HER HATANIN BİR BEDELİ VARDIR

90 10 24
                                    

Herkes son dakikalar olduğu için dışarıda sohbet ederken ben lego robotik odasında kulübün bitmesini bekleyerek telefonumda vakit geçiriyordum. Dışarıdaki Jungkook'a baktım. Yine Jimin ile sevgili taklitleri yapıyorlardı. Kendi aralarında bu tarz esprileri vardı ama doğrusu bu benim hoşuma gitmiyordu.

Duvarda asılı olan çerçeveye göz attım. Ayın yazılımcısına. Altın harflerle yazılan Park Chaeyoung yazısı gülümsememe sebep oldu.

Ardından bir yanındaki ayın mekanikçisine baktım. Görür görmez ise yüzüm düştü. Kim Taehyung.

3 haftadır Joy ile ilgili hiçbir şey yapmamıştım ve bu canımı sıkmaya başlamıştı. Odanın öbür köşesinde telefonu ile sosyal medyada takılan Taehyung'u görünce planımı uygulama vaktinin geldiğini fark ettim.

Tekerlekli taburemle ona doğru kendimi ittirdim. Yanına vardığımda yavaşlamak adına masanın kenarına tutundum.

"Taehyung?"

Gözlerini telefon ekranından kaldırdı. Kulağındaki tek kulaklığı çıkarıp alaycı bakışlarını yüzüme sabitledi. 

"Neden bana ismimle hitap ediyorsun, beyin sarsıntısı falan mı geçirdin?" Öyle aşağılayıcı bir şekilde söylemişti ki bunu, elimde olsa onu geçen günki gibi döverdim.

"Öylesine."

Siyah kahkülleri gözlerini örtüyordu. Ne ben onun yüzünü görebiliyordum, ne de o benim yüzümü.

Elimi saçlarını yüzünden çekmek için uzattım, kahkülleri parmaklarıma değdi.

Ben daha bir şey yapamadan çevik bir hareketle bileğimi tuttu. Şok olup kaldım. Bu kadar tepki vermesine gerek var mıydı?

"Bana dokunmaya kalkışma kendini beğenmiş küçük ortaokul zorbası." Benden midesi bulanıyormuş gibi bakıyordu. Keskin bakışları, beni titretti. Hâlâ bileğimi bırakmamıştı.

"Bana ortaokulda çektirdiğin acıların küçük bir kısmını sana göstermemi ister misin? Hazır kime yokken." Tehdit edercesine fısıldayarak konuştuğunda yutkundum. Hesaplaşma zamanının elbet bir gün geleceğini biliyordum ama bu kadar yakında tahmin etmemiştim.

Hafifçe bileğimi sıktı. Ses çıkarmadım. Benim tepki vermediğimi görünce daha sıkı sıktı. Öyle acıdı ki, seslice inlemek zorunda kaldım.

Gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Bu şekilde en azından onu göremeyecektim. Bileğimi daha sıkı sıktığında gözlerim çoktan dolmaya başlamıştı.

Bakmak için tek gözümü açtım. Yüzünü kulağıma yaklaştırdı. Korkutucu sesiyle kulağıma fısıldadı.

"Sence bileğini kırmam ne kadar süremi alır? 1 dakika? 2?"

Ona çaresizce baktım. Nafile. Ona çektirdiğim bütün acıları bana göstermek istiyordu. Dolan gözlerimi kapattım, bir damla göz yaşı süzüldü.

Bileğimi sert bir şekilde büktü. Acıyla çığlık attım. Aynı hareketi tekrar yaptığında dışarıdaki kişilerin beni duymasını dileyerek çığlıklar atmaya devam ettim.

Öyle sıkı kavramıştı ki, elimi çekemiyordum. Bileğimin kırıldığından emindim artık. Dayanılmaz bir acıydı bu. Eskiden Kim Taehyung'a çektirdiğim acılar gibi.

Daha sesli bağırmaya çalıştım ama unuttuğum bir şey vardı: Odanın camları ses geçirmiyordu.

"Kapa çeneni." dedi dişlerinin arasından. Hıçkırarak ona baktım. Bu kadarı çok fazlaydı.

Beni sandalyemden ittirdi. Öyle halsizdim ki yüzüstü yere düştüm, kalkmak istemedim. Yanıma gelip diz çöktü.

"Ortaokulda bana yaptığın şeyi hatırlıyor musun Park Chaeyoung? Ne kadar kötü bir acı olduğunu öğreneceksin şimdi."

Kaçmaya çalıştım. Yapamadım. Mantıklı düşünmüyordu. 

"Taehyung dur lütfen. Bu sen değilsin." dedim yalvararak. Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

"Son bir şey. Sabret."

Ben daha ne olduğunu anlayamadan sırtıma sertçe tekme attı. Çığlık attım. Bağırdım. Jungkook'a seslendim. Beni duyan kimse olmadı. Diğer acıları düşünmemek için saçlarımı çektim, yoldum. İşe yaramıyordu.

Kapının kapanma sesini duydum. Gitmişti. Beni acılarımla terk etmişti. 

Tüm inancımla Jungkook'un gelmesini diledim. Beni görmesini, hastaneye götürmesini. 

Tanrı benim yanımdaydı. Kapı açılma sesini duydum.

"Chaeyoung? Nerdesin?"

Sesimi çıkaramıyordum. Yerde önümde bulunan lego parçasını elime aldım. Olabildiğince güçlü bir şekilde sesinin geldiği yöne fırlattım.

İşe yaramıştı. Olduğum yere geldi.

"Ben de seni arıyordu-"

Hıçkırarak ağlamaya başladım. Gözyaşlarım yere akıyordu.

Jungkook koşarak yanıma diz çöktü. Hızlıca beni sırtüstü olacak şekilde çevirdi.

"Ch-Chaeyoung ne oldu sana?" dedi fısıldayarak.

"Jungkook, yardım et lütfen" Sesim titriyor, konuşmamak için çaba sarf ediyordum.

Bu sırada içeri giren Jimin de beni görmüştü. O ambulansı aradı, Jungkook ise sadece ağladı. 

"Chaeyoung sana kim yaptı bunları?" dedi titreyen sesiyle.

"Jungkook, ben bunların hepsini hak ettim. Lütfen benim için üzülme olur mu?" Daha fazla dayanamıyordum. Gözlerimi yumdum. Bilincim ise çoktan kapanmıştı.

Merak etmeyin aşklarım ben bunu Vrosé'ye çeviririm

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 17, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BEBELAC GOLDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin