Bölüm 4 // Re Nao

821 41 4
                                    


Bir ay sonra ilk konserine beraber gittiğinizde, Eren'in ellerinin ne kadar titrediğini hatırlıyordun.


Çalacakları yer aslında dandik ve küçük bir üniversite pub'ıydı ama Eren için o sırada bu tüm dünya anlamına geliyordu. Çalacakları yeri ayarlamak için uğraşan da Eren'di zaten ama orada çıkabilmek için gruptaki herkesin pamuk elleri cebe atması gerekmişti. Eren'den işlerin bu şekilde yürüdüğünü, orada çalmak için para kazanmak yerine ceplerinden önce para çıkması gerektiğini hayretler içinde dinlemiştin.


Seni pub'a iki saat önceden gitmeye zorluyordu. Bunun sebeplerinden birincisi ortamda bulunarak gerginliğini atmak, ikincisi de grup üyeleriyle tanışmanı istemesiydi. Onlarla tanışmaktan bir ay boyunca kaçınmıştın. Eren'in özel hayatının, yapmayı sevdiği şeylerle çakışmasını istemiyordun. Aynı zamanda içinde anlamsız ve çok da akla dayalı olmayan bir endişe vardı.


"Ya beni sevmezlerse?" dedin ona sesinde belli belirsiz bir çekinceyle. Parmaklarını seninkine dolamış, sırtında gitarıyla beraber, neredeyse koştururcasına, seni pub'a doğru sürüklüyordu. Havadaki cansız soğuk içini ürpertse de, yolun ne kadar az kaldığını ve buna kimin için katlandığını aklına getirerek şikayet etmemeye karar verdin.


"Şimdi kim saçmalıyor? Tabii ki seni sevecekler. Eğer sevmezlerse şimdiden yeni bir gitarist için ilan verseler iyi olur." dedi kulaklarına kadar sırıtarak.


Pub'ın ağır kapısını iterek içeri girerken yüzünü yalayan sıcak ve duman kokulu buhara karşı hazırlıklı değildin. Etrafa kısa bir göz gezdirdin. Kiremit rengi tuğlaları, aydınlatma için hiç çaba gösterilmemişçesine duvara asılmış lambalar çevreliyordu. Ortalığı sanki öylesine bırakılmış küçük kare masalar ve etrafında ikişer sandalye çekmiş tipler süslerken, sağ tarafa doğru duran ufacık bar bölmesini içinde duran kel ve yaşlı bir adam sahiplenmişti. Ön tarafınızdaysa masaların ilerisinde,üç basamaklı bir merdivene sahip, küçük bir platform üzerinde duran sahne yer alıyordu, tabii buna sahne denebilirse. Ama Eren'e kafanı çevirdiğinde oraya öyle bir bakıyordu ki, insan orayı sanki Wembley Stadyum sanabilirdi.


İkiniz de gergindiniz. Sen gruptakilerle tanışacağın, o da insanların önünde ilk defa çalacağı için. Tanışma türü olaylarda pek iyi sayılmazdın. Öte yandan Eren'in gerginliği elinde olmadan, sana seninkinden çok daha mantıksız geliyordu: Mekan küçük bir öğrenci mekanıydı, fazla insan olmayacaktı, zaten çalma listesi de ünlü rock gruplarının coverlarından oluşuyordu. Yine de bu Eren'in ellerinin titremesine engel değildi.


O sakinleşmek için bir bira alırken, yavaş yavaş grup üyeleri de toplanıyordu. Kısa zamanda konuşurken kim olduklarını öğrendin. Sarı saçlı ve mavi gözlü, çocuksu ifadeli görünen, seninle pek kibar konuşan grubun solisti Armin'di. Saçları üç numaraya vurulmuş, bağırarak Eren'e ve etrafına heyecanını bulaştıran, şakacı bir mizaca sahip olan, baterist Connie ve kısa siyah saçlarını ortadan ikiye ayırmış, alabildiğine sakin görünen, yanaklarını küçük çillerin süslediği, uzun boylu, basçı Marco. Bu halleriyle hiç de bir gruba benzemediklerini, öylesine beraber bir şeyler çalmak için toplanmış bir grup insan olduklarını düşünüyordun. Tuhaf bir şekilde onlarla konuşurken kendini hiç de rahatsız hissetmemiştin, muhabbetlerinden keyif alıyordun.


Saat 8'i gösterdiğinde "Hadi." dedi Connie, bir bira daha içmekte olan Eren'i dürterek. "Zamanı geldi." Onlar sahneye doğru gitmeden avcunun içine Eren'in sıcak elini aldın. Şimdi titremekten biraz da olsa vazgeçmişlerdi.

Softcore (+18)  // Rockstar Eren Yeager  x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin