Fotoğraflara bakıp muhabbet ettikten sonra Jeno'nun okuldan dönüş saati gelmiş, yeni bir araya gelmiş olan ikili okulun yolunu tutmuştu.
Yolda Johnny oğlu ile ilgili soruların cevaplarını pekiştirmek için Ten'e Jeno'yu anlatıyordu. "Bisikletleri sever, dinozorları seviyor favori dinozoru bu aralar t-rex, favori rengi mavi, denizi çok seviyor. Tatlı şeyleri çok sevmez ancak annesinin aksine meyve yemeyi seviyor, Kore mutfağını sevse de hastayken Tayland mutfağı yemeklerini arzuluyor. Hamburger yemeye bayılıyor ancak annesi çok fazla yemesine izin vermiyor. Biraz çekingen ancak açıldığında çok girişken olabiliyor." Johnny kontrolsüzce bildiklerini tekrarlarken Ten güldü.
"Sadece gelmiş olup bir merhaba demen bile onu aşırı mutlu edecek, onu sana öfkeli yetiştirmedim aksine seni seviyor ve uzakta olman gerektiği için uzakta olduğunu biliyor."
Johnny ise ekledi "İyi de bu benim gerginliğimi hiç eksiltmiyor."
Yürüye yürüye okula vardılar. Jeno okuldan çıkmış çıkış kapısının önünde bakıcısı ya da babasını bekliyordu. Derken babasını gördü. Ancak bir terslik vardı, genelde tek kişi gelen babası bu sefer yanında biriyle gelmişti. Yaklaştıkça gelen kişinin hiç görmediği diğer babası olduğunu fark etti. Kalbi ağzında atıyordu. En son bebekken onu gören babasının onu elbette bir kere daha görmeye geleceğini biliyordu. Ancak hiç tanımadığı bu adama nasıl yanaşacağını hiç mi hiç bilmiyordu.
Jeno koşarak annesinin yanına yanaştı ve ona sarıldı. Bacağına tutunup Johnny'e bakmaya başladı.
Johnny bu durumu bekliyordu o yüzden bozuntuya vermedi ve eğilip kendini tanıttı. İşinden, gezdiği ülkelerden annesiyle nasıl tanıştıklarından bahsetti. Tam Jeno ısınmış görünüyor diye düşünürken Jeno kollarını bir anda babasının boynuna doladı ve ağlamaya başladı. Devamında Johnny onu yavaşça kucağına alıp sıkıca sarılıyordu.
Tüm bunlar olurken Ten buruk bir kalp ile olanları izleyip birbirlerine bağlı bu iki ruhu nasıl senelerce ayırdığını düşünüyordu. Taze baba John, Ten'in düşüncelerini anlamış gibi boşta kalan eliyle Ten'in elini tuttu ve hafifçe sıktı.
İşte şimdi gerçekten bir aileye benziyorlardı. El ele tutuşmuş anne baba ve kucakta bir evlat ile.
Kafeye gidip konuşarak anlatma planları Jeno'nun tavrı ile bozulmuştu ancak bozunruya vermediler.
Jeno sakinleştikten sonra Johnny kucağından indirip onğa ne yapmak istediğini sormuştu. Ufaklığın cevabı şaşırtmamıştı. Lunapark! diye bağırıp iki ebeveyninin de elini sıkıca tutmuştu. Ten Johnny'e vakti var mı diye sordu.
Johnny ise kaşlarını çatıp "Bu saatten sonra ikiniz için vaktimin olup olmadığını düşünmeyi aklından bile geçirme." demiş bunun üzerine kısa boylu olan sessizleşmişti. Uzun boylu olanın kısık sesle söylediği sert sözden sonra konuşacak konu bulamamıştı.
Lunaparka varana kadar sessizce yürümüşlerdi. Okulla lunapark arası şansa kısaydı ki yürüyebiliyorlardı. Vardıklarında Jeno yeni tanıştığı babasıyla tüm aletlere binmek istemişti. Hız treni, korku treni, çarpışan arabalar, balerin... Hepsine birlikte binmişlerdi.
Ten bu manzaraya tebessümle bakıyordu. Asla hayal edemeyeceği bir şey olmuştu sonuçta. En son dönmedolaba bineceklerinde Jeno annesini de çağırmıştı. Üçlü dönme dolaptan günbatımı izlemişti.
Lunapark serüveni bittiğinde Jeno'nun gözleri doldu. Bunu fark eden Johnny onu kucağına aldı ve fısıldayarak sorunu sordu. Jeno ise sessizce "Bir daha uzaklara gitme babacığım." dedi.
Bunu duyan Amerikalı adamın kalbi parçalanmış gözleri dolmuştu. Ten'i de kolundan tutup çekiştirerek ikisine aynı anda sıkıca sarıldı. Zorlukla "Gitmem." diyebilmişti.
Bu duygusal andan sonra Johnny sürpriz yapıp ikiliyi hamburgerciye götürdü. Jeno'nun hamburger sevdiğini biliyordu ancak ne kadar seviyor görmek istemişti. Kendisine Ten'in dediği kadar çekmiş miydi bu konuda merak ediyordu.
Yemekte Jeno ufacık bedenine rağmen iki büyük burger yemişti. Johnny tatmin olmuş biçimde Ten'in kulağına fısıldadı. "Hamburger konusunda dediğin kadar bana çekmiş, büyüdüğünde yapacağımız yeme yarışları için sabırsızlanıyorum."
Ten duyduğuyla kızarmıştı. Johnny gelecekte de Jeno ile olmak istiyordu. Korktuğu hiçbirşey gerçekleşmemişti. Ne onu elinden almaya çalışmış, ne onu istemediğini söylemişti. Üstelik onunla bir gelecek hayal ediyordu!
Ten bilmiyordu ki Johnny için tüm bu hayallerin içerisinde kendisi de vardı. Ancak zamanla öğrenecekti.
Yemekten sonra eve vardıklarında kapıda üzerinde mavi bir fiyonk olan mavi bir bisiklet duruyordu. Ten şaşkınlıkla Johnny'e baktı. "Ne ara bunu aldın?" Johnny ise cevap verdi "bugün sabah odasındaki bisiklet resimlerini gördüğüm an verdim ancak bugün getirmeleri için ektra bir şeyler yapmam da gerekti."
Jeno ise çıldırmış gibiydi. Bisiklete dokunuyor, sevinç kahkahaları atıyor ve sürekli ebeveynlerine teşekkür ediyordu.
Ten Johnny'i kahve içmek için eve davet etti. Jeno bisikleti kurcalarken ikili sessizce oturup evlatlarını izlediler.
Gitme vakti geldiğinde Jeno geri gelmeyeceğinden korkup sürekli ağladığı için Johnny o gece orada kalmıştı. Bu ilk kalışı olabilirdi ancak son kalışı olmayacaktı.
.
.
.
.
Merhabalar, Ben Mimi. Daha erken bölüm atacaktım ancak biraz diğer kurgumla ilgilenmem gerektiğini düşündüm ve birtakım sağlık problemlerim oldu o yüzden şu an atabiliyorum. Mazur görünüz lütfen efenim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RETROUVAILLE -Johnten
Fanfiction~Bebeğimiz bugün bir yaşına bastı. Merak etme ona adını söylemeyi de öğreteceğim~ •°•°Lovers 2 strangers 2 lovers au°•°• MPREG!!! -By MiMi