"O kadar kiloyu nasıl kaybettiğin hakkında bir fikrin var mı?" Kliniğin çıkışında Hyunjin'in elinde doktordan aldığım test sonuçlarının olduğunu fark ettiğimde yırtarcasına çekip aldım.
Saat akşam dokuz civarıydı. Saatlerdir buradaydık. Randevusuz gelmiştik ama beklemeden testlerden sonra doktorun odasına geçmiştik ve kadının Hyunjin'in arkadaşı olduğunu öğrenmiştim. Sonuçlar iç açıcı değildi ama en azından hastaneye yatmanın kıyısından dönmüştüm.
Düzenli randevular oluşturmuştuk, kaçırmamam gerekiyordu ve beslenme listesi hazırlanmıştı. Öğünlerimi atlamamam gerekiyordu. Kilo almam için hazırlanan listede spor egzersizleri bile vardı. Tabii belli bir kilonun üzerine ulaştıktan sonra.
Öğrendiğimden beri sinirlerim bozulduğu için sürekli gülüyordum. Annem kesinlikle burada olmalıydı. Benimle gurur duyardı.
"Yediğin şeylerin fotoğrafını istiyorum, emin olmak için." Arabanın kapısını açarken kağıtları çantama koymamı izliyordu Hyunjin.
"Ben gidiyorum," diye mırıldandım. Otopark çıkışına doğru birkaç adım atmıştım ki Hyunjin elini bileğime doladı. Serum takılan kolumdu, acıtmıştı. Dişlerimi sıkarak yüzümü buruşturdum ve durduktan sonra ona döndüm.
"Acıdı mı?" İki eliyle ceketimi sıyırarak bileğimi açtı. Bileğim kızarmıştı, biraz aşağısı da morarmıştı. Parmaklarını hafifçe üzerinde gezdirdi. "O kadar acıyor mu ya?"
"Serumun takıldığı yerden, o yüzdendir." diye mırıldandım ve kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Baban beni kaçırdıktan sonra bayıldığımda ki serum. Sen hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranırken sırf çıkarmamamı söyledin diye bitmesini beklediğim serum.
Parmakları moraran yer üzerinde gezinirken bir kaç adım geriledim ve ceketimi düzelttim. "Her neyse. Görüşürüz."
"Jeongin,"
Döneceğim sırada adımı tekrar söylemesiyle öfkeyle ona döndüm. "Ne?"
"Niye böyle yapıyorsun?"
Güldüm. "Niye mi böyle yapıyorum?" Gözlerinde bir işaret aradım. "Bilmiyor musun?"
"Bilmiyorum."
"Sana söyledim Hyunjin, bana bir şeyler anlatmadığın sürece yabancısın. Geçmişten öfke duyduğun bir çocuk bana yürüyor diye seni öpmemi sağladın, hem de gidip partide alakan bile olmadığını söylediğin bir kızı öptüğün günün ertesi. 'Göründüğü gibi değil.' diyorsun, sıyrılıyorsun!"
Elimi kaldırıp yüzüne götürdüğümde kafasını hafifçe geri çekti. "Bak, yüzüne dokunmama bile izin vermiyorsun. Şimdi niye böyle yaptığımı mı soruyorsun? Hayır, Hyunjin. Hayır."
Gözleri çok şey söylüyordu ama aralanan dudaklarından tek bir söz çıkarabilecek kadar cesur olduğunu düşünmüyordum. Hayır, cesur olmadığından değildi, sadece yapamazdı. Yapamazdı işte. Sonunda beni rahat bıraktığını düşünerek yanından sıyrılacağım sırada iki kolumdan tutup kendine çevirdi bunu.
Her zaman bunu yapıyordu, canımı sıkmaya başlamıştı artık. Gerilediğimde arabaya çarpan sırtımda soğuk yüzeyini ceketimin altından hissedebiliyordum. "Hyunjin, yeter. Bırak."
"Bırakmam."
"Hyunjin!"
"Bırakmıyorum."
"Ya neden?" Yüz yüzeydik. Sokak lambasının ışığı yüzüne yansıyordu. "Neden?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad blonde, hyunin
Fiksi PenggemarBeni başrolleri yakınlaştırmak için yazılan ikinci karakter, hikayesini dinlemek istemediğin figüran olarak hatırlarsın. Ama herkesin bir hikayesi vardır. Ve ben o sarışınım. Sen ise, bende nefret ediyorsun. Tw!! ED cr:besa