final

2.3K 260 424
                                        

Bunca zaman, bana ait olmayan bir hayat yaşadım.

Bu kabuğun içine sıkışmıştım. Kabuk ıssız geldi, güzelleştirdim onu, giydirdim bir şeyler, makyaj yaptım, sahte gülümsemeler takındım. Bir şeyler eksikti, yanlış anladım, çok yanlış anladım çünkü eksikliğimi başka insanlarda aradım.

Aradım, çok aradım. Yine de kimsede bana ait bir şey bulamadım.

Gerçek şuydu ki kendi yapbozumun eksik parçası bendim. Sadece zihnime gömülmüştü, gömmüştü birileri, acımasızdı o birileri.

"Ne kadarını hatırlıyorsun Jeongin?" 

Hyunjin'in boynuma dolanmış kolları, üzerimize sardığı battaniyeden daha çok ısıtıyordu beni. Arabanın ön koltuğundaydık, bacaklarımı iki yanına koyup kucağına oturmuştum ve boynuyla göğsü arasına gömmüştüm kafamı. Saçlarım ıslaktı hala, kıyafetlerim ise nemli.

Göle düşmüştüm. Yüzmeyi biliyordum ama bir anda unutmuştum ya da şaşkınlığımdan hareket ettirememiştim bedenimi. Hyunjin beni çıkarıp çimenlere uzanmamı sağlamıştı, gitmek istemiştim burada. Arabaya koşmuştum.

Gözlerimi açmadan, "Çok zayıftı," diye mırıldandım. Yaşlar gözlerime dolmuştu ve gözkapaklarım kapalıyken bile akıyorlardı. "Zayıflığını gizlemek için ondan küçük olan Yuna'nın kıyafetlerini giyiyordu, o kadar zayıftı." 

"Adını hatırlıyor musun?

Kafamı olumsuz anlamda salladım. "J ile başlıyor, sadece bu."

"Kendini zorlama, yavaş yavaş gelir. Kullandığın ilaç hafif bir şey değildi." 

Gözlerimi açtım ve doğrularak yüzüne baktı. Onun da saçları hala ıslaktı ve dağılmışlardı. Uykusuzluktan mı yoksa yorgunluktan mı kızardığını bilmediğim gözlerine odaklandım. "Seulgi'nin verdiği ilaçlar değil mi?" 

Hyunjin kafasını salladı. "Uyuyamıyordun. Yemek yemiyordun. Çığlıklar atarak uyanıyordun bayıldığın uykulardan. Babanın o dönem Seulgi'nin ilaç tedavilerini duyduğunu ve seni o kliniğe götürdüklerini hatırlıyorum. Seni krizlere sokan ve geceleri uyutmayan ne varsa masallarla süslediler aklını. Unutmadın ama hatırlayacak bir şey olduğunu bile bilmiyordun."

"Nasıl böyle bir şey yapabilirler?" Gözlerimi sildim elimin tersiyle. "Yuna'nın neden haberi yok bunlardan?"

"Küçük Yuna hiç öğrenmedi çünkü."

Küçük Yuna. Hiç öğrenmemişti. Bir abisi daha olduğunu hiç öğrenememişti. Bu sırrı benimle gömmek istemişti annemler. Tek sebep benim kabuslarım mıydı peki? Hiç inandırıcı gelmiyordu kulağa.

Bir dakika. "Küçük Yuna derken ne demek istedin? Neden öyle dedin?" Kalbim bir anda hızlanmış, ritmi bozulurken nefes alışverişlerimi de hızlandırmıştı. "Yuna biliyor, değil mi?"

Hyunjin başını salladığı an dudaklarım aralanırken ağlamaktan kızarmış gözlerim artık acıyordu. "Nasıl öğrenmiş?"

"Bu meseleyi birlikte konuşmanız daha iyi olur. Birlikte karar almanız için."

"Neyden bahsediyorsun sen, Hyunjin?" Karar alınacak ne var, Hyunjin?

Derin bir nefes aldı, gözlerini kaçırdı, ardından seslice verdi aldığı o nefesi. Gözlerimin içine baktı. Hyunjin öfkeli miydi? Neden?

"Seni bir yere götürmem gerekiyor."

"Tamam," dedim kafamı sallayarak burnumu çekerken. "Gidelim."

"Şimdi olmaz. Saat çok erken, gideceğimiz yer şu an kapalı."

Dudaklarımı birbirine bastırarak bakışlarımı göğsüne eğdim. Tamam, pekala. Düşüncelerimi sabit tutabildiğim söylenemezdi, başım çok kötü ağrıyordu ve soğuk su yüzünden muhtemelen hasta olmak üzereydim. 

bad blonde, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin