Arkadaşlar merhaba yeni bir bölüm ile karşınızdayım :) multimedyadaki bileklikliğin ne olduğunu bölümü okuduktan sonra anlayacaksınızdır :) yazım yanlışlarım varsa kusura bakmayın ve mazur görün :) okuduktan sonra vote ve yorumları unutmazsanız sevinirim :) sizleri çok seviyorum kocaman öpüyorum kendinize iyi bakın :)
Küçüktük yine beni bırakıp gittiği zamanlardı. Mavi gözlerini gözlerimin içine kilitlemişti her zamanki gibi.
"Hani neredesin neden gelmedi?"
"Geldim yanındayım etrafına iyi bak."
"Kime bakayım etrafımda kimse yok ki."
"Çok yakınındayım."
Bunları söyledikten sonra tekrar gözden kayboldu ve ben yine nefes nefese uyandım. Etrafına bak ne demekti yakınındayım ne demekti etrafımda kimse yoktu ki. Komodinin üzerindeki telefonuma uzanarak saate baktım alarmın çalmasına daha bir saatten fazla vardı ama ben uyuyabilecek gibi değildim en iyisi ılık bir banyo yapmak diye düşünerek kalktım. Derin bir nefesi çekerek ciğerlerime gönderdim. Yatağımı toplarak banyoya girdim. Suyu ayarlarken üzerimi çıkarmıştım daha fazla oyalanmadan suyun altına girdim ve beş-on dakikamı öylece suyun altında durarak geçirdim suyun bütün yorgunluğumu, gördüğüm rüyanın üzerimde bıraktığı o tanımlayamadığım duyguları götürmesini istercesine durdum.
Banyo dolabından havlumu alıp vücuduma sardım, saç havlusu ile de saçlarımın suyunu alarak kurutma makinesini fişi taktım. Saçlarımı kurutmuş ve taramış bir şekilde banyodan çıkarak odama girdim. Dolaptan çamaşırlarımı alarak üzerime geçirdim ve bugün ne giysem diye düşünmeye başladım. Altıma krem rengi dar bir kot giydim onun üzerine ise zümrüt yeşili kareli bir gömlek geçirdim her zamanki gözlerime hafif bir makyaj yaptım gözlerime ince bir eyelineer çektim kirpiklerime de abartısız bir şekilde rimel sürdüm dudaklarıma ten rengi bir parlatıcı sürdüm. Saçlarımı bağlamayı seven biri değilim o nedenle saçımı omuzlarımdan aşağıya dökük bıraktım. Saate baktığımda buluşma saatimize hemen hemen bir saat vardı şoför birazdan gelirdi.
İmre'yi görmek için odasına girdiğimde mışıl mışıl uyuyordu sabah dersi yoktu sanırım yoksa bu saate kadar uyumazdı. Yanağına küçük bir öpücük kondurarak odasından çıktım pantolonum arka cebinde olan telefonum çalmaya başlayınca telefonu çıkararak yanıtladım.
"Arya hanım?"
"Efendim."
"Ben Engin kapıdayım sizi bekliyorum."
"Tamam Engin bey ben hemen geliyorum."
Üzerime montumu giyip ayağıma da mavi spor ayakkabılarımı geçirip evin kapısını yavaşça çekip kapattım. Merdivenleri inip binadan çıktığımda siyah Wolkswagen marka Tranporter'ın kapıda olduğu gördüm arabanın yanına geldiğimde kapıyı açarak bindim.
"Günaydın Engin bey."
"Günaydın Arya hanım."
Selamlaşma faslımız bittikten sonra yola koyulduk. Sanırım biraz geç kalacaktık çünkü trafik vardı.
Biraz geç kalmıştık sözleştiğimiz saatten on dakika geç gelebilmiştik trafik yüzünden bizi otelin kapısında bekleyen yabancı grubun yanına indim.
"Kusura bakmayın çok trafik vardı ancak gelebildik."
"Sorun değil karnımız acıktı yalnız bir an önce kahvaltıya gitsek mi?" (George )
"Tabi hadi buyurun arabaya binelim."
"Günaydın Arya." ( Enis )
"Günaydın Enis bey." Dedim bey'in üzerine basa basa bu adamın amacı neydi böyle sanki arkadaşıymışım gibi konuşuyordu benimle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLAR SONRA
Fiksi RemajaYıllar sonra gelen şey neydi? Belki bir aşk... Belki bir intikam... Belki bir kavuşma... Belki de yılların yaşatamadıklarıydı.... Arya DURULMAZ, başına geleceklerden habersiz bir şekilde bekleyen kişi... Enis ÖZTUNÇ, gittiği yere gökyüzünü götürece...