Boşlukta süzüldüğümü fark ederek uyandım. "Ne kadar zamandır uyuyorum?" Pff. Sanki bir önemi var. Artık geç kalacağım bir ders, yapmam gereken işler ve sorumluluklar, geç kaldığımda beni itekleyip yataktan atan bir Neill ve ona kızıp beni nazik bir şekilde uyandıran Cass yok. Yani ne kadar uyuduğumun bir nedeni yok. Açık kalan kamerayı alıp, "Sonsuza dek uyumak istiyorum." dedim. Kayıt 2,5 saat kadar olmuş. Kamerayı kapatıp yanıma aldım. Az uyumuşum. Gidip karnımı doyurayım. Mekiğin içinde oradan oraya süzülüp duruyorum. Gidip yer çekimini etkinleştireyim. Kamerayı tekrar açtım ve yüzüme doğru tutarak konuşmaya başladım. "Şimdi biraz ayakta durmam lazım. Her ne kadar yürümenin nasıl bir şey olduğunu unutsam da. Aslında yürüyecek gücüm var mı onu bile bilmiyorum. Çok yorgunum ve yıllarca uyumak istiyorum.". Kollarımı kullanarak boşluğun içinde hareket ediyordum. Kamerayı yüzümden uzaklaştırıp koridora çevirdim. "Buradan kontrol odasına gidiliyor. Kontrol odası bu geminin en önemli noktası. Yani sanırım öyleydi."
Birkaç dolap kapağı ve sabitli eşyalara tutunarak kontrol düğmesinin yanına geldim. Düğmeye bastım ama bastığım anda büyük bir gürültü koptu.
Yazardan,
Cherlly korkarak etrafına bakındı. Sinirli bir şekilde "Yine ne oluyor! Bu lanet gemide hiçbir halt mı düzgün çalışmaz!" diye bağırdı. Sonra kaçırdığı çok önemli bir nokta aklına geldi ve yüzü değişti. "Ahh, evet. Bu gürültünün sebebi sanırım benim... Yer çekimi yok diye havaya bıraktığım eşyalar yere düşmüş olmalı." diyerek geldiği yöne doğru ilerledi. Ayakta durmakta zorlanıyordu. Koridordan geçti. Geldiği odaya girdi. Doğruydu. Havada süzülen eşyaların yere çıkardığı gürültüydü bu. Yere düşmüş birkaç bavul, ders kitapları ve okuma kitapları, Cherlly ve arkadaşlarının bavulları... Cherlly bir an için düşündü "Acaba filmlerdeki gibi arkadaşlarımın eşyalarını bakıp, onları mankenlere giydirip konuşur muyum? Kafayı sıyırmama az kaldı. Gerçi Neill'ın kirli çoraplarını koklayacak kadar delirmedim, delirmem de."
Uzay soğuk. Cherlly yerdeki bavulundan hırkasını alıp üstüne geçirdi. O an burnuna tanıdık bir koku geldi. Uzayda süzülen bu metal yığının içinde özlediği, bir an için gözlerinin önünde canlandırdığı anılar... Anıların kokusu... Cass'in ödünç verdiği parfümün kokusu hırkanın üstünde kalmıştı. Kesik kesik anılar geldi Cherlly'nin gözüne. Cass'in harika parfümünü ilk kokladığı zaman çok beğendiğini söylemesi, Cass'in ödünç vermesi, Neill'ın "Oo, bugün terli koltuk altı ve kirli çorap gibi kokmuyorsun! Neler dönüyor? Senin gibi bir hayatsızın hayatında biri mi var yoksaa?" diyerek dalga geçmesi...
Cherlly'nin gözleri doldu. Göz yaşlarının akmaması için başını biraz yukarı kaldırdı. Burnunu çekti. Kazağın kollarıyla gözlerini sildi. Aklına gelen anıları unutmaya çalıştı. Bu ağırlığın altında ezilmek istemiyordu. Düşündükçe daha çok düşüneceğini biliyordu. O an aklına gelen en iyi fikir geçiştirmekti. Geçiştirmek... Bu Cherlly'nin sık sık yaptığı bir şeydi. Bir yorgan bulup altına girmek, küçük bir salyangoz gibi kıvrılmak, ağlamamaya çalışmak ve derin nefesler almak. Hayatanın günlük bir rutiniydi. Dertleri ağırlaştığında sık sık bunu yapardı. Dertleri hafiflesin diye saçma sapan avutucularla geçiştirmek. Eğer hayat üstünüze geliyorsa ya siz dertlerin üstüne gidersiniz ya da ezilirsiniz. Ezilmemek için hedefleriniz, planlarınız, bağlarınız olması lazım. Bağlı olmanız lazım, tam anlamıyla "bağlı". Hayata bağlı olmalısınız. Sevdikleriniz, yani yakın olduğunuz insanlar anlamında sevdikleriniz; sevdikleriniz, yapmayı sevdikleriniz; sevdikleriniz, geceleri uyumadan önce düşündüğünüz sevdikleriniz. Bunlar gibi bir şeylere bağlı olmadan yaşayamazsınız. Sevmeden yaşayamazsınız. Yaşamayı sevmeden yaşayamazsınız. Ezilmemek için ezdirmeyecek kadar sevdiğiniz bir hayatınız olmalı. Cherlly, hayatına onu koruyacak kadar değer atfetmeyen biri. Kişiliği, zevkleri, varlığı ve düşünceleri insanlar tarafından görmezden gelindiğinde veya aşağılandığında sesini çıkarmadı. O insanları terk bile edemedi. Zaten o insanlar terk edebileceği türden bir ilişkiye sahip olduğu kişiler değildi. Ailesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİNYAL
Ficção Científica"Uzayın derinliklerinde, patlamış bir geminin içinde, ölmüş arkadaşlarının ve öğretmenlerinin cesetlerinin arasında süzülen bir kızın tuttuğu günlükler ve kurtulmak için uzay boşluğuna gönderdiği sinyaller onun hayata tutunmak için yaptığı tek şey...