Bartu, Çağlar'ın saçlarını okşarken sadece kavganın son bulmasını diliyordu. Hemen bitmesini ve Çağlar'ın yarasına bakmayı bekliyordu. Çağlar acıyla uyuyakalmıştı.
Bartu, bakışlarını Çağlar'dan hayvanlara doğru çevirdi. Üstüne gelen Aral'ı görmesiyle korkuyla Çağlar'a daha da sarılırken Çağlar karnını tutarak uyanmıştı.
"Seni piç!" diyerek ayağa kalkmıştı.
"Onu bana verirsen sana bir şey yapmayacağım."
"O bir mal değil. Ne benim ne senin. Ona insan gözüyle bakmalısın. Onu sana asla bırakmam." diyerek zaten işi bitmiş olan Aral'a bir kere daha vurdu.
Bartu, Çağlar'dan öğrendiği şekilde hayvanları yanına çağırdı.
Hayvanlar zaten mağaradakilerin işini bitirmişti. Ayı, Çağlar ve Bartu'yu sırtına alarak az kalmış yolu ilerledi.
Bir köye yaklaştıklarında Bartu, Çağlar'ı belinden tutarken ayıya durmasını söyledi.
Ayının üstünden önce Bartu kendi inmişti. Sonra da Çağlar'ı kucağına aldı.
"Ben teşekkür ederim hepinize. Beni ne kadar anlıyorsunuz bilmiyorum ama. Bana güvenerek Çağlar'ın yanımda kalmasına izin verdiğiniz için ayrı teşekkür ederim. Sarılalım mı?"
Hayvanların hepsi bir araya gelerek ikiliyi sarmıştı. Çağlar da yarı uyanıkken mırıldandı:
"Teşekkür ederim, sizi seviyorum çocuklar. Ziyarete geleceğim."
Bartu, kucağındaki bedenle ikisi de el sallarken uzaklaştı.
"Görüşürüz!"
"Görüşürüz!"
Çağlar kollarını kucağında durduğu bedenin beline sararken hayvanlarına el sallamaya devam ediyordu.
"Seni iyileştirmesi için birini bulmalıyız."
Köyün meydanı olduğunu düşündükleri bir yere varmışlardı.
"Yardım edebilecek birileri var mı?"
Camdan onları gören bir dede, tahtadan yapılmış olan evinden çıktı.
"Hayırdır gençler?"
"Karnında bir yara var. Burada herhangi bir doktor var mı?"
"Ben yardım edebilirim. Gelin bakalım."
Bartu her ne kadar korksa da Çağlar'a bir şey olmasını istemediğinden eve girmişti.
Yaşlı adam elinde birkaç malzemeyle geri dönüp yarasına bakmıştı ve sarmıştı.
"Ben çok teşekkür ederim."
"Yemek yemek için kalabilirsiniz. Hem daha uyuyor. Gideceğiniz yere de torunum bırakır."
"Ah, gerek yok. Yeterince zahmet verdik."
"Lafı mı olur çocuğum?"
"Yok amcacım, gerçekten gerek yok. Bana sadece bir telefon lazım."
"Bende tuşlu var oğlum. İşini görür mü?"
"Hadi ya... Akıllı telefonu olan var mı?"
"Şu yandaki evde bir çocuk var, onda olması lazım. Bi' gidelim."
Bartu, Çağlar'ı tekrar kucağına almıştı ve evden çıkıp yandakine girmişlerdi.
"Selamünaleyküm!"
"Aleykümselam! Buyur dedecim, ne vardı?"
"Bize telefon lazım. Şu senin hep oynadığından."
"Neden ki?"
"Şu oğlanların ihtiyacı varmış."
"Tabii, buyrun. Önce oturun isterseniz." diyerek kucağındaki Çağlar'ı işaret etti çocuk.
Bartu, koltuğa Çağlar'ı yatırdı ve hemen ayak ucuna oturdu.
Çocuk, içeriden elinde telefonla gelmişti. Bartu hatırladığı kuzeninin numarasını aradı.
"Alo?"
"Alo! Benim Bartu. İşim düştü sana."
"Ooo sonunda ulaşabildik beyefendiye. Nerelerdesin sen?"
"Şu an bir köydeyim. Kayboldum falan uzun hikâye, gelince anlatırım. Haber vereyim diye aradım."
"Nasıl geleceksin buraya?"
"Şimdi konumdan bakacağım. Senden de para isteyecektim."
"Tabii oğlum veririz onu."
"Az bekle."
Bartu telefonu kulağından çekerek telefonun sahibine döndü.
"İnternet var mı?"
"Mobil verisini açabilirsiniz."
Bartu konumdan hemen evinin adresini yazdığında bir saatlik bir yolu olduğunu görünce sevindi.
"Kuzen, bizim bir saatlik yolumuz var."
"Tamamdır. Bir şey olursa ara yine."
"Tamam." diyerek telefonu kapayıp tekrar çocuğa geri verdi.
"Amcacım bizi bırakabileceksen ben yolu bilmiyorum ama konumdan bakabiliriz. Tabii izin verirsen sen."
"Önemli değil. Ben bırakırım sizi. Hemen gidelim isterseniz?"
"Eşek sıpası! Önce bir şeyler ikram etsene misafirlere."
"Tamam dede ya! Niye kızıyorsun?"
Çocuk söylenerek mutfaktan yiyecek bir şeyler getirdi. O sırada Bartu da Çağlar'ı uyandırdı.
"Bartu'm? Neredeyiz?" Bartu'nun kulağına fısıldayarak sormuştu Çağlar.
Bartu da aynı şekilde Çağlar'ın kulağına eğilip konuştu:
"Bize yardım ettiler. Yiyecek bir şeyler getiriyorlar ve sonra da evimize gideceğiz sevgilim."
"Güvenebilir miyiz?"
"Başka şansımız yok."
Yemeklerini yedikten sonra çocuk, ikiliyi evlerine bırakmıştı.
"Biraz bekle."
Bartu kapıda bekleyen kuzeninden parayı alıp çocuğa uzattı.
"Yaptıklarınız için minnettarız."
"Buna gerek yok."
"Para gereklidir bu devirde. Hem çok bir şey veremiyorum zaten."
"O zaman teşekkürler."
"Asıl biz teşekkür ederiz."
Araba uzaklaşınca Bartu kapıyı çaldı ve kapıyı açan kuzenini es geçerek konuştu:
"Evimize hoş geldin küçüğüm."
"Hoş bulduk sevgilim."
Geçen süre boyunca Çağlar şehirdeki yaşama alışmıştı. Tabii ki de mağarayı da unutmamıştılar ve arada ziyarete gidiyorlardı. Hayvanlar onları güzelce karşılıyordu. Ayrıca o yardım aldıkları dede ve torunu da dönüşte ziyaret ediyorlardı.
Bartu, kuzenine de her şeyi anlatmıştı. O günden sonra Bartu, tek gideceği tüm gezilere tövbeliydi. Ya Çağlar ile gitmeliydi ya da hiç gitmeyecekti.
Bitti.
En uzun bölümlere sahip kurgum bu sanırım.
Okuyanlara beğenmiş olduklarını umarak teşekkür ediyorum.
Diğer kurgularımdan da ilginizi çekebilecek konular bulabilirsiniz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayı (bxb)
Nouvelles[Tamamlanmıştır (×18)] İki ayıyla ve kurtlarla yaşayan biri ve orman turunda kaybolan birinin hikâyesi. İyi okumalar,