Bu kitaba bölüm atmayı çok özledim lanet olsun
...
Saat öğleni gösterirken Ömer'in aksine genç adam hala koltukta uzanıyordu. Sıkıntıdan titrettiği bacağının üstüne diğer bacağını atmışken elindeki telefonla uğraşıyordu. Dilinde yabancı bir şarkının nakaratı vardı. Bunaldığı zaman bir şeyler mırıldanmayı severdi hep.
Rahatlığı Ömer'in içeri girmesine kadar sürdü. Onun yere düşmüş yastığı kafasına geçirmesiyle artık kalkmanın vakti olduğunu anlamak zor olmamıştı.
Aynanın önünde tüm saçlarını kaplayan bandayı takarken, onu arkadan izleyen Ömer'e baktı.
"Gitmek zorunda mıyım?"
"Hadi ama Hürkan. Seni önemseyen bir ailen varken onların teklifini reddecek misin? Sadece bir yemek"
"Sende benimle gelsen?"
Hürkan arkasını dönüp onun eline uzandı. Baş parmağını hafifçe gezdirirken yüzü oldukça sıkıntılı duruyordu. Ömer bir iç geçirdi. Hürkan ile bunca zaman ardından kavuştuktan sonra ayrılmak onun da canını sıkıyordu tabi ama alt tarafı 2 gündü. Bana fazla bağlanmamalıydı diye düşündü.
"Yapamam biliyorsun, benden haz etmiyorlar" Rahatlatmak istercesine lafına devam etti. "Ama istediğin her zaman arayabilirsin"
"Sen ne yapacaksın?"
"Hiç bir şey yok değil ya. Video çekerim, yayın açarım." Son zamanlarda Hürkan ile yayın açmak en büyük hobileri arasındaydı.
İkna olmuşa benzediğinde onu salondan geçirip kapının önüne getirdi. Paltosunu giymesine yardım ederken bir kaç uyarıda bulunuyordu aynı zamanda.
"Vardığında beni ara tamam mı? Ayrıca saçma sapan yerlerde arabayı kenara çekip yemek molası verme. Gece olmadan varamazsan bir yerde dinlen" En sonda onun için hazırladığı küçük valizi verdi. Hürkan'ın keyfi olmadığından hazırlama işi ona kalmıştı. "İhtiyacın olan her şeyi koydum"
"Merak etme, onca yıldır uzun araba yolculuğu yapıyorum. Bu tecrübe ile tır bile sürebilirim"
Ömer Hürkan'ın omzundaki görünmeyen tozları silkelerken bir kahkaha attı. Bir şeyler düzelmeye başlamıştı. En azından gülüyordu.
"Bilmez miyim?"
Kapıyı açtığında ve Hürkan gitmeye hazır olduğunda gayet sade bir vedalaşma gerçekleşti. Ömer ona sımsıkı sarılırken Hürkan'ı neredeyse boğuyordu. Gözlerinin içine baktı ve "kendine dikkat et" diye mırıldandı.
Hürkan ayakkabısını giyip merdivenleri inmeye başladığında kapıyı kapattı ve kendi evinde eskisi gibi yalnız başına kaldı.
Bütün olaylar durulduğundan beri ilişkilerini baya ilerlettirmişlerdi. Hürkan genelde onun evinde kalıyordu ve kendi evine sadece arada bir gidiyordu. Olabilecek her boş vakti birlikte geçiriyor, güzel anlar biriktirmeye çalışıyorlardı.
Arkadaşları ikisine destek olurken hiç olmadığı kadar memnun kalıyordu. Video ve bir kaç kez onu muhabbet etmek için çağırmaları dışında onlarla arası pek yoktu. Ama tüm olanlardan sonra araları baya iyiydi. Hürkan aralarındaki uçurumu kapatmıştı. Bir şekilde bunu başarmıştı.
Şoför adam hala birilerine çarpmaya devam ediyordu. Adam manyağın tekiydi ve Ömer bundan çok iyi bir ders çıkarmıştı. Şoför onu her aradığında- numarasını nerden bulduğunu hala bilmiyordu- mevzu için gidip yardım etmek yerine bulunduğu yere polis gönderilmesini sağlıyordu. Yediği dayakları hala hatırlarken böyle bir aptallık yapmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what if | porgola
JugendliteraturHürkan'ın kafasına gelen çay paketi Ömer'e girer ~yazar LWNİFNWOQZHWBK Emre'nin kafasına doğru nişan aldığını ve paketi attığını gördü. Beklediği şey keskin bir ağrı ile okkalı bir küfür değildi. Sonradan ortam kararıp yerini boşluğa bırakmıştı zate...