ψ34

20.9K 1.9K 996
                                    

"Aslında gerçekten size bir şey açıklamak için düzenledik bu kutlamayı. Eminim ki saçma bulanlar olmuştur ama bir nedeni vardı işte.." Minho'nun bakışları beni bulurken gözlerimi kısarak gülüp orta parmağımı kaldırmıştım havaya.

Evet salak, manitlik yıldönümünü arkadaşlarıyla kutlayan bir sizsiniz. Bunu elbette saçma bulurdum ama bazen, gerçekten bazen beni bu kadar iyi tanıdıkları için -çünkü Taehyung'un asla söylemeyeceğini biliyordum- gözlerimi devirmeme engel olamıyordum.

"Sap olanlar söz hakkı almasın lütfen." Jisung da bana orta parmağını kaldırıp sevgilisini öptüğünde bakışlarım hemen karşımda oturan kızıla kaymış ve onun bana zaten bakıyor olmasıyla omzumu hafifçe kaldırıp gülümsemiştim.

"Taşınmaya karar verdik. Artık resmi olarak gözükmek istediğimiz bir yere hem de."

Bu cümleyle ortamdaki desibel yükselirken kimisi gittiklerine seviniyor, bıktırdıklarını söylüyor; kimisi ise itiraz edip yakınıyordu. Taehyung'la bense sesini çıkartmayanlar arasındaydık. Ne düşündüğünü tahmin edebiliyordum; eğer iyi olacaklarsa kendisine söz düşmediğini biliyordu. Ben de aynı kafadaydım, çok özleyecektim fakat yıllardır beraberlerdi. Artık bir cüzdanı ve resmi olarak evli anılmayı hak ediyorlardı.

Gözlerim ikisine değdi bu düşüncelerden sonra. Birbirlerinde kayboluyor ve elmacık kemiklerini küçük küçük öpüyorlardı. Biz ne dersek diyelim karar vermişlerdi bir kere, geri dönmezlerdi. Belki sırf bu yüzden alınganlık yapabilirdim ama bu kararı verirken binbir takla attıklarını bilecek kadar iyi tanıyordum onları.

Bu yüzden herkes sussun ve onlar mutlu olsun diye ıslık çalarak alkışlamaya başlamıştım. Her şey istediğim gibi olmuştu, onlar daha çok mutlu olduğunu belirtecek şekilde kahkahalarıyla büyük yemek masasını enfes bir yemek misali donatmış ve diğer aveller (Taehyung hariç) sonunda susmuştu.

Sonrası ikisini de teker teker tebrik etmemizden ve koyu bir sohbete dalmamızdan oluşuyordu.

Çok kalabalıktık, Jisung ve Minho yalnızca bizim arkadaş grubumuzu değil, kendi çevrelerini de çağırmıştı ve bir otuz kırk kişi rahat vardık. Oturma düzenimiz de salaştı, karışmıştık birbirimize. Mesela benim yanımda çoğunlukla Hyunjin otururken şimdi o masanın öbür ucunda oturuyordu ve arada beni kurtar temalı bakışlarına rastlıyordum.

Neyse ki yanımda Minho'nun çocukluk arkadaşı olan Wooyoung, diğer yanımda da Jisung'un kuzeni Hoseok vardı da yeni insanlar tanıyıp aklımı dağıtıyordum. Taehyung'la birlikte tabii. O da Changbin ve Jisung-Minho çiftinin doğasever komşusu Namjoon'un tam ortasındaydı.

Keyifli bir sohbet hakimdi masaya; Namjoon büyüttüğü ağaçlarını anlatıyor, Wooyoung nişanlısından bahsediyor, Hoseok saçlarını boyatmak için bizden fikir alıyor ve Changbin ise bir ana kadar eski anılardan bahsediyordu.

O bir an, tüm sinirlerimi geren ve beni mahveden bir dakikaya tekabül ediyordu. Çünkü Chris'i özlediğinden ve onun da burada olmayı ne kadar isteyeceğinden söz etmişti.

Onu aldattığını bilmeyerek.

Evet, tamamen böyle düşünüyordum. Chris yalnızca Taehyung'u değil diğerlerini de aldatmıştı çünkü grup olarak onu ne zaman davet etsek işi olduğunu söyleyip gelmiyordu. Taehyung'a ne yapıyorsa aynısını bize de yaptığı su götürmez bir gerçekti bu nedenle bunu düşünmekte bir sorun görmüyordum, kendimi frenlemiyordum. Eğer Taehyung herkese çoktan söylemiş olsaydı ne yaptığını, şimdi Changbin'e oldukça iyi bir cevap verebilirdim ama o bunu yapmamayı tercih etmişti. Ona minicik kızsam da kararına saygı duymaktan başka elimden bir şey gelmiyordu.

icanbeurbuzzlyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin