Herkese merhabalar.
Uzun süredir gelmek bilmeyen bölüm için hepinizden özür diliyorum. Ne yazık ki benim için şu bir kaç ay epey karışık geçti. Sık sık buraya uğrayamadım. Fakat beni bekleyen takipçilerim olduğunu bilmek, bilerek bunları yazıyor olmak beni çok mutlu ediyor. Her ne kadar kısa da olsa umarım bu bölüm biraz da olsa özleminizi giderir. Özleştik sizlerle ya.. Kitabı kaldırma konusunda hala her ne kadar kararsız olsam da , net bir karar verene kadar yazmaya devam edeceğim. Bölüm sonu düşüncelerinizi merak ediyorum. Umarım beğenirsiniz. Yorumlar da sizleri bekliyor olacağım.
Kendinize iyi bakın..
İyi okumalar..
-" Dudaklarımdan başlayabilirsin." Dedi davetkar bir şekilde. Dudaklarını, dudaklarıma tutku ile değdirdim ve her hücresine ulaşabilmeyi istedim. Her yarısına tek tek dokunabilmeyi.
Dudakları dudaklarımı hiç terk etmesin istedim. Sonsuza kadar böyle kalmak.
Emindim ki bu istediğim olacaktı. Sonsuza kadar sürecekti. Bizim hikayemiz burada şimdi başlıyordu...
Sabahın ilk ışıkları gözlerimi alırken, kulağıma çalınan gemilerin korna sesleri âdeta huzur doluydu. Başımı Cidan'ın göğsüne koyup uyuya kalmıştım ve o henüz uyanmamıştı. Yılların yorgunluğunu bu uyuduğum son altı saatte resmen söküp atmıştım. Yüzümü ona döndüm, dönerken uyanmadı. Zira uyurken onu izlemek, onu her hali ile izleyebilmek benim için bir şerefti. Nefes alışverişi bile beni kendine çekiyordu. Bazen çok mu ileri acaba ? Diye düşünmüyor değildim. Tabi ki düşünüyordum. Fakat sonra bir şey oluyordu ve tüm o düşünceler birer birer yok oluyordu. Tıpkı şu an olduğu gibi. Aşk böyle bir şey miydi? Sanırım tam olarak da aşk şu an yaşadığım ve yaşadığımız duygular demekti..
Kirpikleri çok uzundu. Kaşları da bir o kadar kalın ama bakınca her hangi bir kusur gibi gözükmüyordu. Ela gözleri vardı. Ela gözleri, kirpikleri, kaşları ve dudakları... Birbirini tamamlayan her şey. Onun bir bütünüydü. Yanaklarında ki gamzeler onu kusursuz kılıyordu. Fakat o bunu bilmiyordu. Bunu daha önce her hangi birinden duymuş olabilirdi ya da belki hiç duymamıştı. Zira eğer duyduysa hoşuna gider miydi? Biraz geçmişini araştırmıştım internette Adı pek kimse ile anılmasa da pek çok manken ile ne yazık ki geçmişi vardı. Magazin dergileri maalesef onu rahat bırakmıyordu. Peki o zaman benim gibi basit bir kızda ne bulmuştu? O uyuyordu ve ben onun kolları arasında onun ne kadar mükemmel benim ise ne kadar basit olduğunu sorguluyordum...
Onu uyandırmadan kalkmak için, daha doğrusu kafamda ki bütün bu düşüncelerin beni ele geçirmesine izin vermemek için oradan uzaklaşmaya karar verdim. Ayağa kalktım. Üzerimize örttüğü şalı üzerine sıkıca örttüm ve biraz daha uyuyabilmesi için onu orada bırakarak aşağı indim. Henüz kimse uyanmadığı için ona kahvaltı hazırlamak istedim. Bu ona ilk kahvaltı hazırlayışım olacaktı. O yüzden çok özenli olmasını istiyordum.
Mutfakta bir şeyler yaparken kesinlikle müzik olmadan çalışamazdım. Gerçi hayatımın hiç bir alanında müzik olmadan bir şey yapamazdım ama mutfak bambaşka bir şeydi. Annemi hatırlatıyordu. Annemi hissettiriyodu. Annem ileri derece Fransızca biliyordu. Eğitimli bir kadındı. Zira bende onun sayesinde küçük yaşlarda Fransızca öğrenmiştim. Bana o zamandan aşıladığı Fransızca şarkılar ile annem yanımdaymış gibi yemek yapmak bana inanılmaz mutluluk veriyordu. Poğaçaların üzerine susam serpiştirirken arkada "Au Féminin" çalıyordu. Annem ve onun gibi aşk da yanılan, yanlış adamlara aşık olan kadınların şarkısıydı.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Cidan ' ın sesini duyduğumda irkilmiştim.
-" Deux ou trois lignes, presque rien, un peu de chance vers un destin" Dedi sonra durdu. Arkamı dönüp ona gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
35.Kat
Teen Fiction"Sen hep ölmek isterdin , ben ise yaşamak. Ben senin için ölüyorum Dila, sen benim için yaşa..." Dila ölmek için her gece yalvarırken, Kerim Dila yaşasın diye her gecedua ediyordu. Bir çocukluk aşkıydı onların ki ve kader bir gün ebediyen onları s...