3. Bölüm: Risk
"Ben herkes değilim, bu yüzden sana herkes gibi Gonca demem; Sen Azra'sın..."
"Leyal!" kendi çığlığım ile bölünen uykum nefes nefese kalmama sebep olmuştu. Ürkekçe etrafıma bakındığım sırada, odada sadece Leyal'in olduğunu ve onun da bana soran gözlerle baktığını gördüm. Uykulu halde gözlerimi kırpıştırıp etrafa bir kez daha bakındım, bu sefer ben Leyal'e soran gözlerle baktığımda neyi bilmek istediğimi anlamış gibi huzursuzca yerinde kıpırdandı. Dudaklarını aralayıp enerjiden yoksun sesi ile konuşmaya başladı;
"Altay kendi sınıfına gitti, içinde işimize yarayacak pek çok eşya olduğunu söylediği çantası için. Gelmesi iki buçuk saatten çok zaman aldığı için Ferit de peşinden gitti.
"Ne? İki buçuk saatten fazladır uyuyor muyum yani?"
"Sayılır, Ferit de daha yeni gitti. 10 dakika bile olmamıştır."
Hızlıca yerimden sıçrayıp kapıya doğru koştum. Leyal'in şaşkın bakışları üzerimden bir an olsun çekilmezken kapıyı açmakla uğraşıyordum.
"Gonca?! Sen ne yapıyorsun?"
"Buralara bakacağım. Belki etraftadırlar..."
"Etrafta olsalar zaten gelecekler, senin bakmanın bir faydası olmaz..." beni kapıdan uzaklaştırmaya çalışırken zihinsel olarak da beni ikna etmeye çalışıyordu. Gözlerimin dolmaya başladığını hatırlıyorum.
"Ya yardıma ihtiyaçları varsa? Gitmek zorundayız..."
"Gonca, beklemekten başka çaremiz yok. Ferit'e söz verdim, onlardan yana endişemiz olmayacak dedim, çünkü o da bana söz verdi, gece olmadan döneceğini söyledi. Anlıyor musun? Beklemek zorundayız..."
Titrek hareketlerle kafamı onu onaylarcasına salladığımda elini kolumdan çekmeden beni sıralardan birine oturttu. Pencere gözlerimi çevirdiğimde havanın çoktan kararmış olduğunu gördüm. Cebimden telefonumu çıkarıp saate baktığımda ufak bir rahatlama hissi bedenimi sarmıştı; saat daha 18.47'di.
Etrafa anlamsızca bakınmamla geçen 8 dakikanın sonunda kapının kolunun çevrilmesi ikimizin de dikkatini çekmişti. Ses yoktu, sadece kapının koluydu hareket eden. Onlar mıydı?
Leyal hızlı hareketlerle kapıya doğru adımladığında ondan önce varıp kapı kolunu tutan elini yakaladım. Fısıltılı bir tonda, sadece onun duyabileceği bir şekilde konuşmaya başladım.
Bana baktığında yüzündeki ifade anlamazlıktan çok 'bana bunu düşündüğünü söyleme' gibisinden bir ifadeydi. Sanki umutlanmaması için çabalıyormuşum gibi korkuyla bakıyordu bana. Oysa benim tek yaptığım olacakları ve olmaması gerekenleri düşünmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lider
AdventureBir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar hayata tutunmak için sebepler arayan bir kız varmış. Mutsuz, üzgün, kırgın. Kız tam her şey yoluna girdi derken, işler daha karmaşık bir hal almış. O kız benmişim... Ölüme koşan, kucağına atlamak için sabırsızlan...