Bartu mızmızlanarak yürüyordu. Çağlar da yorulmuştu ama Bartu zaten mızmızlanıp dururken kendi de şikayet edip durmak istemiyordu.
"Çağlar, gelmedik mi daha?"
"Az kaldı."
"Ama az önce de öyle söyledin. Birazcık oturamaz mıyız?"
"Umm peki ama sadece biraz."
Çağlar'ın sözünü tamamlamasını beklemeden kendini yere attı Bartu.
"Hiç halim kalmadı!"
Çağlar yanında duran kurtlara baktı ve birine seslendi.
"Bartu'yu taşı tamam mı?"
Kurt bir süre uluyarak cevabını vermiş oldu.
Çağlar etrafa biraz göz gezdirirken yiyebilecekleri meyveleri arıyordu.
"Bartu, sen burada kalk kurtla. Diğer kurt ile gidip biraz meyve alacağım."
Bartu olduğu yerdeki yatma pozisyonundan çıkıp oturdu.
"Ben de yardım edeyim?"
"Yok. Sen kal burada, yoruldun."
"Hayır, yardım edebilirim."
"Hayır dedim Bartu."
Bartu yerine tekrar sinerken kurt da yanına kurulmuştu.
Çağlar ormandaki ağaçların daha sık olduğu tarafa ilerledi. Gördüğü meyvelerle üstündeki tişörtü çıkarıp meyveleri, tişörtü bir nevi torba şekline sokarak koydu.
Geldiği yoldan tekrar dönerken duyduğu ulumalarla hızını artırdı. Bir süre koştuktan sonra elindeki meyvelerle dolu torbayı düşürürken ayağı takılmıştı.
Kurt anında Çağlar'a dönerken Çağlar işaret vererek gitmesini istedi. Kurt her ne kadar tereddüt etse de diğerlerine de gelebilecek zararı düşünerek koşmaya devam etti.
Çağlar ayağa kalkmaya çalışsa da hem koşmaktan hem de dönen başından pek mümkün olmadı. Bir yandan ayağını tutarken diğer yandan gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.
Biraz dinlendikten sonra Çağlar ayağa kalktığında ona doğru gelen Bartu'yu görmesiyle gülümsedi. Bartu gelir gelmez Çağlar'ın kolunun altına girmişti ve Çağlar'ı kalktığı yere geri oturttu.
"Çok mu kötüsün?"
"Hayır, tam geldiğinde kalkmıştım aslında."
"Sırtıma bin."
"Olmaz Bartu. Yorgunsun sen de. Hem ne oldu?"
"Bir kurt atladı birden. Bana bir şey olmadı ama sanırım bizim kurt yaralandı."
Çağlar yaralı kurt ile konuşan kurda baktı ve nasıl olduğunu sordu. Kurt bir şeyinin olmadığını ama artık Bartu'yu taşıyabileceğini sanmadığını söyledi.
"Bartu, sen yürüyebilirsin değil mi?"
"Yürüyebilirim. Hatta dedim ya seni de ben taşıyayım. Kurtlar birbirine destek oluyor, biz de birbirimize destek olmalıyız."
"Ben iyiyim."
Bartu şüphe duysa da Çağlar'ın ne kadar inatçı olduğunu anlamıştı. Bu yüzden daha fazla üstelemedi.
"Meyveleri toplayalım."
Meyveleri topladıktan sonra yola devam ettiler.
Su sesini duymaya başlamalarıyla rahatlamışlardı.
"Geldik sayılır."
Çağlar bir dala takılmasıyla düşüyordu ki Bartu kolundan tuttu.
"İnat etme işte, bin sırtıma yoksa ben seni alırım."
"Hayır."
Çağlar yürümeye devam edecekken Bartu arkasından yaklaşıp kucağına aldı.
"İşte şimdi oldu."
Çağlar, Bartu'nun kucağında tepinirken bir yandan da söylenip duruyordu:
"İndir beni! Of indirsene!"
"Hayır."
Sonunda vardıklarında Çağlar bir ağı atmıştı suya.
"Hareket ederse haber ver."
Bu kurguya bölüm yazmıyorum, yazmıyorum sonra gidip bana göre uzun olan bir bölüm atıyorum.
Ne mükemmelim be 🥱
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayı (bxb)
Short Story[Tamamlanmıştır (×18)] İki ayıyla ve kurtlarla yaşayan biri ve orman turunda kaybolan birinin hikâyesi. İyi okumalar,