Devasa kapı açılır... Tek gamzeli, karamel saçlı, badem gözlü, uzun kirpikli Deniz sınıfa girer. Tatlı, titreyen sesiyle"geç kaldığım için özür dilerim" der ve Rüya'nın yanında ki yerini alır.
Rüya bir kadına göre oldukça tok olan ses tonuyla "nerede kaldın"
Deniz çantasından çıkardığı etrafı nemlenmiş
suyunu yudumlayarak "anlatacağım" der ve suyunu içmeye devam eder.Rüya heyecanlı gözlerle onu izler ve anlatmasını bekler. Deniz tüm detayları ile anlatmaya başlar...
"Okula gelmek için hazırlanıyordum aslında makyaj yapma gibi bir fikrim yoktu. Sadece kapatıcı sürüp çıkacaktım. Biraz rimel, kalem, ruj, aydınlatıcı, allık, saçım olmadı derken saatin geçtiğini fark etmedim. Telaşlı bir şekilde yurttan çıktım. Durağa gittiğimde saat 09.57'idi."
Rüya araya girer ve "lütfen ayrıntıya girmeden anlatır mısın?"
Deniz "ama bunlar önemli anlatıyorum lütfen" der devam eder.
"neyse ki gittiğimde henüz tramvay yeni gemişti. Tramvay ile ilerlerken şiddetli bir ses ile sarsıldık. Herkes korkulu gözlerle etrafa bakınıyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Tramvayın cızırtılı hoparlöründen Vatman'ın sesi duyuldu. Sakin ses tonu ve güzel Rumence'siyle Vatman, telaşa kapılmamamız gerektiğini önemli durumun olmadığını ve kapıları açtığını acele etmeden inebileceğimizi söyledi. Meğer diğer hatta ki tramvay raydan çıkmış ve seyir halindeki arabalara çarparak ancak durabilmiş".
Rüya şaşkın gözlerle "Tramvay ve aracın içinde ki insanlar? "
Deniz: "ümit ediyorum maddi hasarla atlatmışlardır. Derse geç kaldığım için insanlara çarparak tramvaydan indim ve ne yazık ki kazanın detaylarını öğrenemedim. Kalan 2 durağı koşarak gelmek zorunda kaldım"
Onları meraklı kulaklarla dinleyen birisi daha vardı....
Bu Aren'den başkası olamazdı. Aren okulun başladığı dönemde gözünde hassasiyet yaşamıştı. Romanya'ya uçmadan önce doktor kontrolünden geçmek istemişti. Ancak gözünde ki problem tahmin ettiğinden ciddiydi ve ağır ilaçlar kullanmaya başlamıştı. İlaçlar Aren'de yan etki yaratmıştı. Yemek yiyemiyordu, mide bulantısı, ağız içi enfeksiyon derken. Romanya'ya gitme planı ertelendi. Bir süre hastanede tedavisine devam edilme kararı alındı. Tedavisi bitti yeni uçak bileti alıp yaş, Romanya'ya uçtu
***
Aren Romanya'ya geldiğinde 3 hafta geçmişti bile. Sınıftaki öğrenciler çoktan arkadaş gruplarını oluşturmuştu. Aren uzun bir süre tek takılacağını düşünmüştü. Ta ki Deniz o devasa kapıyı aralayıp içeri girene kadar. Deniz'in sesinde tanıdık tınılar duymak onu mutlu etmişti. Deniz yerine geçene kadar onu gözlerinin ucuyla takip etti çok uzağa gitmemişti. Aren'in hemen arkasında Rüya'nın yanına oturmuştu. Aren, bütün konuşmalara hakimdi ama bir türlü iletişime geçemiyordu. Çünkü hala devam etmesi gereken bir diyet programı vardı. Psikolojik olarak çok yorulmuştu ve kendini yeni insanlarla iletişim kurmaya hazır hissetmiyordu.
Yeni haftaya başlarken artık Aren duyusal olarak Deniz'e daha yakın olmak istiyordu. Deniz ile aynı sıraya geçme kararı aldı. Artık aralarında sadece 2 kişi vardı. Meraklı kulaklar ve gizli gözlerle artık daha yakınındaydı. Ama hala iletişime geçemeyen bir Aren vardı.
Yorucu bir blok dersi geride kalmıştı. Aren ders arasında kendinde dışarıya çıkma enerjisini hissetmiyordu. Sanırım Deniz'de aynı fikirdeydi. İkisi de boş gözlerle sosyal medyada geziniyordu.
Alice'nin "Master için neden AIC seçtiniz" sorusuyla bir anda Deniz ve Rüya gülmeye başladı.
Çünkü sessizlikte öyle kaybolmuşlardı ki Alice'nin sesiyle sınıfta olduklarını ve 15 dakika sonra yeni blok dersin başlayacağının fakına vardılar.
Alice uzun boylu bir o kadar da uzun sarı saçlara sahip, konuşmayı, etkileşim içinde olmayı seven tipik bir romen kızıydı.
Deniz saçları gözlerinin önüne dökülmesini engellemek için eliyle saçını tuttu. Alice'i daha iyi görebilmek için eğilerek "Bize mi diyorsun"
Alice "evet bildiğim kadarıyla Türkiye'den geliyorsunuz. Neden burayı seçtiğini merek ettim"
Yine tüm detaylarıyla Deniz anlatmaya başlar "Biz Rüya ile çocukluğumuzdan günümüze kadar hep birlikteydik. Üniversitelerimiz ve bölümlerimiz faklıda olsa hiç bir zaman bağımızı koparmadık. Kendi şehrimize geldiğimizde düşüncelerimizin ve hayatın paralel ilerlemediğini gördük ve Master yapma kararı aldık. Çok fazla araştırma yaptık çok arada kaldığımız zamanlarda oldu ancak AIC'nin 150 yıllık geçmişi, eğitim seviyesi, bulunduğu şehrin üniversite şehri olması bizi etkileyen en büyük faktörler oldu. Sonunda AIC Eğitim bilimleri enstitüsünde master yapmaya karar verdik. Geldiğimizde gördük ki mimarisindeki 17. 18. yy Avrupa sitili, devasa kapıları, merdivenleri, tarihi dokusu, kokusu, eğitim kalitesi doğru tercih yaptığımızı kanıtladı"
Meraklı kulaklar ve heyecanlı gözlerle onu dinleyen Aren'i unutmadınız değil mi? Tamamen Deniz'e odaklanmıştı. Deniz'in şaşırdığında tek kaşını kaldırması, gülümsediğinde sol yanağında beliren gamzesini görmek onu mutlu ediyor ve karnında gıdıklanmalar yaşatıyordu.
Alice'in "Peki ya sen Aren?" sesiyle irkildi ve utandı.
Çünkü Deniz'in bakışlarını bir anda üstünde gördü. Utangaç tavırlarla "bende Deniz ve Rüya gibi Türkiye'den geliyorum. Sanırım geliş sebebini paylaşıyoruz."
Alice şaşırmış bir ifade ile "ben açık ten rengin ve ela gözlerini düşünerek Moldovyalı yada Ukraynalı olduğunu düşünmüştüm"
Aren gülümseyerek "üzgünüm ama yanıldın Alice"
Deniz ile arasında ki iletişim kapısını Alice'nin aralayacağını nerden bilebilirdi ki.
Sanırım artık Alice'e teşekkür borçlu...