Yaş Dokuz
Yağmurlu havalardan nefret ederim.
Ay'ın gökyüzünde gösteriş yaptığı gecelerden de.
Kapısı kilitli olsa bile güvende hissettirmeyen, odalarla dolu bu büyük evden de, çünkü hizmetçiler bile bilir ki dışarıda kıyametin koptuğu bir günde evin içinde olanları hiçbir ruh duymaz.
Dolunay, beyaz gecelikli kadını uyutmaz.
Hiçbir kapı, içeri girmek isteyen öfkeli bir deliyi dışarıda tutacak kadar sağlam değildir hiçbir evde.
"Yaptığının bedelini ödeyeceksin," diye bağırışının yankıları saniyelerdir duvarlarından sekiyordu merdiven boşluğunun. İkinci katın koridorundaki küçük dolabın içine zamanında sığıp fark ettirmeden kapıyı kapatabildim, ama yere vuran topuklu ayakkabıların sesi kafamın içinde acı verici bir korkuya dönüşmüştü.
O kadar hızlı atıyordu ki kalbim, küçük ellerimle ağzımı sımsıkı kapattığım an burnumdan nefes almayı bile unutur olmuştum. Ben de nefesimi tuttum, dolabın aralığından baktım gittiğine emin olana kadar.
Gitti, ama başka birine gitmişti.
Kuzenime.
Merdivenlerden çıktığına emin olduğumda kapıları açmak için uzandım, ama titreyen ellerim bunun için yeterince güç kullanmamıştı.
Olmuyordu, kendimi çıkaramıyordum buradan, yukarı çıkıp yardım edemiyordum.
Dolap kapılarını sonunda açtığımda merdivenleri kontrol edip bulduğum banyodan içeri kilitledim kendimi. Kolumu çevirip aynadan çiziğe baktım, çok da derin değildi ama çok kötü yanıyordu. Kanamıştı biraz. Babam bunu görürse yine mahalledeki çocukların peşine takılıp parka gittiğimi düşünür, bana ceza verirdi. Hava sıcak olsa da bir süre uzun kollu giyinmeliydim.
Daha sonra kalbimin bir atış kaçırmasına neden olan bağırışı duydum. Çığlıkları kırılan eşyaların seslerini... Saklanmış hizmetçilerin kapı aralarından dinlediklerini biliyordum, her şeyi biliyorlardı ama ağızlarını açmıyorlardı.
Onların büyük olmasının yada benim küçük bir çocuk olmamın hiç bir önemi yoktu. İkimiz de dilsizdik. Onlar ağızlarını açsa kovulurlardı, ben kötü sözler söyleyip, kötü ithamlarda bulunduğum için haftalarca ceza alırdım. Almıştım, bir işe yaramamıştı.
Sesler kesildi.
Korkuyla, yavaşça çevirdim kilidi ve kapıyı açıp kafamı uzattım, işte oradaydı, merdivenlerden iniyordu. Sivri uçlu topuklu ayakkabılarından çıkan tok ses her adımıyla yankılanıyordu yine, üzerinde dizlerine kadar gelen şık bir elbise, dudaklarında kırmızı ruj vardı ve saçları omuzlarından dökülüyordu. Biraz kabarmıştı. Muhtemelen yorulduğu içindi.
İnerken güldü, genzinden tok sevinç nidaları yükseldi o anda, iğneler halinde battı zihnimin duvarlarına. Kanattı yıllarca. Ben kan revan içindeysem o yukarıda ne kadar derin bir karanlığın içinde yapayalnızdı diye düşünebilmek, hayal edebilmek için yeterinde gelişmemişti beynim.
Yeterince büyümemiştim.
![](https://img.wattpad.com/cover/311463333-288-k87752.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad blonde, hyunin
FanfictionBeni başrolleri yakınlaştırmak için yazılan ikinci karakter, hikayesini dinlemek istemediğin figüran olarak hatırlarsın. Ama herkesin bir hikayesi vardır. Ve ben o sarışınım. Sen ise, bende nefret ediyorsun. Tw!! ED cr:besa