Yeni Mahkumlar

99 2 0
                                    

Koğuş kapısı gürültülerle açıldı. Sayamadığım kadar çok asker içeri girip yeni gelen mahkumları iterek,tekme atarak ve döverek koğuştan dışarı çıkardılar. Yaşlılara vurmalarına engel olsakta küçüklere engel olamamıştık.

Belki de aralarından birkaçını bir daha göremeyecektik. Yapılan işkencelere dayanmaları imkansızdı. Bu hep böyle olurdu her ay nerdeyse 200 mahkum ölürdü.

Burdaki askerlerin aksine bizim duygularımız henüz körelmemişti. Bi çoğumuzun burdan kurtulmak için bile hâlâ bir umudu vardı. 

》》》》》》》》》》》》》

Koğuş kapısı açıldı herkes dikkatli bir şekilde kapıya bakıyordu. Emir verircesine bi ses - Yemeeeekkk. diye bağırdı. Bu yemek saati anlamına geliyordu. Çok aç olmamıza rağmen yemek yemek için heves etmiyorduk çünkü burda ki yemekler bizi iyi etmek yerine daha kötü duruma düşürüyordu. Verem gibi ciddi hastalığı olanlardan tahlil için alınan örnekler yemek kazanlarına karıştırılıyordu hatta hastalarla da aynı yatağı paylaşan bir çok mahkumda vardı. Sağlık kontrolleri olmasına rağmen orada bile eziyet görüyorduk. Hastane yataklarında hazır ol vaziyetinde duruyor uyutulmuyor ve bozuk ilaçlarla tedavi ediliyorduk. Tek bir gün eziyetsiz geçmeyecekti burda...

Yemek sırasında tabletimize konan yemek iştah açmak yerine mide bulantısı oluşturuyordu.  Sıra bana gelmişti. Tableti önüme koyup başımı eğip bekledim yemekhanede ki adamı görmek istemiyordum bile.

Tabletime yemeyi koyup elindeki kaşıkla masaya vurdu. Kirpik altından ona baktım. Pis pis gülümseyerek tabletimi tutarken elime dokundu. Tableti kaldırıp kafasına vurmamla kanlar içinde yere yığıldı. Iki gardiyan yanıma koşup jopla bacağıma vurup beni hareketsiz hale getirdiler.

》》》》》》》》》》》》

Yemekhanede ona yapılanları görünce çok korkmuştum kimse yardım etmiyordu. Sanırım adı da Deniz'di. Çok tuhaf bir kız olmasına rağmen onu kendime yakın hissediyorum. Ben Katty K. 17 yaşındayım. Henüz 9 yaşındayken Türk bir ailenin beni yetimhaneden almasıyla Türkiye'ye geldim. Bundan iki ay kadar önce beni evlat edinen aile beni sokağa atınca hayatta kalmak için hırsızlığa başladım. Sonunda yakalanınca buraya gönderildim. Bir aydır burda kalıyor olmama rağmen henüz buranın düzenine alışamadım. Deniz'le aynı koğuşta olmayı çok isterdim. Burda kaldığım süreçte bana birçok yardımı olabilirdi ama şimdi benim ona yardım etmem gerekiyordu. Kimseye görünmeden yemekhaneden çıkıp gardiyanları takip ettim. Deniz'i nereye götüreceklerini görmeliydim. Paslı çelik dolapların arkasına saklanıp onları izlemeye başladım.  İki koridor geçtikten sonra onu küçük bir hücreye kapattıklarını gördüm. Onu ordan nasıl çıkarabilirdim...

Burada ki her kapı kilitliydi ve anahtarlar gardiyanlarda duruyordu. Deniz ne diye direnmiyordu. Hiçbir şey söylemiyordu bile. Kim bilir ne kadardır burdaydı. Gardiyanlar uzaklaşınca saklandığım yerden çıkıp hücreye doğru koşmaya başladım. Mesleğim hırsızlık olduğu için çok dikkatliydim. Hücre kapısına yaklaşıp etrafı kontrol edince kapı sürgüsünü çekip Deniz'e seslendim.

- Hey! Orda mısın? 

Hiçbir yanıt alamadım. Gördüğüm hücre bu değil miydi yoksa diye düşünmeye başlarken diğer hücre kapılarına da göz gezdirdim. Kapının sürgüsü birden hızla kapandı. Bu beni korkutsada doğru yerde olduğumu anlamama yardımcı olmuştu. Ilgisini çekecek birşeyler söylemem gerekiyordu böylece yanıt alabilirdim.

- Seni burdan kurtarmaya geldim.

Cevabını beklerken sağa sola bakıyordum. Beni burda görürlerse bana ne yapacaklarını kestiremiyordum bile. Bedenimi bir titreme almıştı. Deniz benimle konuşmak istemiyordu sanırım.

- Demek çıkmak istemiyorsun. Sen bilirsin burayı sevdiğini bilmiyordum.

Konuşmam sinirini bozmuş olsa gerek ki kapıya vurmaya başlamıştı.

Kapının sürgüsünü tekrardan açıp onun bi tepki vermesini bekledim. Sürgüden sıska bedenini görebiliyordum artık.

- Kimsin sen? Burda ne işin var?

+ Sohbet etmek için vaktimiz yok. Seni burdan bir an önce çıkarmam gerekiyor.

- Anahtarlar gardiyanlarda burdan çıkmam imkansız.

Deniz' in bu düzene kendini bırakmış olması beni hayal kırıklığına uğratmıştı. İç çamaşırımın askısında sakladığım demir teli çıkarıp kapının kilidine soktum biraz kurcaladıktan sonra kapı açıldı.

- Hadi kimse bizi görmeden gidelim.

+ Esat bizu öldürür. Burdan çıkamayız. Kapıyı kapat ve git burdan.

- Seni alıp gidicem bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum.

Onu kolundan tutup zorla hücreden çıkardım bir an önce oradan uzaklaşmak zorundaydık.

-Burayı benden iyi biliyor olmalısın nerde saklanabiliriz Deniz?

+ Benimle gel.

Bu sefer o benim kolumdan tutup koşmaya başladı. Küçük bir kapıdan içeri girdik. Kapıyı arkadan kilitleyip koşmaya başladık. Burayı ilk kez görüyordum. Deniz küçük bir kulübeye yaklaşıp zincirlenen kilidi kırmaya çalıştı. Yerden aldığı büyük bi taşla zincire vurup kilidi kırdı.

Telaşla ona engel olmaya çalıştım ama beni dinlemedi. Burayı ilk kez görüyor olmama rağmen nerde olduğumuzun farkına varmıştım. Deniz eline bir odun parçası alıp kulübeye vurmaya başladı. Benimde kulübenin arkasına geçip beklememi söyledi. Aklında ne vardı?

Deniz'e 'Yapma onu uyandıracaksın.' diye bağırsamda beni dinlemiyor daha sert vuruyordu. Kulübenin kapısı gıcırdayarak açıldı. Kalbim çok hızlı atıyor ve titriyordum. Karanlık kulübeden yavaş yavaş çıkan şey acımasız Esat'ın çok ürkütücü ve vahşi olan köpeği Co'ydu.

Deniz eline aldığı zinciri bana atıp 'Boynuna at' diye bağırmıştı. Co Deniz'e doğru ilerlerken zinciri boynuna atmıştım. Deniz'de diğer ucunu çekip zinciri sıkılaştırmıştı.

Co artık bizim emrimizde olsa iyi olurdu çünkü zincirleri bizim elimizdeydi. Yavaşça koridora doğru ilerledik. Artık askerler bizi korkutmuyordu çünkü yanımızda Co vardı. Ilk kez Co'dan da korkmuyorduk.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 25, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

5.KOĞUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin