〣chase atlantic ― cold nights
―――――――
Taehyung'un tam da kapısının önünde durduğumda her şey için geçti.
Her şey için çok geçti lakin birbirimiz için geç değildi.
Yağmur hafif çiseliyordu, toprağa geç kalmıştı çünkü çoktan kasımın ortalarındaydık. Projemin hazırlık aşamaları dahi yeni tamamlanıyordu ama aslında kasım olmadan bitmesi gerekiyordu. Saçlarımın boyası hafiften akıyordu ve normalde ben buna izin vermeden hemen boyatıyordum ama şimdi gecikmiştim.
Bizim dışımızdaki her şey gecikmişken biz oldukça erkenciydik.
Elimde tuttuğum şeyin ne olduğunu bilmiyordum, cebimi rahatsız edenin ne olduğunu bilmiyordum, neden araba anahtarımı alıp bisikletle geldiğimi bilmiyordum, ne giydiğimi bilmiyordum, bildiğim tek şey Taehyung'tu. Onun zamansız sözleri, arzusu, dayanamayışı, bana devamlı adım atması ve nicesi. Beynimin içinden reflekslerimi dahi alıp yalnızca onu koyan bir Tanrı'ya sahiptim sanki.
Nefes bile alamıyordum, evine girdiğimde gerçekleşeceklerin önizlemesi beni çıldırtıyor ve yıllar sonra bunun yaşandığına inanmak güç geliyordu, saçlarımı karıştırıp bunun bir din olmadığını söyledim kendime. İnanmam böylece daha kolaylaşacaktı. Neye inanamıyorsam onun ilahi bir şey olmadığını hatırlatıyordum kendime, böylece daha rahat hissediyor ve kafam gerçek olabileceğine yatıyordu.
Tam şu saniyelerde de yatması gerekiyordu ama hayır, ucunda Tae varken yatması olanaksızdı. O ilahiydi benim için, ulaşamadığım bir katta oturuyordu, bacak bacak üstüne atıp bana bakıyordu, beni eziyordu, parmağını asansör olarak kullanıp beni en yukarıya çıkartıyor ve sonra halatlarını koparıyordu.
Şimdi de kopması an meselesiyken aynadan kendime baktım. Gözlerim donuktu artık ifademi biliyordum, gri saçlarım ıslanıp füme rengine dönmüştü, üzerimde beyaz tişörtüm vardı yağmurdan dolayı tenime yapışmış, içimi gösteriyordu, tek omzuma asılı olan siyah kapüşonum iyice kaymıştı, onu tamamen giyip şapkasını saçlarımın ıslaklığını biraz alması için kafama geçirdiğimde ne giydiğimi de biliyordum. Elimde imzalı Beauty In Death, onun bana aldığı albüm vardı.
Nihayetinde biraz da olsa kendime gelip benliğime ait bir şeyler biliyor oluşum beni hayata döndürürken asansör onun katında durdu. Aralanan kapılar ardından dairesine doğru ilerlediğimde etrafta yoğun bir aura kol geziyordu sanki. Belki de yalnızca onun bedenini düşlediğimden öyle hissediyordum, bilmiyordum.
Ziline doğru elimi bile kaldırmadım, kısa sürede Taehyung ıslak saçlarıyla kapıyı hiddetle öyle bir açtı ki yerimde put kesildim. Sol gözüm seğirdi, onun beni tek bir saniye dahi bekletmemesi kalbime feci bir adrenalin yükledi, onunla bir kez daha öpüşemeden gideceğim sandım.
Çok değil, en fazla on beş saniye sonra hiç sabrı yokmuş gibi, sabır denen şey onun bedenine iliştirilmemiş gibi kapüşonumun yakasına asılarak dudaklarımızı buluşturdu. Dudaklarından şehvet kokuyordu, yoğunluğunu tanımlamak imkansızdı. Burnuma ince ince sızdı, buluşur buluşmaz inledi ve bir eli çoktan kapüşonumun şapkasını kafamdan indirip saçlarıma parmaklarını geçirdi.
Başımı sağa eğdim, dudaklarımı dudaklarının etrafına sarıp emdim. Dilini çıkartıp bizi ıslattı ve bu hareketiyle sadece dudak kenarlarım ıslanmadı.
Kapalı gözlerim ardından onu zevkle tükettim, dillerimiz akreple yelkovan oldu, döndü durdu, nefeslerimiz karıştı ve en sonunda boynunu sıkıca tutarak onu içeriye soktum. Kapıyı tamamen refleksle nerede olduğunu bilmesem de hislerime güvenerek sol ayağımla kapatmaya çalıştığımda Tae dudaklarımdan şapırtılı bir sesle ayrıldı. Kapıya doğru yürüdü, dışarıya başını uzattı, kapatmadan önce sağ yukarısına baktı ve gülümseyerek döndü bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
icanbeurbuzzly
أدب الهواةsevgilin var, zerre sevmiyorsun biliyorum. bir tarafları da yetersiz ve küçük, esmer bacaklarının arası için. anlamıyorum, ben bu kadar iyi doldurabilirken neden onunla olmaya devam ediyorsun, sürekli kendime bu soruyu sorup duruyorum. bak bebeğim...