Medrese: Bölüm 3

26 1 0
                                    

Kalktık, kursa gitmek için. Kursa giderken kurs yolunda adamın biri yaşlı bir teyzenin çantasını çekiştirirken gördük müdahale etmesek bu sefer içimiz rahat etmeyecekti.

-Polisi aramamızı istemiyorsan gidersin. Dedi Esra.

Biz böyle üstüne gittikçe o bizi dinlemiyordu, teyzeye yardımcı olmak için yanına gittik, engel olmak için, beni yere savurdu elimde çizik oldu kanadı falan hatta. Tam çantayla kaçacaktı ki kursumuzun erkek idarecisi Süleyman amca koşarak yetişti. Anlamadık ama çocuk sanki mahcup olmuş gibi çantayı bırakıp koşmaya başladı ve kaçtı. Tahminimce 17 yaşların da daha çocuk sayılacak biriydi. Süleyman amca ilk bana sordu bir şeyin var mı diye çünkü elim çok fena kanıyordu. Yere düşerken ani olduğu için dengemi tutamamıştım elim hem burkulmuş gibi acıyor hem de kanıyordu. Kursa gittik zaten gelmiş sayılırdık kızlar içeri girdi. Rabia hocamla birlikte Süleyman amca bizi acile götürdü. Elimde kemiğim çatlamış kanama taş yüzünden olmuş hafif ezilme varmış. Bir günlüğüne alçıya alındı. Yarın doktora gelip alçıyı çıkarıp çıkarılmayacağı belli olur deyip yolladılar. Bizde yarına randevu alıp kursa gittik. Doktor yokmuş çünkü.

Kursa gelince herkes geçmiş olsun dedi herkes yani beni görenler. İdarecimiz ayrı ilgilendi sonuçta biz onlara emanettik. Anneme ve babama haber verildi konuşup kursta kalmak için ikna ettim annem dünden hazırdı çünkü her zaman ki gibi kurallarının üstünü çiğneyemezdik. Bir şeyi yapmak istersek her türlü azim ve istikrarı göstermeliydik. Hastalıklar da buna dahildi. Kendisi hafızlığını çok zor aşamalarda yapmış. Başörtünün yasak olduğu dönemlere denk geliyormuş onun kurs hayatı. Hep anlatırdı gizli gizli ders alırdık diye. Hocalarına herkesin içinde hoca kelimesini bile kullanmazlarmış...

Annem idarecimize yarın geleceklerini söylemiş. Bende dersimi vermek için sınıfa geçtim. Ders verdim çay içtik derken yatmaya çıktık. Alçı ile uyumak biraz zor bir süreçti ama alışıktım küçükken çok hareketli bir kızdım. Annem beni köye götürdüğünde çok kez ağaçlardan düşüp bisikletten düşüp ayağımı kolumu alçıya alırlardı. Sabah olunca annem geldi hasta haneye gittik. Aklımdan çıkmaya o adam da sürekli aklımı kurcalıyordu. Doktorun yanına girdik. Alçıyı çıkartılar 2 tane krem ve ağrı kesici verdiler beni kursa bıraktı annem babam bırakma taraftarı değildi yani evde dinlenmemi önerdi annem bana ben anneme baktıktan sonra kalmama kararı almam çok uzun sürmedi. Arabadan inip kursa girdim direk ders yapmaya başladım çünkü geri kalmak istemiyordum.

İçten içe en sevindiğim mevzu mutfakçılık ve temizlik görevliliğim bir süre iptal oldu artık daha fazla ezber yapabilirim. Bu arada 2 yıl açıktan ilahiyat okuyorum. Büyük ihtimal dikey geçiş ile 4 yıla çıkaracağım çünkü belgeye ihtiyacım var. Bu kurs diyanete bağlı eğitimi hocaları güzel yani bana göre. Hafızlığın yanında Arapça dersleri görüyoruz en çok o hoşuma gidiyor, çok üstümüze gelmiyorlar ama yine de çok güzel dersler benim için. Kursta bazen öyle olaylar oluyor ki şoklar içinde kalıyorum. Söylemek istemediğim bir cemaate bağlı. Ehli sünnet dememe gerek yok. (Ehli sünnet yani peygamber efendimizin ve sahabesinin yolundan giden demek.) Kurstayken aralıksız nafile ibadetleri yapıyoruz zorlama var tabi ki de. Bazı şeyler zorlamadan işlemiyor. Nasıl ki okuldayken verilen ödevler zorunluysa kurs da özellikle biz hafızların ibadetleri sıkı denetimdeydi. Yalancılıktan kılıyormuş gibi yapanlar mı dersiniz. Kıldım diye yalan söyleyenler mi dersiniz çok kişi var öyle. Yani bazen böyle olaylara bakınca sorguluyorum çünkü bunları yapanların çoğunluğu 12-16 yaş arası gündüzlü gelen çocuklardı. Bir şey zorlayarak gitmiyor demek ki. İbadet konusu cidden mühim bir konu. Zorlamaya gelmiyor. Bu zamana kadar hep düşündüm. Üniversite zamanlarımda da hep düşünürdüm. Bu arada onu söylemedim demi, 4 yıl İngilizce dil ve edebiyatı okudum. Sonra annemin ve babamın vesilesi ile kurslara gelmeye karar verdim. Açıktan ilahiyat ve hafızlık ile devam ediyorum hayatıma zaten 23 yaşıma girmeme az kaldı. Ekimin 24'üne ne kaldı ki çok az bir zaman dilimi. 20 günden bile az. Üniversite ortamında çok değişik insanlarla tanıştım hep aileleri tarafından ibadete zorlanılmış hatta dayak yiyen bile var. Yani bilmiyorum bazen değil insan hep kendini bir sorgulamalı ''acaba nerde yanlış yaptım da bu çocuk ibadete başlamıyor?'' çünkü bana göre temelde çocukluktan yatan bir ibadete zorlama olunca ''zorla yapılan şeyler çocuk için 'yapılmaması' algısı oluşturuyor. Annem ve babam hiçbir zaman bize kalkın namaz kılın demezlerdi kendileri gözümüze sokarcasına gözümüzün önünde kılarlardı namazlarını. Çocuk taklit etmeye muhtaçtır. Sen nasılsan o da öyle olur. Yani çocuk yetiştirmek zor bir müessese.

SİDELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin