j/confrontation

161 19 0
                                    

Ten maili gördükten hemen sonra beni aradı. Sesi korkulu geliyordu. Telefon açmazsam bebeğini kaçıracağımı düşündüğünü söylediğinde şok oldum. Rahat kişiliğiyle meşhur Chittaphon gitmiş yerine kuruntularla dolu bir adam gelmiş gibiydi. 

Sonrasında evine davet ettiğinde adresin kendi evime yakın olduğunu fark ettim. İyi bir muhitte oturuyordu. Evladımıza iyi bakmak için elinden geleni yapıyor olmalıydı. 

Ne kadar yakın oturduğumuz anlaşılmasın diye oyalanarak yarım saat kadar geç gittim. Zile bastığımda gözleri endişe dolu bir Chittaphon beni bekliyordu. Başta el sıkışmak için elini uzattı. Ancak onu o kadar özlemiştim ki elini sıkmak yerine çekip sarıldım. 

Sürekli şikayet ettiği boy farkımızı bile özlemişim. Yıllar içerisinde vücut geliştirdiğim için kollarım arasında ufacık kalışı çok sevimliydi. Saçları uzamıştı, dansa yeniden başladığı için belki fiziği eski zamanlardaki gibi görünüyordu. Sadece bakışlarıydı beni rahatsız eden. Sanki her an bebeğimizi alıp kaçıracakmışım ya da hayatını berbat edecekmişim gibi korkuyla bakıyordu bana. O bana böyle bakarken ona Ten diye hitap etmek bile zordu benim için. 

Yavaşça konuşmaya girip ona mektupları okuduğumu, bebeğimizi benden saklamaya karar verme nedenini anladığımı söyledim. Ancak beni gerçekten tanısaydı o durumda hem onu hem bebeğimizi hem de işi beraber götürebileceğimi de bileceğini de ekledim. Bunu sadece beş senenin kızgınlığı için söyledim. Beş sene önce ne kadar çocuk olduğumu biliyorum. Büyük ihtimalle tek başına yetiştirmesinden daha zor olurdu ancak burası bende kalsın. 

Benim sözlerimle birlikte hemen gözleri dolmuştu. Böyle olacağını biliyordum. Olması da gerekiyordu. Sevdiğim adam benden çocuğumuzu ve kendini beş sene saklamış ve bunu göz kırpmadan bir kararlılıkla yapmıştı. Bir iki göz yaşı benim hakkım olmalıydı. 

Sözlerime devam edip James'in hayatında yer edinmek istediğimi söyledim. Ten ona göre sorun olmadığını ama bunu çocuğumuza da danışmamız gerektiğini söyledi. 

Ten'e kdrama tekliflerini onun Kore'de olduğunu Kulisara'dan öğrendiğim için kabul ettiğimi söylemedim. Eğer mektupları okumadan karşılaşmış olsak ve bir çocuğumuz olduğunu öğrenmiş olmasam söylerdim. Ancak şuan hala beni sevdiğinden bile emin değilim. Bizi bağlayan sadece evladımız varken bu riski alamam. 

Ona Jeno'nun bebeklik fotolarını sordum. Beraber fotolara baktık. Bakarken bana her fotonun hikayesini sanki o anı yaşıyormuş gibi anlatmış çok eğlendirmişti. 

Fotoğraflarda hep ikisi vardı. Biricik sevdiğim çok zorlanmış olmalıydı. Ona bunu sorduğumda gözyaşlarına boğuldu. Daha gözler dolduğu anda onu kollarımın arasına aldım. "Merak etme artık iki kişi de yapabiliriz bu işi zor kısmı sen yapmış olsan da." dedim neşesi yerine gelsin diye. Ancak düşüncelere dalmış gibiydi. Beni pek duymadı. Bir süre sarılı kaldık. Onu, kokusunu, yanımda olmasını, her şeyi çok özlemişim. O fark etmeden minicik bir öpücük de kondurdum boynuna. 

Ten iyice sakinleştikten sonra ona Jeno'yu okuldan beraber alıp alamayacağımızı sordum. Biricik oğlum  ile yeniden tanışmak için de sabırsızlanıyordum. Ten bakıcıyı arayıp işleri hallettikten sonra tamam dedi. Jeno'yu okuldan aldıktan sonra bir kafeye götürüp konuşmaya karar verdik. 

RETROUVAILLE  -JohntenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin