Telefonu kapatıp üzerimdekileri sıyırarak kirli sepetine attıktan sonra dolabımın önüne geçtim ve ne giyebileceğimi düşündüm. Mekan neresiydi ki zaten? Bir ev.
Deri bir şort ve askılı beyaz bir tişört giydim. Üzerime de boyu şortumun bitişine kadar gelen siyah bir hırka. İyiydi. Ayakkabılarımı elime alarak odamdan çıkınca etrafı kontrol ettim. Teknik olarak sıvışıyordum, çünkü geç gelebilirdim ve yarın okul vardı. Daha da önemlisi annem derslerimi ekerek akşamki davete hazırlanmam gerektiğini söylemişti, sabah erkenden kahvaltı için kalkacağımı da hesaba katarsak yeterince uykumu alacağımdan emin olmazsa dışarı çıkmama asla izin vermezdi.
Ayrıca bir de Hyunjin ile davet hakkında konuşmam gerekiyordu. Eğer yalnızca telefonla arayıp sorarsam teklifimi kabul etme ihtimalinin ne kadar düşük olduğunu tahmin etmek için medyum olmaya falan gerek yoktu. Sonuç olarak, evet. Kesinlikle sıvışmalıydım.
"Yine kaçıyorsun?"
Merdivenlerin başında durmuş aşağıda kimlerin olduğunu görmeye çalışırken bir anda arkamdan bir ses geldiğinde nefesimi tutarak ona döndüm. Yuna. Üzerinde eşofmanlarıyla karşımda durmuş, yüzünde bezgin bir ifadeyle dişlerini fırçalıyordu.
Ona gülümsedim. "Çığlık falan atmayacaksın değil mi?"
"Hayır," diyerek içimi rahatlattı. "Hayır tabii ki, Jeongin. Kaç yaşındayız? O küçükkendi. Şartlar değişti şimdi." Sessizce nefes verdiğimde omuzlarım çöktü. "Ne istiyorsun?"
"Nereye gidiyorsun?"
"Çocuklarla bir kafede bir şeyler içeceğiz," diyerek yalan söyledim.
"Yalan söylüyorsun."
"Ne zannediyorsun, sana adresi falan vereceğimi mi?"
Kaşlarını kaldırarak diş fırçasını ağzından çıkardı. "Biliyor musun, şu çığlık atma olayını düşünmeye başladım. Yani beş yaşında falan değiliz artık, evet ama o ebeveynlerimizi buraya getirebilecek en hızlı yöntem bu olurdu-"
Telefonumun ekranını açıp ona çevirdim. "Bir parti."
Ekrana bakıp sırıttı. "Harika, ben de geliyorum."
Şokla ona baktım. "Hayır. Gelmiyorsun. Henüz reşit değilsin ve orası sana uygun bir yer değil."
"Bak," İşaretparmağıyla kafasını gösterdi. "Bu bir kafa. Çalışıyor. İçini açıp bakarsan bir beyin göreceksin. Çoğu insan buna sahip değil. Bazen sende de olmadığından şüphelenmiyor değilim. Yani bu, muhtemelen o partidekilerin yarısından daha zeki olduğumu gösterir ve Jeongin bu gece hiç uykum yok. Odamda takılmak istemiyorum. Yani ya aşağı iner ve garajdaki arabanın içinde beni beklersin ya da ağzımı konuşmak dışında çok gürültülü başka bir şey için açacağım."
Ağzım açık bir şekilde onu dinlerken bir anda, "İyi seçim," diyerek bana seçenek bırakmadı ve ağzını temizlemek için odasının aralık kapısından görünen banyoya girdi. Durumu kabullenip hızlı ama sessizce merdivenlerden indim. Etrafta kimse yoktu. Dikkatlice ön kapıya yürüdüm ve ses çıkarmadan kapıyı arkamdan kapattım. Ayakkabılarımı ayağımdan geçirdikten sonra arka taraftaki garaja yürüyüp kapıyı açtığımda anne ve babamın arabalarının yanında durun biricik arabamı fark etmiştim.
Yuna elbette ki biliyordu, bazen arabayı gizlice dışarı çıkarıyordum. Ailem ehliyetimin ardından bana hediye ettikleri arabamın evin altındaki garajda öylece yatıyor olmasını kabullenmiş olmamı bekleyemezdi. Teknik olarak kabullenmiştim ama bazı geceler geç dönmem gerektiğinde beni bırakmaları için erkeklerle uğraşmaktan sıkılmıştım çünkü çoğu ertesi gün peşimden ayrılmıyordu ve geneli aptaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad blonde, hyunin
Fiksi PenggemarBeni başrolleri yakınlaştırmak için yazılan ikinci karakter, hikayesini dinlemek istemediğin figüran olarak hatırlarsın. Ama herkesin bir hikayesi vardır. Ve ben o sarışınım. Sen ise, bende nefret ediyorsun. Tw!! ED cr:besa