Bölüm 1: Ateşin içine düşmüş

99 20 28
                                    

İlk bölüme hoş geldiniz.

Bu benim ilk ve bilim kurgu tarzındaki tek kurgumdur. Yıllar öncesinden bir köşeye not ettiğim, zamanım oldukça azar azar yazdığım ve yaşım arttıkça ilgimi kaybettiğim bu kurguyu kendime yeni bir deneyim ve temel oluşturmak için devam ettirmeye karar verdim.

Kurgu deneyim amacıyla yazılmaktadır. Bu kendimi geliştirmek için attığım adımlardan birisidir. Öylesine yazılmış bir yığın yazı olmamakla birlikte ince ve karmaşık detaylarla işlenmiş ve gerçek kalemimi yansıtan bir eser de değildir.

Beklentilerinizi bu yönde şekillendirmeniz beni mutlu eder.

Keyifli okumalar dilerim<3

___________________________

Korku gecenin kör karanlığında kalplere kara sızılar bahșederken bağrında büyüttüğü sıcaklık her tarafı işgal edecekmiş gibi yükseliyordu.

Dehşet gözleri önündeydi.

Göğüs kafesini parçalayacak kadar güçlü hislerle dolup taşıyordu gözleri. Küçük bedeni için bu kadarı fazlaydı, kalp atışlarının hızını duyabiliyordum sanki.

Gözyaşlarına yansıyan yıkım sadece kalbine ait değildi. Yıkım gözleri önündeydi, göğsünü parçalayan, varlığından daha yeni haberdar olduğu onca duygu, o alevlerde saniyeler içinde kül olup giderdi.

Kalbi hem fazlasıyla hızlanmış, hem de atışları acı verecek kadar sertleşmişti. Kopup yere çakılmasına ramak kalmıştı. Öyleydi, hissedebiliyordum. Göğsümün yarılmasına ramak kalmıştı.

Gece onu bir köşede neredeyse görünmez kılıyordu ama gözlerini kırpmasına bile müsaade etmeyen korku, her şeyden daha belirgindi.

Ama korku için daha çok küçüktü.

Yıldızların saçını okşamasına, Ay'ın gözyaşlarını silmesine ihtiyacı vardı. Gecenin titreyen ellerini kavrayarak onu sakinleştirmesine ve kollarıyla sarıp sarmalamasına ihtiyacı vardı. Yalnız başındaydı. Ancak etrafında çok fazla kişi vardı.

Üzerindekiler etrafına toplanmış onlarca kişinin kıyafetlerine kıyasla fazla inceydi. Elleri titriyordu, çok fazla üşüyor olmalıydı. Dışarıda biraz daha böyle durmaya devam ederse hasta olacaktı. Evine dönmesi gerekiyordu. Sahi, anne ve babası neredeydi?

Sarı, kırmızı ve turuncu.
Korkumun renkleri.
Yalnızca yıkım getiriyorlar.

Yüksek sesle bağıran, insanların bakışlarını kendine çeken ve küçük kızın kızarmış gözlerini dehşetinden ayırmasına sebep olan biri vardı az ötesinde. Yirmili yaşlarının sonunda gözüküyordu. Saçları darmadağındı, kıyafetleri küçük kızınki gibi fazla inceydi ve üzerinde irili ufaklı siyah lekeler vardı.

Görüntünün en kenarındaydı, bir adım daha sola doğru giderse göremeyeceğim bir açıya girecekti. Etraftaki tüm seslere rağmen kulağına dayadığı telefona doğru bağırışları duyulabiliyordu. Küçük kızın da duyduğuna şüphe yoktu.

Adam telefonu kulağından yere fırlatırcasına indirdi, aynı anda bakışları kızıl saçlı küçük kızla kesişti. Kızın yanına birkaç adımda ulaştı, ardından kızla boyunu eşitlemek için dizleri üzerine çöktü.

" Bitecek... "

Tam kameranın önünde durdukları için adamın sesi net olmasa da duyulabiliyordu.

Küçük kız çıplak koluyla burnunu sildi, ardından hızla kafasını aşağı eğip ellerininin tersiyle yüzündeki ıslak patikaları yok etti. Gözyaşları ona daha da acı veriyormuş gibi hızlıydı. Ağlamak kafesin kapılarını açmaktı, en azından benim için öyleydi. Ama anlaşılan onun için her gözyaşı bir ağırlıktı, kurtulmak için can atıyordu.

ATEŞ TUTAMLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin