Paradis'in Şeytanları şehrinizdeki öğrenci barlarının neredeyse vazgeçilmez bir parçası haline dönüşürken, grup o sırada stüdyoda yazdıkları şarkılara bir kayıt yaparak demo oluşturmaya çalışıyordu. Demo şimdi ya bedavaya ya da çok ucuz biletlerle girilebilen konserlerinde, uygun bir miktara satılacaktı. Böylece kayıt yaparken verdikleri parayı da karşılayabilirlerdi, aynı zamanda müziklerini dinleyen daha geniş bir kitle oluşturacaklardı. Dünyanın belki de en köhne ve küçük, belki de kendileri gibi yüzlerce küçük gence umut vererek onların kanını emmiş stüdyosunda kayıt yapmaları için sen de elinden geldiği kadar maddi olarak onlara yardımcı olmaya çalışıyordun. Bu senin için pek de önemli değildi. Seni ilgilendiren tek konu Eren'i giderek daha az görüyor olmandı. Onunla elbette gurur duyuyordun, hayallerinden vazgeçmesini kesinlikle istemezdin.
Yine de baş başa olduğunuz, giderek seyrekleşen zamanlarda Eren'in tek anlattıklarının grupla ilgili olması ya da bu konuda bir telefon alıp o telefon başında ne yapacaklarına dair saatlerce konuşması istemeden de olsa sinirlerini biraz hırpalıyordu.
******
İlişkiniz birinci yılına geldiğinde demoları çıkmış, Paradis'in Şeytanları şehrinde biraz daha popülerleşmişti. Eren deliler gibi uğraşıyor, boş zamanlarını daha iyi bir stüdyo ya da çalacak yer bulmak için harcıyor, demolarını küçük çaplı albüm şirketlerine ulaştırmak için elinden geleni yapıyordu. Onu hiç bu kadar azimli görmemiştin. Demoyu bizzat kapısına gidip bıraktığı yerler bile olmuştu ama şu ana kadar hiç geri dönüş yoktu.
"Eren" dedin o sakin ve pürüzsüz maviliğe sahip bir gökyüzü tepenizde asılı duran o pazar sabahı, mayışmış bir şekilde evde, koltukta uzanırken. "Yıl dönümümüzden beri beraber dışarıda baş başa zaman geçirmedik. Acaba bugünü dışarıda mı geçirsek? Hava çok güzel." Ne kadar istekli olduğun sesinden istemediğin kadar belli oluyordu. Eren'in kolunun altında huzursuzca kıpırdandın.
"Bugün yeniden stüdyoya gitmeden önce halletmem gereken bazı lanet işler var. Grubun logosunu Marco'nun arkadaşlarından biri yeniden tasarlayacağını söylemişti ama-". Gözlerindeki neredeyse kızgın bakışı görünce çenesini saniyesinde kapattı. "Senin yanında olmayı ne kadar istediğimi biliyorsun değil mi? Dışarısı yerine evde olursak beraber daha çok zaman geçirebiliriz. Tüm o hazırlanma angaryaları olmadan."
Sen neredeyse sabırsızca bir şekilde iç çekerken, Eren "Bana kızgın mısın?" diye mırıldandı.
"Hayır,değilim." dedin gözlerini ondan kaçırarak.
Eren yapması gerekeni yapıyor. İçinde giderek yükselen ve ağır ağır sanki tüm organlarını kaplayan rahatsızlık hissine engel olmaya çalışıyordun.
*****
Eren'in çabaları sonunda sonuç vermişti. Ackerman Müzik adındaki oldukça küçük bir müzik yapım şirketi demolarını beğenmişti ve kendilerinin bünyesinde bir EP çıkarmalarını istiyorlardı.
Eren tatlı bir zafer sarhoşluğunun içinde boğulurken sana neşeli haberi verdiğinde perde gibi siyah bir gece çoktan dünyanın üzerine inmişti bile. Vizeler yaklaşıyordu, daha rahat sabahlayabilmek adına okulun kütüphanesindeydin. Çalan telefonuna sessizce cevap vermiştin ki, kulağına haklı ve onaylamaz mırıltılar gelmeye başladı. Diğer öğrencilerin sana saplanan sivri oklar misali bakışlarından kaçarak dışarı çıktın.
"Çabuk eve gel!" diyordu neredeyse keyiften şakıyan bir ses tonuyla. "Bunu baş başa kutlamamız lazım!"
"Eren, vizeler-" diye itiraz etmek üzere ağzını açmıştın ki "Bebeğim, lütfen." diye böldü Eren'in heyecanlı sesi. "Yanımda olmanı istiyorum."
"Tamam, tamam." diye cevapladın onu aceleyle. "Sadece bana bir saat daha ver."
Telefonu kapatırken yüzüne aptal bir sırıtış yerleşti. Bundan sonra hayatın sizin için güzel sürprizlerle dolu olacağını hissedebiliyordun. Daha çok onun için diye düzelttin kendini, gülümsemen rüzgara maruz kalmış bir mum misali, sönmeden ama küçülürken. Yine de onun hayatında her zaman önemli bir yerinin olacağını biliyordun. Birbirinize ne kadar aşık olduğunuzun farkındaydınız. Bunu hem siz hem de diğer insanlar görebiliyorlardı. Özellikle sen bazı konserlerden sonra, şansının sınırlarını zorlamayı seçmiş bazı yerel hayranları Eren'in sana ait olduğunu belli ederek, savuştururken. Eren'in de buna hiç itirazı yoktu.
Bu haberi sadece seninle kutlamak istemesi yüreğine büyük bir ferahlık ve mutluluk tohumu ekmişti. Söz verdiğin gibi bir saat sonra kütüphaneden uçarak çıkarken, saf bir şekilde kafanda Eren'le baş başa geçireceğiniz gecenin planlarını kurmaya başladın.
Not: Iktsuarpok İnuit dilinde birini heyecanla, sabırsızca beklemek, görmek istemek demek.
EP: Extended play. Ortalama 5-6 şarkıdan oluşan küçük albümler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Softcore (+18) // Rockstar Eren Yeager x Reader
FanfictionGözlerini ondan ayırmadan Eren'i dikkatle izliyordun. Grubun diğer üyeleri o an umrunda bile değildi. Seni bile şaşırtan bir ümitsizlikle kalabalıkta seni fark etmesini diledin içinden. Bana bak,buraya bak. Eren kafasını eğip, spot ışıklarının al...