III: Şövalyenin Portresi

24 3 0
                                    

Erkekler berbattır. Özellikle güzellikten başka bir şeyleri olmayan kızların peşinden fino köpeği gibi koşanlar ama onlardan bile berbat olan bir şey varsa o da o kızların sizden daha üstün sanmasıyla bunu size karşı kullanarak sizi aşağı çekmeye çalışması; en berbat olan şey ise berbat bir danışman öğretmene sahip olmanızdır. Yaşayan bilir.

"Ve öğrenciyi suya attı."

Bayan Cooper, okul girişinde beni gördüğü gibi odasına çağırıp yanındaki öğrencilerin Clara'yı sudan çıkarıp revire götürmesini söylemişti. Odasına geçtiğimizde bir şey söylemeden hemen eline telefonunu alıp bir numarayı yazarak çaldırmıştı. "Merhabalar Bay Mercier, ben Ophelia'nın danışman öğretmeni...." diye söze başlayarak ilk başta Fransızca durumum hakkında pek de babamı gururlandırmayacak şeyler söylemiş sonra da Clara'yı nasıl suya attığımı anlatmıştı. Tabii bu anlatımda onu suya atmadan önceki davranışından bahsedilmemişti elbet.

"Öğrencinin bu durumu hakkında sizi bilgi- Pardon? Fransızca dersimin işleyişi mi? Kısa süreli uzun ödevler vermem mi? Bay Mercier, farkındaysanız ben bir öğretmenim ve..." Yüzü oldukça hoşnutsuz bir şekilde düşerek "Peki Bay Mercier, iyi günler." dedi ve telefonu kapattı.

"Babası ne ki kızı o olsun?" diye kendi kendine mırıldanarak elini yüzüne koydu.

Bir süre öyle hareketsiz kalınca "Bayan Cooper?" deme durumu hissettim. Ona seslenmemle elini yüzünden çekmiş ve donuk yüzünü bana çevirmişti.

"Çıkabilirsin Mercier." dedi sakin bir sesle. Bu genelde Bayan Cooper'ın konuştuğu bir tarz değildi. Ya sizinle sinir bozucu bir alaylıkla konuşur ya da siz başka bir şey anlatırken o bambaşka bir şey derdi. Bu yüzden ilk başta buna şaşırsam da yüzümden bunu belli etmek istemeyip ayağa kalktım. Odanın kapısının kulpunu bastırıp tam çıkıyordum ki "Mercier." deyince durdum ve ona döndüm.

"Ödevine İkinci Dünya Savaşı da eklendi."

                                   ****

"Kızı suya attığına inanamıyorum!"

Bayan Cooper'ın odasından çıktığım gibi kapının önünde bekleyen Eleanor, beni okulun tenha diyebileceğimiz koridordaki pencere kenarına çekmiş, geçen teneffüs Clara Holland'ı suya atmam konusunda beni sorguya çekiyordu.

"Ah, Tanrım. Neden herkes bunda takılıp kaldı? Hiç kimse bundan önce olanı sormuyor! Bana karşı yine hiç hoş olmayan davranışlar sergiliyordu. Sen de ben de artık biliyoruz ki Holland sözlerle anlayacak biri değil. Başka ne yapmamı bekliyordun? Okuldaki diğer aptallar gibi öylece izlememi mi?"

Ben pencere kenarında otururken, Eleanor tam önümde ayakta duruyordu.

"Tabii ki de hayır. Ama gidip de kızı suya atmamalıydın."

"Anlamıyorum. Böyle davrandığım için herkes beni suçluyor ve kaba olduğumu söylüyor. Ama böyle yapmamın sebebinin kendi kabalığı olduğunu göremeyecek kadar herkes kör mü? Neden bana kaba davranan insanlara tolerans gösterip alttan almak zorundayım ki?"

"Alttan alamasan bile bir daha suya atma gibi şeyler yaşanmasın. Haklıyken bile haksız duruma düşersin çünkü."

Ona cevap vermediğimde birkaç saniye süren sessizliği ardından Eleanor elini sallayıp ardından ellerini pantolonun ceplerine koydu.

GÖLGELER ORKESTRASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin