Hürkan karanlık odasında çarpmamaya çalışarak yatağı bulmayı başardı. Elindeki laptobu yumuşak yorganın üzerine fırlatıp ardından kendisi de uzandı. Yanındaki ikinci bir yastığı göğsüne bastırıp dizlerini kendine doğru çekti. Ekrana dönmeden önce görünebilmek için masa başındaki az ışık yayan lambayı açıp kendine yaklaştırdı.
"Bu artık can sıkıcı olmaya başladı. Duvara konuşuyormuş gibi hissediyorum"
Hürkan yorganı boğazına kadar çekip güldü. Ömer ekranda, direksiyonu sıkmaya başlamıştı bile.
"Hangi tuşa basmam gerektiğini anlatmaman benim suçum değil"
"Diyorum sana, kısa yollara girip kamera simgesine tıklaman gerek. Sen bu bilgi eksikliği ile nasıl YouTube kullanıyorsun aklım almıyor!"
Genç adam işaret parmağıyla fareyi kısayollara doğru sürükledi. Bir kaç ayardan sonra ekranın köşesinde kendini görebiliyordu artık. Kaza yapmamak için önüne bakan Ömer torpidoya sabitlediği telefonuna döndüğünde ancak fark etti Hürkan'ı. Gözü ışıldadı ve ancak onu inceleme fırsatı bulabildi genç adam. Daha önce çatık şuran kaşları birden açıldı.
"İnan şu trafikte seninle konuşmak tüm sinirimi alıyor"
Hürkan aldığı iltifat karşısında yorganına daha da sarılıp burnunu çekti. Ömer ile konuşmak yorgunluğuna o kadar iyi geliyordu ki hasta olduğunu unutuyordu nerdeyse.
"Hastane işi nasıl gidiyor. Dişini çektirdin mi yoksa?"
Ömer kavşağı dönüp cevap verdi. Yağan yağmur arabanın camlarına vuruyordu.
"Daha değil, farklı yollar bulmaya çalışıyoruz"
Hürkan anladığını belirtip gözünü ışığın altında süzülen tozlarda gezdirdi.
"Sen nasılsın? O kadar kötü görünüyorsun ki hemen yola çıkıp yanına gelmek istiyorum"
Genç adam dirseği üzerinde doğrulup ekranın köşesinden kendine baktı. Dağılmış saçlar, kıpkırmızı bir burun ve başına kadar çekilmiş yorgan kötü bir görüntü oluşturuyor olmalıydı.
"Hazırlanmadığım için kusura bakma" dedi imalı bir sesle. Bunun altındaki saf düşünceyi anlayabilecek tek kişi Ömerdi belki de.
Ömer ekrandan göz devirdi ama güneş gözlüklerinin ardından gözükmediği için saçlarına doğru kaldırdı. Yağmurlu havada, gece vakti ve arabasındayken neden gözlük taktığını bilmiyordu.
Üstündeki deri ceketini düzeltip arabayı durdurdu ve telefonuna doğru ilerleyip yan koltukta duran kahvesinden bir kaç yudum aldı. Öylece birbirlerini izlerlerken kısa bir sessizlik oldu. Konuşacak çok şeyleri yoktu çünkü Ömer her ne kadar meşgul olsa bile genç adam onu sürekli arayıp duruyordu. Onunda rahatsız olduğu söylenemezdi.
Genç adam uykuyla esnediğinde o da koltuğunu geriye yatırdı.
"Uyusan iyi olur Hürkan, sabaha kadar daha iyi olursun. Ben seni kontrol ederim"
Hürkan mırıldandı ama sesi o kadar kısık çıkıyordu ki Ömer konuşmanın sesini arttırmak zorunda kaldı.
"Çok fazla sıcak basıyor, gerçekten uykum gelmiyor" Sonradan ondan öğüt dinlemek istemediği için konuyu değiştirdi. "Hem biz neden görüntülü konuşuyoruz ki? Uyurken birbirimizi falan mı izleyeceğiz?"
Ömer histerik bir kahkaha attı ve tam bu noktada genç adamı daha iyi görebilmek için telefonu yerleştirdiği yerden alıp yüzüne doğru tuttu.
"İflah olmaz bir romantiksin"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what if | porgola
Teen FictionHürkan'ın kafasına gelen çay paketi Ömer'e girer ~yazar LWNİFNWOQZHWBK Emre'nin kafasına doğru nişan aldığını ve paketi attığını gördü. Beklediği şey keskin bir ağrı ile okkalı bir küfür değildi. Sonradan ortam kararıp yerini boşluğa bırakmıştı zate...