiş ve kalbim sıkışmıştı.. Kan pompalamak için etkili mekanizmadan başka bir şey olmadığını düşündüğüm o kalp..
Onun kulüpte yemek yemesine izin verip vermemeye karar veremeden, koridorda Taehyung belirmişti, arkasındakide.. Lörd Kim Namjoon'un ta kendisiydi.