"Dünyanın en zor hissi; kendini ait hissetmediğin bir yerde bulunma zorunluluğudur."
~Dostoyevski~"Niye geldin? Çık git buradan."
*Yapma anne, lütfen.*
"Bana anne deme. Sana söylemiştim Jessica. Eğer babana birşey olursa, bende olmam demiştim."
*Şuan çok sinirli ve üzgünsün. Bunları söylemek istemediğini biliyorum.*
"Hayır, bunlar gerçekler. Bunları söylemek istediğim için söylüyorum. Hepsi gerçek."
*Yapma anne, çok pişmanım. Sende bırakma beni lütfen.*
"Bana anne deme. Senin artık bir annen yok. Şimdi çık git buradan."
*Babamın cenazesinden beni kovamazsın anne. Burada olmak benimde hakkım.*
"Bizi evden kovarken böyle söylemiyordun hiç."
*Ben…ben hata yaptım, çok pişmanım.*
"Pişman olman neyi değiştirir Jessica?
Söylesene, Thomas geri gelecek'mi? "*Sende bırakma beni anne. Nolur bırakma beni.*
"Çık git buradan yoksa zorla göndermesini iyi bilirim."
*Anne*
"Seni bir daha uyarmaycağım, git buradan."
★insanın canını en çok sevdikleri tarafından söylenen kelimeler acıtır★
Genç kadın suçlu bir çocuk gibi boynu bükük, gözleri dolu dolu babasının mezarına baktı uzaktan. Almıştı işte bu toprak babasını ondan. Koparmıştı sevgisini. Artık babasını göremeyecek, onunla konuşamayacaktı. Ona hediyeler alarak sevgisini gösteremiyecekti. Babası sevgisini ona hediyeler alarak gösteriyordu oysa. En kötüsü de artık ona sarılamıyacaktı.
Artık kabul etmeliydi Jessica; O göremediği sevgi aslında hep onunlaydı. Babası belli etmese de aslında çok seviyordu onu. Ne yazık ki görememişti, anlayamamıştı babasının gözlerindeki sevgiyi. Şimdiyse babasını ondan alan toprağa bakıyordu dolu gözlerle.
Herkesin gittiğini bile yeni farketmişti genç kadın. Ayağa kalkıp seri ve titrek adımlarla babasının mezarına doğru adımladı. Birkaç dakika öylece toprağa baktı sadece. Gözyaşları usulca aktı…aktı ve aktı. Bu küçük bir kız çocuğunun babasına karşı olan özlemiydi. Biliyordu; bir daha geri gelmeyecekti babası. Dizlerinin bağı çözüldü ve birden yere düştü. Aldırış etmedi. Şuan kalbi daha çok acıyordu. Ağlaması şiddetlenirken buna iç çekişlerde eşlik etmeye başlamıştı.
"Keşke ben ölseydim baba. Sen gideli bir gün bile olmadı daha, ama ben şimdiden özledim seni. Bilseydim böyle olacağını öyle konuşur'muydum hiç?
Seni üzer'miydim?Canım çok yanıyor baba. Artık bana hediyeler alarak gelemiyeceğin gerçeği yüzüme tokat gibi çarpıyor. Sesini duyamıyacağım artık. Her gün hiç değişmeden düzenli olarak kullandığın parfümünün kokusunu sadece eşyalarından ala bileceğim.
Niye bıraktın beni baba? Daha doyamamıştımki ben sana. Doya doya sarılamamış, seninle vakit geçirememiştim. Bundan sonra kim beni fıstık yememem için uyarıcak? Kime baba diyeceğim ben? Büyük olmama bakma nolur… ben hala senin sevgine muhtaç bir kız çocuğuyum. Bu kız babasını istiyor. Yatma orda. Hava iyice soğudu, ufak ufak yağmur yağmaya başladı. Üşümez'misin sen burda? Kalk evimize gidelim baba. İzin verme, bu toprak almasın seni benden nolur. Kalk sil şu göz yaşlarımı. Yine sarıl bana. Üşüyorum, ısıt şu bedenimi.
Keşke dilim lal olaydı da demiyeydim o lafları sana. Özür dilerim baba."
★kimsesiz hissediyordu artık kendini. Bu his ağlamasını daha da artırıyordu. Ama bilmediği birşey vardı. Orda onun ağladığını görüp, onun için ağlayan biri daha vardı. Onu canından çok seven biri…★
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sebepsizler (TAMAMLANDI)
Teen FictionBir kadın düşünün; sevdiği adamı canından çok seven, Bir adam düşünün; yanlış sevgiyi, gerçek sevgiye tercih eden. Bir adam düşünün; onu sevmiyen birine herşeyim diyen... Hatalar, aşkı yanlış kişilerde arayanlar. Yalanlar, sırlar, çözümü intihard...