Renounce

335 22 0
                                    

 "Bebeğimizin doğmasına bir ay kaldı, sana ulaşmadığım için özür dilerim." yazıp kapamıştı bilgisayarı kısa boylu oğlan.  Çok değil bundan birkaç ay önce hayatı değişmiş, bir bebeği olacağını öğrenmişti. 

O günü unutamıyordu. Üniversite değişim öğrencisi olarak gittiği Amerika'dan döndüğünden beri mide bulantıları yaşıyor kendini halsiz hissediyordu. "Doğup büyüdüğüm Tayland'dan çıkıp Amerika'ya gittiğimde bu kadar zorlanmamıştım neden ülkeme geri döndüğümde bu kadar zorlandım ki?" diye düşünüyor ancak işin içinden bir türlü çıkamıyordu. Bir yandan aklı orada tanıştığı ve orada geçirdiği bir sene boyunca ona dünyada cennetin var olabildiğini gösteren sevgilisine gidiyor sürekli özlem duyuyordu. 

Sevgilisi de her görüntülü konuşmalarında bulantılarından şikayet etmesinden dolayı ona doktora gitmesini söylüyordu ancak Chittaphon bunun için biraz fazla tembeldi. Aslında bu büyük ihtimalle böyle giderdi. Sonuçta zamanla bulantı geçer ülkesinin yemeklerine yeniden alışırdı değil mi? Ancak bir sabah uyandığında iç çamaşırının ve yatağın kanlar içerisinde olduğunu fark etmesiyle soluğu acilde alması bir olmuştu. 

O gün hastane serüveni bitmeyecek gibi gelmişti Chittaphon'a. Sürekli kan tahlili yapıyorlar, başına doktorlar üşüşüyor başka başka tahliller örnekler istenip duruyordu. "Herhalde böbreklerim falan iflas etti." diye düşünüyordu."

En sonunda beti benzi atmış bir doktor yanına gelip oturarak genç adama oldukça büyük bir mucizeye sahip olduğunu, bir bebeği olacağını ayrıca  bebek kürtaj dönemini geçmiş olduğu için alınamayacağını söylemişti. İlk üç aydan sonra almanın ekstrem durumlarda gerçekleşebileceğini, ancak yapılan kan tahlillerine ve gencin vücudunun narinliğine bakılırsa kürtajın pek mümkün durmadığını da ilave etmişti. 

Chittaphon şok olmuştu. Eve nasıl döndüğünü bilememişti. Taksici bile dalgın haline (ve çok büyük ihtimalle kurumuş kan dolu kıyafetlerine) acıyıp ücret istememişti. Nasıl bakacaktı bu çocuğa?  Henüz üniversiteyi bitirmesine bir yıl vardı sonuçta. Sevgilisi Johnny duyunca iyi tepki verecekti biliyordu. John'u çocuklara bayılırdı. Cebinde şekerlerle ve minik oyuncaklarla gezen bir adamdı o. Ancak kendisinden emin değildi. Sorumluluğunu alabileceği birşey olduğunu düşünmüyordu bunun.  En kısa zamanda Johnny'i arayıp olanlardan bahsetmeyi düşünürken telefonu çaldı.

"Minik Ten'im bugün nasıl oldu? (Johnny ona Ten diye seslenmeye bayılırdı.) Sözünü tutup hastaneye gittin mi? Sana muhteşem gelişmelerden bahsedeceğim!" Ten tam ağzını açacakken  Johnny neşe ile söze girdi: "Başvuru yaptığım ajansı hatırlıyor musun? Çok büyük bir sinema filmine ana kadrodan kabul almışım!"  Johnny uzun yıllardır sahne tutkunuydu. Tanıştıklarında üniversitenin sinema ve tiyatro kulübünün başkanlığını yapıyor, bağımsız tiyatrolarda gönüllü oyunculuk sergiliyordu.  Zaten tanışmaları da Chittaphon'un bu gösterilerden birinde gönüllü dansçılık yapması ile olmuştu. Chicago'lu bu genç dünyanın öbür ucundan gelen zarif bir kuğunun adeta dans ederken Zümrüdüanka kuşu oluşunu gördüğünü söylerdi hep.  

Chittaphon da onun bu tutkusunun ne denli önemli olduğunu bilirdi. Dans kulübünde sakatlanmasından sonra hastaneye kaldırıldığında Johnny provası olduğu için gelemeyeceğini söylemişti ve kavga etmişlerdi. "Ölsem cenazeme gösterin var diye gelmezsin!" deyişini hatırladı Ten. Ona göre Johnny'nin tutkusundan önce koyacağı tek şey bir bebekti. 

Bu dakikadan sonra bebekleri olacağını söyleyemezdi. Ya Johnny hayallerinden bebek için vazgeçirse diye düşünüyordu. Bebeği aldırma olasılığı da yoktu, kendi hayatı riske giriyordu. Anlık bir dalıştan sonra Johnny'nin sorusuyla kendine geldi. "Eeeee kutlamayacak mısın sevgilinin başarısını bebeğim?" Ten son kelimenin verdiği acıyla buruk bir biçimde gülümsedikten sonra kendine gelip neşeli bir şekilde Johnny'i tebrik etti. 

RETROUVAILLE  -JohntenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin