Herkese kucak dolu sevgiler. Yazması çok uzun bir bölüm oldu diyebilirim. Beklettiğim için lütfen kusuruma bakmayın. Hayat ne yazık ki bizi fazla zorluyor ve çok hızlı dönüyor. Bizler de ayakta kalabilmek için daha hızlı koşuyoruz falan filan.. Umarım sizler iyisinizdir. Umarım hayatınız da hep sizi güldüren insanlar vardır. hepiniz benim için çok özel ve çok güzelsiniz. Sizleri seviyorum. 8. bölüm de hemen buluşmak dileği ile Hoşça kalın...
-" Dila annen gitti..."
-" Nereye gitti abi?"
Ne olur olmuş olmasındı. Allah'ım ne olur olmasındı..
-" Dila.."
-" abi yeter söyle artık!"
" ANNEN KERİM'İN YANINA GİTTİ..."
Anne neydi ? Sıcak bir yuva? Yağmurlu bir günde sığınacak kocaman bir şemsiye? Mis gibi kokan bir ev ? İlkbahar da açan papatyalar ? Daha belki de sayabileceğimiz milyonlarca güzel duygudan , düşünceden, histen ve anıdan biri demek olan, 'Anne' kelimesinin bir diğer yanı da ' Annesizlik' oluyordu ki bu da, bir o kadar da acizlik, yalnızlık, boşluk, umutsuzluk, karanlık hatta soğukluğu ifade ediyordu ve işte ben bunu hiç sevmiyor ve hiç kabullenemiyordum. Bu anı daha önce yaşamıştım. Kalbimi tamamlayan iki ayrı insanın gidiş sahnesiydi bu. İki canımın da bir toprağın altına gömülüşü, kayboluşu yok oluşu...
Şimdi her şey hızlandırılmış bir film gibi. Herkes ağlıyor. Herkes gelip bana sarılıyor. Ellerimi tutuyor. Yanağımı okşuyor. İşte az önce de dedim ya hızlı bir film şeridi gibi hızlı, hızlı ve belki de daha hızlı bir şekilde geçip gidiyor. Abim yere çökmüş ağlıyor. Babam asla o asilliğini bozmayan dik duruşu ile oynayabildiği en iyi rolü oynuyor. Güçlü durmaya çalışan ama aslında tek gücü mazluma yeten bir aciz adam rolü. Midemi bulandırıyor. Sonra anneanneme bakıyorum. Tek damla akmıyor gözünden. Gözünü o da benim gibi annemin için de bulunduğu tabuttan ayırmıyor. Ben ağlamıyorum. Anneannem ağlamıyor. Fakat ağlamamız neyi gösteriyor, neyi anlatıyor? Anlayamıyorum. Bilinç kavramanı yitirdim sanki. Gözlerim kapanıyor ve açılıyor. Ilık bir meltem esiyor o kar yağışının soğukluğun da. Sonra her yer aydınlanıyor. Her yer bembeyaz. Annem solum da duruyor. Bana gülüyor. Ben de ona gülüyorum. Koluma giren Serpil ve Ruken ne olduğunu soruyor...
- ' Dila ne oldu canım ?'
-' Annem geldi. Orada .' Serpil'in sesini duyuyorum hemen ardından :
-' Bir tanem kimse yok ki orada.'
Hızla kafamı çeviriyorum ve Elim ile işaret ettiğim yerde annemin olmadığını görüyorum. Bu kez Kafamı sağa çeviriyorum. Annem orada.
-' Annem orada !' Büyük bir heyecan ile bağırıyorum, bu sefer sağ tarafı göstererek. Ardından şimdi de Ruken'in sesini duyuyorum :
-' Dilacım orada kimse yok.' Bakıyorum. Haklı Annem orada da yok.
Gözlerim etrafta annemi arıyor. Sağa bakıyor, sola bakıyor yok. Sonra tabutunun başın da durup gülümseyen annemi görüyorum.
-' Anneanne, annemi görüyorsun değil mi?' Anneannemin , annemi gördüğünü ve o yüzden gözünü hiç tabuttan ayırmadan ona baktığını henüz yeni anlıyorum. Kafasını sallıyor. Anneme dönüyorum ama orada yok. Yine etrafa bakıyorum, sağa, sola arkama, önüme. Kolumu tutan Serpil ve Rukenden beni bırakmalarını istiyorum fakat yapmıyorlar. ' İyi değilsin Dila.' Diyorlar. Abim geliyor yanıma. Bitmiş, tükenmiş. ' Annem abi.' Diyorum. Başımı göğsüne bastırıyor. Saçlarıma ufacık bir öpücük konduruyor. 'Abicim annem burada.' Diyorum. Cevap vermiyor. Sadece ağlıyor. Feryat figan yakılan ağıtlara söylenen türkülere karışan abimin ağlama sesi duyduğum son şey oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
35.Kat
Teen Fiction"Sen hep ölmek isterdin , ben ise yaşamak. Ben senin için ölüyorum Dila, sen benim için yaşa..." Dila ölmek için her gece yalvarırken, Kerim Dila yaşasın diye her gecedua ediyordu. Bir çocukluk aşkıydı onların ki ve kader bir gün ebediyen onları s...