Diyetisyen randevum korkunç geçti. Yiyemeyeceğim ve yiyebileceğim yemeklerin koca bir listesini aldıktan sonra eve döndüm ve en azından sahilde bir bardak şarap içebilmek için hiç bir şey yemeden kendime ufak bir çanta hazırladım. Yarın dersim yoktu, bütün günü asmak istesem bile kahvaltıda evde olmalıydım, bu yüzden ona göre hazırlandım.
Havada tatlı bir esinti vardı. Saçlarımı açık bıraktım ve sabahki makyajımı sildikten sonra sadece pembe bir parlatıcı sürerek çantam ve ayakkabılarımla odamdan ayrılmıştım. Sırada anneme dışarı çıkacağımı söylemek vardı.
Aşağı indiğimde annemin salonda olduğunu gördüm. Beni fark ettiğinde üzerimdekilere bir bakış attı ve söyleyeceğim şeyi bekledi. "Çocuklarla sahilde olacağız." diye mırıldandım önünde dikilerek.
"Sabah kahvaltıdan önce evde ol." Sonra geri önüne döndü. İşte bu kadardı. Bir aile aynı anda ne kadar sıkı ve ne kadar gevşek olabilirse öyle bir aileye sahiptim.
Ben çıkarken Yuna da okul formasıyla arabadan iniyordu. Telefonuna bakıp sırıtıyordu. Beni fark ettiğinde "Nereye Jeongin?" diye takıldı.
Ona "Sana ne?" diye homurdandım ve bahçe kapısına yürüdüm. Nedense keyfi yerinde gibiydi, bu sıkça görülmeyecek bir haliydi.
Seungmin siyah arabasıyla kapıda durdu. Arka koltukta Felix oturuyordu, ben de öne geçtim. Yol boyunca Felix bin kere müzik değiştirip durdu. Yine de hava çok güzeldi. Camı sonuna kadar açtım, kollarımı koyup üzerine yatınca Felix'in açtığı berbat müzikler bile keyfimi bozamamıştı.
Sonunda adrese geldiğimizde Seungmin arabayı durdururken "Eşyalarınızı unutmayın," diye mırıldandı. "Ev baya aşağıda."
Öyleydi, ev resmen kumsalın üzerindeydi.İki katlı büyük bir kulübeye benziyordu ama çok güzeldi. Aşağıda başkalarını gördüğümde çocukların çoktan geldiğini gördüm. Hatta bir kız oradan oraya atlayıp duruyordu. Çantamı alıp inerken ön tarafta Chan ve Changbin'i görmüştüm. Bir masa kurmuşlardı ve az önceki kız da ağzına sürekli bir şeyler atıp duruyordu, bu yüzden Chan ile tartışıyor gibi görünüyorlardı. Çok yakın gibilerdi.
Diğer tarafta kumların üzerine kurulmuş kamp sandalyelerini gördüğümde projeksiyonun sahile kurulduğunu fark ettim. Kayalıklara perdeyi asmışlardı ve sandalyelerin gerisinde ayaklı bir kamera vardı, ekranı perdeye yansıyordu. Muhtemelen hava daha kararmadığı için net değildi.
Sandalyelerden birinde üzerinde siyah bir şort ve beyaz tişört olan dövmeli birini fark ettim, rahat oturmuştu ve telefonuyla ilgileniyordu. Hyunjin.
Yeonjun "Sonunda geldiniz," derken elindeki sandviçlerle dolu tabağı gözümün önünde sallayarak masaya yürüdü ve diğerlerinin de dikkatini çekti. O böyle yapınca herkes bir anda bana dönmüştü. "Ya, evet." diye homurdandım ve çantamı kenara, kumların üzerine bıraktım. Zaten burada bizden başka kimse yoktu.
Seungmin arkamdan gelip ilerlerken, "Oha, masaya bak." diye konuştu ve hemen oturdu. "Masayı oraya taşıyalım film boyunca yeriz."
"Ben de öyle dedim." dedi Changbin Chan'a bakarak.
"Öyle mi?" diye sordu Seungmin ve etraftaki yüzlerde gezdirdi gözlerini. "O zaman lafımı geri alıyorum, seninle aynı fikirde olmak istemiyorum."
Changbin'in gözleri kocaman açıldı.
Felix, "Üzülme," diyerek güldü ve onun saçlarını karıştırdı. "Ben seninle aynı fikirde olurum." Onlara gözlerimi devirerek etrafa baktığımda kumral kızın Hyunjin'le konuştuğunu fark ettim. Oldukça yakın duruyorlardı ve bir şeyler anlatıyordu. Ama buradan duyamıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad blonde, hyunin
FanfictionBeni başrolleri yakınlaştırmak için yazılan ikinci karakter, hikayesini dinlemek istemediğin figüran olarak hatırlarsın. Ama herkesin bir hikayesi vardır. Ve ben o sarışınım. Sen ise, bende nefret ediyorsun. Tw!! ED cr:besa