11. Keşkeler

1.5K 87 9
                                    

Oy vermeyi unutmayın

Keyifli okumalar
___________

Herkes gider mi?
Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam
Her şey biter mi?

Günler geçip geçiyordu. Deniz, hastalığını öğreneli 2 ay olmuştu. Yarın ameliyata girecekti normalde. Fakat Kemoterapi, hastalıklı hücreleri öldürmediği için yani işe yaramadığı için ameliyat olamayacaktı. Yurt dışındaki doktorlar bile çare bulamamıştı. Şuan tedavisi iki ilaçla devam ediyordu. Fakat bunlarında işe yaradığı söylenemezdi.
Doktor hastaneye yatırmak istemişti. Ama ilaçlar bile etki etmezken, hastane de ne yapacaktı ki?

Günler böyle geçerken Deniz artık düzgün yürüyemez olmuştu. On adım atsa beş dakika dinlenmesi gerekiyordu. Kendi işlerini halledemez olmuştu. Bazen Rüzgar bazende Çağan, ona her konuda yardımcı oluyorlardı. Eren'i de unutmamak lazımdı tabii. Deniz kendisini çok yorgun ve kötü hissediyordu. İyice zayıflamış bedeni iştahtan kesilmişti. En son tıka basa, ne zaman yediğini bile hatırlamıyordu. Halbuki Deniz çok iştahlı bir çocuktu.

Bu hali en başta abisi olmak üzere herkesi perişan ediyordu. Eren ve Çağan bir süredir onlarla kalıyorlardı. Deniz'in istediği üzere.
Her zamanki gibi odaya kocaman yatak açıp dördü de yanyana uyuyordu. Gün içerisinde  Deniz o yataktan çok nadir kalkıyordu. Genelde tuvalet ihtiyacı için. Yemeğini bile o yatakta yiyordu. Diyorum ya Deniz artık eskisi gibi değildi. Ne neşesi kalmıştı ne de hali. Çok sessizleşmişti.

Halbuki sessizlik ona hiç yakışmıyordu.

Şimdi ise Çağan'ın oturttuğu koltukta televizyon izliyordu. Yarı kapalı gözleri, uyumak üzere olduğunun habercisiydi. Zaten sürekli uyuyordu. Günün 14-15 saatini uyuyarak geçiriyordu.

Rüzgar kardeşinin yanına gelip uzandı. Koltuk geniş olduğu için rahatlıkla sığmıştı. Kardeşiyle yüzyüze bakarken, ellerini çocuğun beline koydu ve sıkıca sarıldı. Deniz'in başı, abisinin göğsüne denk geliyordu.

"Küçükken, şimdi de olduğu gibi peşimden hiç ayrılmazdın. Hatta seni okula yazdırdığımız ilk haftalarda, okula gitmeyeceğim diye ağlamıştın. Eni sonu seninle birlikte derse gireceğimi söyleyince ikna olmuştun." Rüzgar Deniz'ine bakmaya dayanamayıp kafasını pencereye çevirdi. Allah onun ömründen alıp kardeşine versindi.

Deniz duyduklarıyla dudaklarını iki yana kıvırdı. Başını sallayarak abisinin elinin üzerine avucunu koydu.

"Keşke seninle aynı sınıfta olmanın tadını çıkarsaydım. Düşünsene birlikte okulun birincileri oluyoruz. Deniz aynı yaşta olsaydık nasıl olurdu?" Deniz tam nereden konuya gireceğini kavrayıp sözü devraldı.

"Aynı yaşta olsaydık güzel olurdu çünkü benden bir şey saklamazdın. Senin gözünde küçük olduğum için bazı şeyleri anlatmıyorsun." Rüzgar şaşkınlıkla kaşlarını yukarı kaldırıp Deniz'e baktı.

"Bebeğim, ben sana neyi anlatmıyorum?" Deniz boğazına takılan gıcıkla birkaç kez öksürüp devam etti.

"Mesela Eren abi ile arandaki ilişkiyi anlatmıyorsun. Ama ben sana anlatmıştım." Dedi ve kollarını göğsünde birleştirdi. Konuşmak onu yoruyordu. Hissediyordu. Son zamanlarıydı onun. Hani derlerdi ya, insan öleceğini hisseder diye. O yüzden doya doya geçirmek istiyordu. Keşke onlarla dışarı çıkabilseydi, ya da eskisi gibi futbol, basketbol oynayacak durumu olsaydı. Konuşmaya bile yüreği yetmezken bunları hiç yapamazdı. Ama kendisini zorluyordu. Deniz, onların kendisine üzülmemesi için olabildiğince iyi görünmeye çalışıyordu.

"A-abicim benim Eren ile ilişkim yok. Yok yani..."

"Biri beni mi çağırdı?" Diyerek Eren içeriye geldi ve arkasından da Çağan. Çağan hemen sevgilisinin dizinin dibine oturdu. Koluyla Rüzgar'ı itip yerine iyice yerleşti.

"Eren sende söylesene, bizim seninle ilişkimizin olmadığını. Sadece arkadaş olduğumuzu." Deniz gülmek istedi ama gülerse muhtemelen kan kusardı. Çünkü hep öyle oluyordu.

"Arkadaşlar öpüşmez Rüzgar." Diyen Eren ile Deniz'in ağzı o şeklinde açıldı.

"Oha ne zaman Öpüştünüz?" Rüzgar kafasını eğip yanaklarını sakladı. Eren'in patavatsızlığına sinir oluyordu. Kardeşi hasta yatağındayken, kendisinin sevgili yapması, ona kötü bir şeymiş gibi geliyordu.

"Kısacası sevgiliyiz." Eren, Rüzgar'ın söylemek istememe nedenini bildiği için çok alınmamıştı.

Çağan onlara katılmadan sessizce, yorgun sevgilisini izliyordu. Herkesin aksine o inanıyordu, bu kanseri yeneceğini. Uykusuzdu, her gece Deniz'in başından bir dakika bile ayrılmıyordu. Üçü nöbetleşe yapıyordu bunu. Ama iki- üç gündür Deniz uykuda sürekli Çağan'ı sayıklıyordu. Bu sebeple de yanında Çağan kalmaya başlamıştı.

Deniz, Çağan'a yaklaşıp yanağını koluna yasladı.

"Ne düşünüyorsun?" Çağan onun tek tük kalmış saçlarına elini attı. Fakat sonra hemen elini çekti, çocuğu üzmek istemiyordu. Onun yerine yanağını okşadı.

"Aynı evde yaşadığımızı."

"Zaten aynı evde yaşıyoruz bir süredir."

"Hayır, Eren ve Rüzgar'ın olmadığı bir evde, birlikte yaşadığımızı düşünüyorum." Deniz olayı anlayıp kendisi de düşünmeye başladı.
Her sabah aynı yatakta uyanmak, belki ondan önce uyanıp onu izlemek. Birlikte yemekler hazırlamak. Tek vücut olup televizyon izlemek. El ele sokaklarda dolaşmak. Deniz bunları düşünürken aklına gelen şeyle suratı asıldı. El ele dolaşamazlardı ki. Ayrıca onun sabaha çıkacağı bile meçhuldü.

Boğazı kaşınınca su içmek istedi. Fakat onlara daha fazla yük olmak istemiyordu. Birkaç kez öksürdüğünde şiddeti artınca eliyle su işareti yaptı. Rüzgar hemen yerinden fırlayıp mutfağa koştu. Yanındaki su matarasına su doldurmayı unuttuğu için kendine kızarak hızla içeri geçti. Elindeki bardağı kardeşine uzattığında, Deniz kıpkırmızı olmuştu. Çağan, iki kaşının ortasını yukarı kaldırıp, sırtına hafifçe vuruyordu. Ama boğazında su veya tükürük kalmamıştı ki. Hastalıktan dolayı öksürmüştü. Çağan da bunu biliyordu fakat elini ayağını bağlayıp oturmak kendisini kötü hissetiriyordu.

Deniz kendini sıkarak kusmamaya çalıştı. Suyundan bir yudum aldığında üzerine dökünce ağzından uzaklaştırdı bardağı. Çağan Deniz'in elindeki bardağı alıp tekrar dudaklarına yaklaştırdı. Bu arada elini çenesine koyup suyun üzerine dökülmemesini sağladı. Deniz zar zor birkaç yudum içip kendine geldiğinde herkes bir oh çekti.

Artık kimse bu duruma dayanamıyordu. Çocuğun böyle göz göre göre acı çekmesi üçünü de mahvediyordu.

Deniz kırmızı yüzüyle kafasını yastığa koyup gözlerini kapattı.

"Uyumak istiyorum." Bu beni rahatsız etmeyinin kibar haliydi. Üçüde odadan çıkıp mutfağa geçtiler.

"Taylan beyle konuştun mu?" Taylan bey, Deniz'in patronuydu. Ona işe devam edemeyeceğini söylemek Çağan'ın göreviydi.

"Evet konuştum. Geçmiş olsun dileklerini iletti ve de paraya ihtiyacımız olur diye Deniz'in banka hesabına para yatırmış. Tabii bunu kendisi söylemedi ama hesapları kontrol edince, bu ay iki kere hesaba para attığını fark ettim. Onu bilgilendirince söyledi." Deniz'in patronu adam gibi adamdı. Her çalışanına yardımcı olmayı severdi. Zaten bu sayede bu kadar işçiye sahipti.

"Çok şükür ihtiyacımız yok. Fakat Deniz iyileşince bir hediye alır götürürüz." Deyince mutfakta bir sessizlik oldu.

Deniz iyileşebilecek miydi?

____________

Abi Deme Bana |BxB|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin