Multide Niora daki Akademi
- Sein-
Niora' daki akademideyiz. Ben, annem, babam, Dacre, Adamm, Addis, Valerie. Ve neredeyse akademideki herkes akademinin arka bahçesindeyiz. Bu bahçe çok geniş. O yüzden rahatlıkla herkes sığdı.
Burada bulunmamızın nedeni ise bugün buradaki herkese Seina ve benim hatıralarımızı göstericem. Çok gerginim bu yüzden.
Babamın işaretiyle artık zamanın geldiğini anlıyorum.
Babam siyah büyük gösterişli bir koltuk koymuştu bahçenin tam ortasına ben oraya oturacaktırm ve büyü öğretmenimiz Bay Le ' de benim zihnime girecekti ve hatıralarımız gün yüzüne çıkacaktı. Burdaki herkes sanki film izliyo gibi izliycekti bizi. Bizim holografik görüntülerimiz ortaya çıkacaktı. Belki ortalık da koşuşturacaktık belki de hoplayıp zıplayıp kuralları çiğneyecektik.
Yavaş adımlarla o koltuğa doğru ilerliyorum. Herkesin gözü bende. Duygusuzum. Herkes benden çekinir. Gizemli oldum bir anda. Herkes korkar benden. Ama gerçekte nasıl olduğum çıkacak ortaya birazdan. Çok hoş gerçekten de.
Yavaşça koltuğa oturuyorum. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırıyorum daha sonra da kapatıyorum. Bekliyorum. Hemen bu işin bitmesini ve buradan çekip gitmek istiyorum.
Kahkaha sesleri geliyor kulağıma. Coşkuyla bağırış sesleri. Bir adam ikizlerin doğuşunu müjdeliyor.
Bebek sesleri geliyor. Bebekler ağlıyor ama etrafındaki insanlar coşku nidaları atıyor.
Sesler kesiliyor. Gözlerimi açıyorum. Açar açmaz da kapamak geliyor içimden ama artık çok geç.
Beş yaşındayız. Elini yüzüme dayamış. Bense ona gülümsuyorum. Keşke onun da gülümsemesini görebilsem. Belkide o an gülümsemiyordur. Hatırlamıyorum.
Daha fazla bakamadan kafamı diğerlerine çeviriyorum. Hepsi bu görüntüye büyük bir hüzünle bakıyor. Kral göz yaşlarını tutmuş ağlamamak için direniyor. Ama onun haricinde herkes çeşmelerini açmış. En çok da annem. Hüngür hüngür ağlıyor. Dacre ise ablasını az çok görmüş olmanın vermiş olduğu ifadeyle gülümsüyor. Bu resme olumlu bakan tek kişi o herhalde.
Yine kafamı hüzünlü tabloya çeviriyorum. Büyümüşüz , daha olgun duruyoruz. Sarayda çimlerin üzerindeyiz oturuyoruz babam ben Seina. Gülüyoruz. Kahkahaları öyle içten ki. Kalbim atmıyor. Nefes alamıyorum . Bende artık bir cesetten ibaretim. O mutlu tablonun aksine şu an öyle bir zıtlıktayız ki. Herhalde Seina şu an bizi böyle görse yüzümüze tükürürdü. Bağırıp çağırır daha sonrada atıyla birlikte orta an kaybolurdu. Ah ona bile razıyım.
Ah. Ah..Görüntü çizik çizik oluyor ve etraf bomboş kalıyor. Ah bu kadar mı? Tam oturduğum yerden kalkacakken
" Ah Andreis ne kadar da oyun bozansın. Söz vermiştin. Bu benim sırrım ve sen de kimseye söylemeyeceğine söz vermiştin. " pürüzsüz sesi tüm alanda yayılıyor.Oturduğum yere mühürleniyorum.
Çok özlediğim o ses.." Hayır Seina. Ben sana söz falan vermedim. " diyorum bende.
" Ne fark eder. Sessiz kalman ' ı evet olarak algıladım ve onu da söz saydım. "
Ah hayır !! Bu bölüm olamaz.
Ellerimi sıktım ve yerimden kalkmaya çalıştım. Ama malesef ki kalkamıyordum .
Bu sahne çok özel di. Bu aramızdaki sır dı.
Kalkmak için kendimi ne kadar zorlarsam zorlağayım hiç bir şey olmuyordu. Ama herkesin dikkati şimdi benim üzerimeydi.
Ne kadar zorlarsam o kadar canım yanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suya Düşen Kan
FantasyHava soğuktu , rüzgar kendini fazlasıyla belli edercesine esiyordu. Yol karanlıktı. Fazla karanlık. Koşar adımlarla hızını hiç kesmeden ilerliyordu. Arada bir de arkasına bakmayı ihmal etmiyordu. kimdi onlar, ne istemişti ondan. Kıyafetlerine bak...