Multide köprü
- Leonard -
Yatağıma yüz üstü uzanmış ölü bir duruş sergileyerek yatıyorum. Bugün olanlar inanılmaz derecede iğrençti. Keşke bugün olanların hiç biri olmasaydı. Hatta Rosemary güçleri olduğunu öğrenmeseydi.
Bu sefer de sırt üstü uzanıyorum. Gözlerimi tavana dikiyorum.
Düşünüyorum.. düşünüyorum. Ama elde var yine hiç. Koca bir hiçlik.Ani bir hareketle yattığım yerden kalkıyorum. Üzerimdeki kiyafetlerden kurtulup yeni bir t-shirt ve pantolon giyip saçlarımı ellerimle düzeltip odamdan çıkıyorum.
Daha elimi kapı kolundan çekemeden duraksıyorum. Arkamı dönüyorum Rose'un odası var.
Yutkunuyorum. O benim kardeşimdi. Kabul edemiyordum. Onun.. onun. Ah. Bu çok zordu.
Hem o da hiç bir şey bilmiyordu ki. Boşverseler olmaz mıydı? Onu görmezden gelseler...
Krallık zaten bunca zaman onsuz kalmış daha fazla da kalabilirdi öyle değil mi? Bencil değilim ben. Yada öyleyim. Fark etmez. Rose da zorlanacaktı nasıl olsa. Kabul etmiycekti onları. İnkâr edecekti. Tanımıyorum diyecekti.
O benim kardeşim di ve bunu hiç kimse değiştiremez.
Kafamı aksi yoldan çevirdim ve merdivenlere doğru yürümeye başladım.
Yavaş yavaş merdivenlerden kendimi atarcasına iniyorum. Her adımım deprem şiddeti yaratıyordu. Ama önemsemedim. Bana da bu yakışırdı. Aferin bana. Kafamı düşüncelerimden ayırmak istercesine iki yana salladım.
Aşağıya indiğimde annemle babamın yemek masasında oturduklarını gördüm. Masayı hazırlamış ve yerlerini almışlardı. Servis açılmıştı ama beni yada Rose ' u çağırmamışlardı.
Babam ve annem birbirlerine bakmak yerine evdeki biblolara, eşyalara , resimlerimize bakıyorlardı . Farkında olmadan elim'i resimlere doğru uzattım. Yaptığımın farkına varınca da elimi indirdim.
Birbirlerine bakmıyorlar fakat elleri birbirine sıkıca kenetlenmiş. Derin nefes alıp veriyorlar ki bu da derin ölüm sessizliğini delip geçiyor.
Masaya bende dahil oldum. Ben oturunca sanki benim orada olduğumu yeni fark ediyorlarmış gibi kafalarını bana çeviriyorlar. Hiç bir şey söylemeden kafalarını hüzünle çeviriyorlar.
Rose'un en sevdiği yemekleri yapmışlar. Evet yapmışlar çünkü ikiside birbirinden iyi aşçı.
" Ee ne yapıyoruz? Göz göre göre gitmesine izin mi vereceğiz? " sesim oldukça ifadesiz ve acımasızca çıkmıştı. Annem benim sesimi duyunca irkildi. Ve göz yaşlarını tutamadı. Babam anneme sarıldı sakinleştirmek için .
Nasıl sakinleşecekti ki? Ben bile böyleyken onun sakin olması nasıl beklenirdi?
Sinirle nefesimi dışarı üflüyorum.
Babam sinirle başını bana doğru çeviriyor. Ve kafasını iyice bana yaklaştırıyor." Kes sesini!! " diye tıslıyor.
Ben de gözlerimi kısıyorum.
" Ben susunca her şey hallolucak mı ? Eğer öyleyse derhal susarım. " sözlerim bıçak gibi keskin , hedef şaşmaz bir şekilde babama ulaşıyor. Babam aldığı bu ağır cevap yüzünden sus pus oluyor.
" Tamam. Yeter. "
Duyduğumuz sesle hepimiz irkiliyoruz ve sesin geldiği yöne bakıyoruz.
#################
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suya Düşen Kan
FantasiHava soğuktu , rüzgar kendini fazlasıyla belli edercesine esiyordu. Yol karanlıktı. Fazla karanlık. Koşar adımlarla hızını hiç kesmeden ilerliyordu. Arada bir de arkasına bakmayı ihmal etmiyordu. kimdi onlar, ne istemişti ondan. Kıyafetlerine bak...